FETÖ'cü vesayet bitsin diye
TÜRK Silahlı Kuvvetleri’nin yüzlerce personeli, eski genelkurmay başkanı, eski kuvvet komutanları, eski ve yeni generaller, her rütbeden subaylar 10 binlerce yıl cezaya, ağırlaştırılmış müebbet hapislere çarptırılırken “bayram ediyordu” Ahmet Altan ve şürekası.
Utanmasalar demeyeceğim ama oturdukları mahallenin ahalisinin tepkisinden korkmasalar sokağa çıkıp kutlayacaklardı bu mahkûmiyetleri.
Çünkü onlara göre “Kemalist rejim”in sonuydu bu mahkûmiyetler ve bunu da “askeri vesayetin sonu” diye kendilerince “makul” buluyorlardı.
Muhtemelen onlar da bu cezaların fazla veya haksız olduğunu düşünüyorlardı ama önemli olan “askeri vesayeti” bitirmekti ve bu yolda “biraz haksızlık” olsa da olurdu...
Sonra devran döndü, dönem değişti.
Askeri vesayete karşı olduğunu söyleyerek Türk Ordusu’na operasyon çekip çektirenler, “kendi askerlerine” darbe yaptırmaya kalkıştılar.
Beceremediler haliyle.
Çalınan soruyla askeri okula giren, önündeki askerleri hapse attırarak yükselen “sözde asker” bırak savaşmayı, darbe başaracak değildi!
Ve dönem değişince, o gün Fethullah’ın askerleriyle kol kola “komplo kotaranlar” içeri alındı.
Ve şimdi Altan kardeşler, Nazlı Ilıcak ve arkadaşları için savcı “müebbet” istedi.
Bak şu feleğin işine.
Peki şimdi ne diyeceğiz biz!
Onlar “askeri vesayet bitsin” diye haksızlığa alkış tuttular diye, şimdi biz de “FETÖ’cü vesayet bitsin” diye aynen onlar gibi haksızlığa alkış mı tutacağız!
Elbette ki tutmayacağız...
Biz diyeceğiz ki: “Bu cezalar ağırdır.”
Biz diyeceğiz ki: “Bu işin asıl sorumluları elden kaçtı, kaçırıldı diye cezaların tümünü bunların üzerinden uygulayamazsınız.”
Biz diyeceğiz ki: “Eşeğini dövemeyen semerini dövmemeli.”
Biz diyeceğiz ki: “Onlar yanlış yaptı diye onlara yanlış yapmak hukuk değildir.”
Çünkü “herkes kendine yakışanı yapar”.
Bize yakışan budur.
*************
TAŞERONDAN İÇTEN BİR MEKTUP
“TAŞERON işçilerin sorunu çözülecek” denince işçiler sevindi.
Biz de sevindik.
Gittiğimiz her yerde, bu arkadaşların sorunlarını dinleyip bir şey yapamamaktan utanmayacağız diye.
Fakat galiba bu sorun öyle kolay bitecek gibi değil.
Devletin iliklerine işlemiş.
Bakın bir taşeron işçi ne yazmış:
“Abicim ben demiryollarında taşeron gişe memuruyum.
TCDD Taşımacılık AŞ’ye bağlı olan ve sürekli değişen (milletvekilleri arasında paslaşılan) bir şirket üzerinden 6 yıldır çalışan gişe memuruyum..
Abi bunlar kadro verdik dediler ama yine kandırdılar. Sanırım bu defa Sayın Cumhurbaşkanı’mıza da yanlış bilgi verdiler. Herkese kadro verdik dediler ama bizlere yok. KİT’ler, BİT’ler, belediyeler vs. olanlara kadro yokmuş. Bu konuya bir el at abicim sana zahmet yahu.
