Keyfinizi kaçırmayın
NBA’in muhtemelen en büyük yıldızı LeBron James.
Kendi ifadesiyle “bu sezon hayatının en iyi basketbolunu oynuyor”.
LeBron, 30’unu devireli birkaç yıl oldu.
“Normalde artık düşüşe geçmiş olması gerekiyor ve 1-2 yıl içinde de emekli olması lazım” diye düşünülür değil mi?
Hayır, tam aksine, şu an zirvede ve bunu hissediyor.
LeBron James, bu yıl önceki yıllardan ve gençlik yıllarından daha iyi basketbol oynamasının nedenini şöyle açıklıyor:
“Bir süreden beri hayattan keyif alıyorum.”
Basketbolun oynayan en büyük yıldızı, hayat tarzını değiştirmiş.
Biraz daha rafine, biraz daha dünyanın zevklerinden kaliteli bir biçimde haz almaya yönlendirmiş kendini.
Bunu da şöyle izah ediyor:
“Şarap içmeye başladım. İyi şaraplar alıyorum. Evde ailemle beraber bir şişe açıp güzel bir yemekle şarap içiyoruz. Yaşam tarzımı değiştirmek, böyle keyifler edinmek benim dünyaya bakışımı da etkiledi. Bazı şeyleri keyif alarak yapmak, keyif için yapmak lazım. Bu yaşam tarzı basketboluma da yansıdı. Artık basketbolu da şarap gibi oynuyorum. Keyif alarak, damakta tat bırakacak bir tarzda oynuyorum. Bu yüzden de muhtemelen hayatımın en iyi ve benim için en keyifli sezonunu geçiriyorum.”
James, bu keyfi kızına da aktarmak istemiş ve bir akşam ona da bir kadeh koymuş.
Kızı şarabı ağzına götürmüş, bir yudum aldıktan sonra nefret etmiş.
“Bu ne biçim bir şey. Sıkılmış taş suyu gibi, tadı taşa benziyor” demiş.
James, “Halbuki oldukça da iyi bir şaraptı” diyor kızının taşa benzettiği içecek için.
Demek ki, bazı şeyler için, tecrübelerin artması, kişinin ya da kişiliğin olgunlaşması gerekiyor.
LeBron James’e katılıyorum.
Hayatı keyif alarak hatta keyif almak için yaşamak lazım. İlle şarap tadında olması gerekmiyor, ama mutlaka bir tat eklemek gerekiyor.
Umarım hepinizin önündeki tüm yıllar yaşamınıza lezzet getirecek ve keyif almanızı sağlayacak güzelliklerle dolu olur.
“Ağzımızda tat mı bıraktılar” dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Takmayın fazla.
Ağzınızın tadını, keyfinizi bozmayın.
Çünkü günün sonunda elimizde kalacak en önemli şey o.
Kaçırmayın keyfinizi.
Hepinize keyifli bir 2018 diliyorum.
***********
NATO’YU RAHATSIZ ETMEYECEK FORMÜLLER
TÜRKİYE’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 savunma sisteminin Türkiye’de işletime alınması sırasında ortaya çıkabilecek, “NATO üyesi olmayan askeri personelin, NATO üyesi bir ülkenin silahlı kuvvetleri içinde görev yapması” konusundaki dünkü yazıma Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir’den bir yanıt geldi.
Demir’i tanır mısınız bilmem.
Değerli bir mühendis, hatta bilim insanıdır.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı görevine geldiği günden bu yana Türk Savunma Sanayii’ne çok önemli hamleler yaptırmayı becermiş bir isimdir.
Prof. Dr. İsmail Demir, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde uçak mühendis dalında yüksek lisans aldıktan sonra bu alanda dünyanın en iyi üniversitelerinde eğitim almış, öğretim üyeliği yapmış biridir.
Prof. Demir, dünkü yazımla ilgili bir bilgi notu yollamış, bir konuyu aydınlığa kavuşturmak istemiş. Şöyle diyor:
“Fatih Bey,
S-400 konusunda basınımız haber verme gayretiyle yalan yanlış bir dizi bilgiyi boca ediyor. Bu konuda bütün süreci yöneten ve ayrıntılara tam hâkim olan Savunma Sanayii Müsteşarlığı olarak konunun hassasiyeti dolayısıyla çok fazla açıklama yapmamayı tercih ettik. Maalesef dün yaptığımız basın açıklaması da bilgileri düzeltmeye fazla yardımcı olmadı. Bugün dahi gazetenizde geniş şekilde verilen haber birçok yanlışı içeriyor.
