Tuzak kokusu
ABD’nin Afrin tavrı beni büyük bir şüpheye düşürdü.
“Afrin’deki grupların bizimle ilgisi yok. Onlar DEAŞ’la yürüttüğümüz mücadelenin bir parçası değiller.”
Haydaaaa!
ABD’nin Suriye partneri PKK/PYD bu konudaki hassasiyetini vurgularken, ABD’den tam tersi bir tavır.
Yani neredeyse “Girin vurun. Biz karışmayız” diyecekler.
İşte beni şüpheye düşüren, hatta ürküten bu tavır.
Sanki Türkiye’ye yeni bir tuzak, yeni bir tezgâh kuruyorlarmış gibi bir hisse kapıldım.
Sanki girelim ve orada bir komployla karşı karşıya kalalım da PKK/ PYD’nin eli güçlensin gibi bir açıklama.
Türkiye’yi Suriye pisliğine çeken yıllar önceki yaklaşımın yeni bir harekât planı sanki!
***********
15 TEMMUZ PAZARA GELİYOR
DÜN AK Parti’nin kuruluşundan bu yana içinde olan önemli bir isimle sohbet ediyorduk.
AK Parti’yle ilgili olumlu olumsuz ne varsa gayet açık yüreklilikle anlatıyordu.
Epey bir sohbet ettik.
Sonunda kendisine, “Herkes erken seçim olma ihtimalini yüksek görüyor. Var mı böyle bir ihtimal?” diye sordum.
Güldü.
“Bunu ilk sen söyledin, unutmuyorum. Referandum gecesi erken seçim olma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledin” dedi.
Israr ettim.
“Olur mu, olmaz mı?” diyerek.
“Şu anda partide öyle bir hava yok” dedikten sonra ekledi:
“Keşke olsa.”
“Niye?” diye sordum.
“Bu yıl 15 Temmuz pazara denk geliyor. 15 Temmuz Pazar günü bir seçim olsa, iyi olmaz mı?”
***********
SAVUNMA OYUNUNA DÖNÜŞ
CHP’nin tartışılan yeni İstanbul İl Başkanı’nı tanımam.
Hakkında koparılan fırtınayı da anlamakta zorlanıyorum.
Hızlı bir biçimde “kriminalize” edildi.
En azından siyaseten.
CHP’nin İstanbul’da niye böyle bir değişime gittiğini anlamak ise mümkün değil.
Niye mi?
Anamuhalefet partisi İstanbul’da giderek daha güçlü bir konuma yükseliyordu.
Örgütte bir toparlanma vardı.
Referandumda AK Parti’nin kalesinin düşmesinde, Anayasa’ya “Hayır” denilmesinde CHP’nin etkili çalışmalarının katkısı vardı.
Uzun zamandan bu yana ilk kez olarak CHP İstanbul’da “savunma” pozisyonundan “hücum pozisyonu”na geçmişti.
Bir il başkanlığı seçimiyle birlikte CHP, +İstanbul’da bu pozisyonunu bir anda kaybetti.
Yeniden “savunma pozisyonu”na geri döndü.
Bu bir siyasi parti açısından son derece yanlış bir tutumdur.
CHP bu anlayışla “seçimler yılı”na girecekse.
Vay CHP’den umudu olan seçmenin haline...
***********
LİDERİN ÜZERİNDE OTURANLAR
HİÇ unutmuyorum, Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olduğu günlerde katıldığı Teke Tek programında, “Bu koltuğa büyük bir hevesle gelmedim. Başarısız olursam bırakmakta da bir an tereddüt etmem” demişti.
Son derece Batılı, son derece demokratik, son derece sosyal demokrat bir tavırdı.
Çok kısa süre sonra bir seçimle karşı karşıya kaldı Kılıçdaroğlu.
Partisi başarılı olamadı.
“Yeni geldi. Bu sayılmaz” dedik canı gönülden.
Sonra bir daha, sonra bir daha, sonra bir daha.
Kimi seçim, kimi referandum. Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu CHP tüm bu seçimlerde başarısız oldu.
Tam 15 kez. Ve hâlâ bırakmıyor, bırakmaya da niyeti yok.
