Ev sahibinin hiç mi suçu yok!
MUHAFAZAKÂR medyadaki bazı yazarlar, İran’da olan bitenle ilgili değerlendirmelere çok kızıyorlar.
İran’daki ayaklanmayı Gezi olaylarıyla karşılaştıranlara “Bunu Gezi’yle karıştırmayın” diyorlar.
“İran’daki olayların arkasında ekonomik gerekçeler de var” diyenlere, ki ben de bunlardan biriyim, “Saçmalamayın, bunu ekonomik gerekçelerle açıklayamazsınız” diye öfkeleniyorlar.
Bu arkadaşlara göre İran’daki olayların tek bir nedeni var: “Dış mihraklar, yani İsrail ve Amerika.”
“Suudi Arabistan da var” diyecekler belki ama onu da tam olarak içlerine sindiremiyor, söyleyemiyorlar.
Peki, diyelim ki herkes yanılıyor. Diyelim ki, bu olaylar Gezi’ye de benzemiyor, arkasında ekonomik gerekçeler de yok.
Diyelim ki, siz sapına kadar haklısınız. Bu olayların arkasında sadece ve sadece dış mihraklar var, ABD var, İsrail var, siz söyleyemiyorsunuz ama ben söyleyeyim Suudi Arabistan var.
İyi de, bir ülkeyi yönetenler yönettikleri ülkeyi bu kadar dış mihrak etkisine açık hale getiriyorsa, ülke halkının bir dış güç tahrikiyle sokağa dökülüp canını tehlikeye atacak kadar mutsuz ya da bezgin olmasına neden oluyorsa, derdini anlatmak isteyen vatandaşa dış mihrak etkisiyle de olsa sokağa dökülmekten başka bir çare bırakmıyorsa...
O ülke yönetimin hiç mi suçu yok!
***********
ÖNÜNDEN GEÇMEK SUÇ, YÖNETMEK DEĞİL
ASYA Katılım Bankası’nda yönetim organlarını belirlemek için oy hakkı olan A Grubu hissedarlardan 68’i hakkında “yakalama kararı” çıkarılmış.
Asya Katılım Bankası dedikleri, bildiğimiz Bank Asya.
Yani FETÖ’nün bir numaralı finans kuruluşu.
Ve ben haberi okuyunca çok ama çok şaşırdım.
Darbe girişiminin üzerinden 1.5 yıl geçmiş.
Bank Asya’ya para yatıranlar işlerinden güçlerinden olmuş.
Kimi tutuklanmış, kiminin başına gelmedik iş kalmamış.
Bankaya para yatırmak ağır cezalık suç haline gelmiş.
Ama bankanın en önemli hissedarlarına ve bankanın yönetimini belirleme gücüne sahip olanlara şimdiye kadar dokunulmamış.
İlginç bir durum.
Para yatırmanın suç ama yönetmenin suç olmadığı bir bankaya hayatımda ilk defa rastlıyorum.
Umarım son defa olur!
***********
FAZLA BİR B
DÜN taksicilerin akıllı telefonla taksi çağırma, kredi kartı ve telefonla ödeme hizmeti sunan uygulamada yüksek komisyon alınması ve 2 gün sonra ödeme yapılmasıyla ilgili şikâyetlerini yazdım.
Dün BiTaksi’den açıklama geldi.
“Sizin yazdığınız BiTaksi değil iTaksi” dediler.
BiTaksi’de kamera kaydı yokmuş.
Komisyon oranı yüzde 5.93 + KDV’ymiş. Bu da KDV dahil % 7’ye denk geliyormuş.
Ödemeler kesinlikle aynı gün içinde yapılıyormuş.
Anlayacağınız benim dünkü eleştirilerim İBB’nin bir uygulaması olan iTaksi’yle ilgili.
Bir B’yi fazla yazmışım.
***********
BAKAN BÖYLE BİR SÖZ ETMEMİŞTİR
DÜN ajanslardan şöyle bir haber geldi:
“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ‘Okul çevresinde uyuşturucu satıcısı gördüğü zaman o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmayan polis görevini yapmamıştır’ dedi.”
Cümle kulağa hoş geliyor değil mi?
Açık söyleyeyim, benim kulağıma hoş geldi.
Ayağını kırmak ne, kafasını gözünü de kırmak lazım.
Hatta beterini bile hak eder, gözümüz gibi baktığımız evlatlarımızı zehirleyen bir şerefsiz.
Ben fazlasını da söyleyebilirim belki.
Ama kanunun ve nizamın bekçisi olan devletin bir bakanı, hele hele bu konuda en önemli göreve sahip bir bakan, “çok haklı da olsa” böyle bir laf edemez.
Etmemelidir de!
Çünkü böyle bir yasal hakkı yok polisin.
Ve hiçbirimiz, kamu görevlisi de olsak yasalardan üstün değiliz.
Tam aksine kamu görevlileri, kendilerini yasalardan üstün sayanlara yasaları hatırlatmak ve uygulamakla mükellef.
Bu yüzden ben, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun böyle bir laf ettiğine inanamam.
Dememiştir.
***********
ÇOCUKLARINIZA ESKİ TÜRKİYE’Yİ GÖSTERMEK İSTİYOR MUSUNUZ?
DÜN Cem Yılmaz’ın yeni filmi “Arif V 216”nın ilk gösterimine gittim.
Filmle ilgili fikirlerimi yazmadan önce Cem Yılmaz’a bir teşekkür etmek istiyorum.
Çünkü üzerine siyah bir tişört giyip, bir koltuğa oturup hikâye anlatsa ve bunu filme alsa sinema salonlarına en az 5-6 milyon kişi toplayacak kapasitede bir adam olmasına rağmen, varını yoğunu “kusursuza” yakın bir film çekip risk alan sanatçıya önce teşekkür edilir.
Gelelim Arif V 216’ya.
Baştan söyleyeyim.
Bu bir komedi filmi değil.
Ama çok komik ve çok eğlenceli.
125 dakikalık film, sanki yarım saatmiş gibi akıp gidiyor ve her anında bir espri, bir gönderme, bir muziplik, bir muzırlık var.
Film 1960’lar ve 1970’ler Türkiye’sinde geçen bir aşk ve toplumsal eleştiri filmi.
Yapımındaki titizlik akıl dışı.
Cem Yılmaz’ın kusursuzluk takıntısının şahikası.
Muazzam dekorlar, muazzam kostümlerle çok iyi bir dönem filmi.
Bir yandan da çok içli bir aşk ve bir insanlık hikâyesi.
Benim çok özlediğim, insanların birbirine daha farklı davrandığı, çok daha medeni bir Türkiye’yi anlatması da ayrı bir lezzet.
Çocuklarınıza ve gençlere, “Eskiden Türkiye nasıl bir yerdi” diye anlatmak, göstermek istiyorsanız çok tavsiye ederim.
Ben kızıma, “Bak baban böyle bir Türkiye’de büyüdü” demek için tekrar gideceğim.
Bu film sayesinde Sevgili Cem’le yeniden gırgır yapma fırsatı buldum, ama asıl yeni olan Ozan Güven’le tanışmam oldu. Filmde Zafer Algöz’le birlikte müthiş bir performans sergileyen Ozan’ın bu kadar tatlı bir “herif” olduğunu hiç tahmin etmezdim. Kerem Alışık’ın da babasını çok mutlu edecek bir küçük rolde şahane olduğunu söylemeliyim.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yaşlılık belası olacak gençlik hatalarından uzak durduğumuz zaman.