Bu mesajı size göndermemizin sebebi, süreç içinde askeri personel konusu. Konu teknik bir meseledir. Üniformasız teknik insanların süreç içinde yer alması esastır. Herhangi bir üssümüzde yoğun şekilde Rus personelin görev alması söz konusu değildir. Diğer ince ayrıntılarla ilgili her türlü tedbirin alınacağından ve Batılı dostlarımızı rahatsız etmeyecek formüller kullanılacağından emin olunuz.
İsmail Demir
Savunma Sanayii Müsteşarı”
Bu formüllerin bulunabileceğimden kuşkum yok.
Ama Batılı “dostlarımızın” derdi üzüm yemekse...
***********
GÜL’ÜN İNGİLTERE ZİYARETLERİ
SON KHK’daki düzenlemelerden biriyle ilgili yaptığı açıklama AK Parti’yi oldukça rahatsız eden eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün özel kalem müdürü aradı dünkü yazım üzerine.
Yazımda bir AK Partilinin, Gül’ün çok sık İngiltere’ye gitmesinden duyduğu rahatsızlığı iletmiş ve Gül’ün çıkışını buna bağlamanın anlamsızlığından söz etmiştim.
Abdullah Bey, selamlarıyla birlikte bir de mesaj iletti. Eski Cumhurbaşkanı Gül, 2017 yılında sadece iki kez İngiltere’ye gitmiş.
Bunlardan ilki 20-22 Şubat tarihleri arasında eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in kurduğu “Din ve Politika Vakfı”nın düzenlediği bir panele katılmak için.
Gül burada “Küresel İstikrarda Türkiye’nin Rolü” başlıklı bir konuşma yapmış ve büyük bölümü 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olan sorulara yanıt vererek, Türkiye’nin tezlerini ve FETÖ’nün bu darbe girişimindeki rolünü anlatmış. Aynı panelde eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw da konuşmacıymış.
Gül’ün bu yılki 2. İngiltere ziyareti ise 13-15 Eylül tarihleri arasında olmuş.
Bu ziyaretin nedeni ise Gül’ün de mütevelli heyetinde yer aldığı Oxford İslam Çalışmaları Merkezi’nin mütevelli heyet toplantısına katılmakmış.
Gül, yıllık mütevelli toplantılarına katılmaya özen gösteriyormuş. Eski Cumhurbaşkanı’mız, “Fatih Bey’e söyleyin, AK Partili arkadaşına bunu iletsin” demiş.
Gül’ün mesajına güldüm. “Abdullah Bey’e söyleyin, onun da arkadaşıdır” dedim.
***********
BU YÜZDEN ÜLKE BÖLÜNÜR MÜ!
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın geçen hafta ziyaret ettiği Sudan, biliyorsunuz bir süre önce ciddi bir iç çatışmadan sonra Güney-Kuzey diye ikiye bölünmüş bir ülke.
Giden heyetten kimse yazmadı ama ben size anlatayım da Sudan’ın niye terör döneminden sonra bir iç savaş yaşadığını ve bölündüğünü anlayın.
Bunu anlatan Sudanlı eski bir siyasetçi ve işadamı. Sudan’da çokeşlilik yasal.
Eski devlet başkanlarından birinin 100’ü aşkın eşi olduğu biliniyor ve bu sayıda eşi olan tek kişi devlet başkanı da değil.
Eş konusunda bir sınır olmadığı için bazı Sudanlı erkekler onlarca eş alıyormuş.
Doymak bilmez varlıklı Sudanlılar kadınları kapınca, hali vakti yerinde olmayan genç Sudanlılara eş kalmıyormuş.
Eş bulamayan gençler ise terör örgütlerine katılmayı tercih ediyormuş.
Çünkü bu durumda hem kendilerini “karısız” bırakan zenginlere savaş açmış, hem de terör yoluyla cinsel açlıklarını gidermiş olabiliyorlarmış.
Sudanlı siyasetçi, “Bizim ülkenin bölünmesinin başka hiçbir nedeni yok” diyor.
Ne dersiniz, olabilir mi?
Eğer öyleyse, ilk kez bir ülkenin bu kadar geçerli bir nedenle bölündüğünü söyleyebilirim.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sokağa çıkınca yeni yılın geldiğini anlayabildiğimiz zaman.