Çünkü önemli bir koltuğa oturan herkes gibi, “Ben olmazsam buraların hali ne olur?” düşüncesinin esiri.
Çevresinde toplanıp nemalananlar da bu düşünceyi aşılamak için ellerinden geleni yapınca, “Kendimi feda edeyim ama bu koltuğu beceremeyecek olanlara bırakmayayım” “fikri” fikir olmaktan çıkıp bir “inanca” dönüşüyor.
Kılıçdaroğlu’nun her lider gibi koltuğuna yapışması bu yüzden.
Üzerine oturup kalkmasını istemeyen çok kişi var.
Lider kalkarsa onlar da düşecekler.
***********
ESKİ KOCASAKAL MI, YENİ KOCASAKAL MI?
ÜMİT Kocasakal, çok sevdiğim bir kardeşimdir, bir dostumdur.
Namusuna, onuruna kefil olurum diyemem ama toz da kondurmam.
Şimdi CHP’ye genel başkan “aday adayı” oldu.
Bu parti düzeninde gereken oyları bulup aday adaylığını adaylığa çevirme ihtimali zayıf, hatta hiç yok. Ama mesele o değil.
Kendisiyle yaptığımız son sohbeti hatırlıyorum. Konuşmasından dehşete kapılmıştım.
Çünkü söylediklerini, yapmak istediklerini savunan bir parti vardı o günlerde ve lideri de Doğu Perinçek’ti.
Neredeyse aynı dili konuşuyorlardı.
Zaten var olan ve karşılık bulamayan bir dili CHP’ye taşımanın CHP’ye ne katkısı olacağını ben anlamakta zorlanıyorum.
Bu bir yana, sevgili kardeşim Kocasakal’a Mekteb-i Sultani’den bir abisi olarak bir şey söylemek istiyorum.
Bundan birkaç yıl öncesine kadar son derece sempatik, dengeli, akılcı bir tavır içindeydi. Bugün ise o noktadan giderek uzaklaşan bir tavır içinde.
Kendisinden ricam, eski konuşmalarını, katıldığı programları, sohbetleri bulup izlesin.
Bir o günkü tavrına baksın, bir bugünkü tavrına.
Tarafsız gözle, kendisini gerçekten sevenlere, güvendiği yakınlarına sorsun.
“Hangisi daha iyi?” diye.
Bana soracak olursa, o “eski” Ümit, CHP’nin başına çok daha fazla yakışırdı.
***********
ZARA BİLGİLERİ
DÜN çok önemli bir tekstil devinin patronunun “Zara Türkiye’den çıkacak” dediğini yazdım.
Memleketin en önemli meselesi haline geldi.
Çok komik esprilere vesile oldu. Sabahın erken saatlerinde konuyu yakından takip eden biri aradı.
“Bir ara böyle bir düşünceleri vardı ama vazgeçtiler. Çünkü özellikle bazı Türk firmalarıyla rekabette çok zorlanıyorlardı. Ama o sırada da kirada oldukları yerlerden büyük indirimler aldılar. Şu anda böyle bir fikirleri kalmadı. Zaten Türkiye’de 1 milyar dolara yakın üretim yaptırıyorlar. Türkiye’den vazgeçemezler” dedi.
Daha sonra bir bilgi daha geldi.
“Mağaza müdürleri ve satış elemanlarında çok ciddi hatalar yaptıkları için sıkıntı yaşadılar. Çıkıp çıkmama konusunu epey tartıştılar. Ama geçen hafta gazetelere ilan vererek eleman stratejilerini değiştirme kararı aldılar. Şimdilik kalacaklar” diyordu Zara’ya çok yakın biri.
Sonrasında Türkiye’nin en önemli alışveriş merkezlerinden birinin önemli bir yöneticisi aradı: “Zara’nın kira derdi falan olmaz. Herkesin bileğini bükerek çok ciddi kira indirimleri aldı. Online’da çok büyüdükleri doğru ama Türkiye’den tamamen çıkma planları yok.”
En sonunda Zara’dan arayıp “Şu an Türkiye bizim için önemli bir pazar. Türkiye pazarından toptan çıkma gibi bir niyetimiz yok” dediler.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Wikipedia’yı yasaklayarak Wikipedia’ya erişilemediğini zannetmediğimiz zaman.