Kadrolu gişe memurları 6 yıldır sağda solda sünepeleniyorlar, işe geldiklerini gittiklerini bile soran yok. Çay içip muhabbet edip evlerine gidiyorlar. Hem de 2 katımız maaşla! Hafta sonları tatil yaparak mis gibi. Bizler 3 kuruşa onların işini yapıyoruz. Vardiyalı çalışıyoruz, gecemiz gündüzümüz belli değil. İzin günlerimizi Allah biliyor, başka kimse bilmiyor. En ufak bir şeyde maaşımızı kesiyorlar, işten atılmakla tehdit ediliyoruz.
Abicim bunlar senelerdir kadro verdik deyip bizleri kandırıyorlar. Bu kaçıncı! Şimdi de bir avuç insanı kadroya alacaklar, kalan binlerce insan mağdur. Dışarıdan bakanlar da herkes kadro aldı sanıyor. Tebrik telefonları alıyoruz ama kadro falan almadık! Sana güveniyoruz aslan abim. Sonuç ne olursa olsun sağlıcakla kal.”
*************
JET FADIL SUÇSUZDUR
JET Fadıl yine dolandırmış.
Dolandırıcılıkta kullandığı şirketlerin de içini boşaltıp araziye uymuş.
Muhtemelen hakkında yine dava açılacaktır.
Bence Jet Fadıl’a dava falan açmayın.
Bu adam 20 küsur yıldır bu milleti sürekli dolandırıyorsa, her gün her yerde bu dolandırıcılığın haberleri çıkıyor, konuşuluyorsa...
Ve insanlar hâlâ bu adama gidip parasını pulunu veriyor, varını yoğunu kaybediyorsa, suç asla ve asla Jet Fadıl’da değildir.
Kabahat buna parasını verendedir.
Dava açacaksanız Jet’e parasını kaptırana açın.
“Yargıyı boşuna oyalayacak kadar salak olmak”tan dolayı.
*************
HEM İRANLILARA, HEM KENDİMİZE KÖTÜLÜK
MEDYAMIZ ne yazık ki zaten sıkıntı yaşayan Türk turizmine darbe vuruyor.
Birkaç yıldır, giderek artan sayıda İranlı misafirleri var Türkiye’nin.
Van’dan Antalya’ya, İzmir’den Trabzon’a kadar her yerde.
Çok da iyi insanlar.
Düzgün, medeni, hali vakti yerinde, oturup kalkmayı bilen, para harcamayı seven turistler.
Gelip Türkiye’de gönüllerince eğlenmeye, iyi vakit geçirmeye çalışıyorlar.
Bizim medyamız ise her gün, “İran’da böyle, İstanbul’da böyle” diyerek bu misafirlerimizin fotoğraflarını yayınlayıp duruyor.
Bunun doğal sonucu, İran’da yönetim bunları görüyor.
Sonuç bu misafirlerin Türkiye’ye gelmemesi oluyor.
Hem misafirlere ayıp oluyor, hem de bize zarar.
*************
BU KADININ MAHARETİ NE?
HABER ilginç.
Bir kadın, eski kocasına ve yeni sevgilisine eski sevgilisini öldürtmüş.
Biraz karışık bir durum gibi görünmekle beraber aslında o kadar da karışık değil.
Zaten benim meselem bu karışıklık da değil.
Hem eski kocayı, hem de yeni sevgiliyi bir araya getirip eski sevgiliyi öldürtmeyi başaran kadının “mahareti” ne onu merak ediyorum.
Yemin ederim, ne Churchill, ne Lord Curzon gibi feleğin çemberinden iki kere geçmiş eski İngiliz siyasetçiler bile böyle bir organizasyonu yapamazlardı.
*************
GEYİK MUHABBETİ BİTTİ
ESKİDEN hiçbir sonuca bağlanmayan boş konuşmalara “geyik muhabbeti” derdik. Galiba artık “Suriye muhabbeti” demek daha doğru olacak.
Dünyanın dört bir yanından liderler ha babam, de babam Suriye’yi konuşuyorlar.
Ama hiçbir şey olduğu yok.
*************
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Tarafsız olamayacağımız yarışmaları düzenlemediğimiz zaman.