Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OKUYANLAR hatırlayacaktır elbette. Bir süre önce medyamız dolmuşa gelerek şöyle bir haber verdi:

        “ABD ile yapılan görüşmeler sonrasında ABD’li yetkililer bundan böyle YPG’ye silah sevkıyatı yapılmayacağı sözünü verdiler.”

        Haberin kaynağı elbette Türk yetkililerdi. Bu köşenin yazarı fakir ise ertesi gün şöyle yazdı:

        “ABD’deki kaynaklarımla konuştum. ‘YPG’ye silah verilmeyecek’ diye bir söz verilmemiş. Verilen tek söz, YPG’ye verilen silahların Türkiye’ye karşı kullanılmayacağının garantisi.”

        Nitekim benim yazımdan yaklaşık 24 saat sonra YPG’ye giden “yeni” Amerikan silahlarını taşıyan konvoyların fotoğrafları bizimkiler dahil olmak üzere tüm ajanslardan servis edildi.

        Şimdi de İbrahim Kalın, ABD’de Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster ile görüşmüş ve bundan böyle YPG’ye yardım gönderilmeyeceği sözünü almış.

        İbrahim Kalın ciddi adamdır. Sözüne güvenirim. Ama aynı şeyi ABD’li muhatabı için söylemem mümkün değil.

        Trump’ın ekibinden birinin sözüne ne kadar güvenilir ise McMaster’ın sözüne de o kadar güvenilir.

        Yarın öbür gün YPG’ye giden silahların görüntüsü yine medyaya düşerse kimse şaşırmasın.

        McMaster ise bu durumda ya “Ben öyle bir söz vermemiştim” diyecektir ya da “Vallahi ben karşı çıktım ama CENTCOM yollamış. Bu askerler bizi dinlemiyor

        Çünkü adım gibi biliyorum ki Pentagon’daki Türkiye karşıtlığı had safhada ve kolay kolay geçmeyecek bir patolojik durum haline geldi.

        LOZAN'DAN NE ÇIKACAK?

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Lozan konusunu bir kez daha açtı. “Dosyalar hazırlatıyorum” dedi.

        Eş dost da konuyu duyunca belki bilirim diye bana soruyor:

        Sınırlarımızı genişletecek bir yasal altyapı mı hazırlanıyor? Böyle bir imkân var mı?

        Görülen o ki, bu açıklama Afrin Harekâtı’yla eşzamanlı yapılınca böyle bir algı oluşuveriyor. İçeride neyse de bu algı dışarıda da oluşursa, Afrin harekâtına karşı uluslararası tepkilerin boyutu ve tonu değişir. Ama Allah’tan Cumhurbaşkanı bunu kastetmiyor.

        Anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Lozan hatırlatması, CHP’ye yönelik bir iç politika hamlesi. Son zamanlarda Yunanistan’ın bazı adalara el koyması ve tartışmalı kara parçalarını kendi topraklarına katma girişimleri nedeniyle hükümete yönelik eleştirilere AK Parti, Lozan’la yanıt verecek.

        “Adaları kaybeden asıl sizsiniz”

        Ortaya koyulacak belgeler ise muhtemelen İngiliz arşivlerinden çıkacaktır. Çünkü Lozan sırasında gerçekten de Türk tarafı önemli bir diplomatik hata yapmıştı.

        Bildiğimiz görüşmelerin uzaması üzerine İngiliz hükümeti, Lord Curzon’a bir yazı yazarak, “Çok da önemli değil. Gerekirse adalar konusunda Türklerin tezlerine yaklaşın da bu iş bitsin” demişti.

        Çünkü İngiltere de bu işin bir an önce tamamlanmasını istiyordu. Lord Curzon ise hükümetten gelen bu talimata itaat etmeyerek şansını zorlamış, adalar meselesinin Lozan sonrası “bilateral” yani ikili görüşmelerle sonuçlandırmasını kabul ettirmişti.

        Böyle olunca da diğer tarafların dahli olmadan Türk tarafı ile İngiliz tarafı baş başa kalınca adalar elden gitmişti.

        Erdoğan’ın kastettiği büyük ihtimalle budur.

        BİR ARAP HİSSİYATI

        GEÇENLERDE Lübnanlı bir arkadaşımız geldi. Türkiye’ye sık sık gelir. Türk yaşam tarzını sever. Çok da dostu vardır. Geldiğinde de genelde Nişantaşı civarındaki otellerde kalır. Akşam evde oturup laflarken şöyle dedi:

        “Artık Türkiye’ye gelmeyeceğim.” “Hayırdır ne oldu? Terörden falan mı korktun?” dedim. “Yoo” dedi. “Ben Lübnanlıyım. ‘Terörden korkuyorum’ desem gülerler. 2 gündür İstanbul’dayım. Nişantaşı, Beyoğlu civarındayım çünkü biliyorsun buraları çok severim. Yahu bu kadar çok Arap’ı ben Lübnan’da görmüyorum. Artık İstanbul’a geldiğimi anlayamıyorum, sanki Beyrut’ta gibiyim. Orada bile daha çok Türk görüyorum. Araplara bir gıcığım yok. Ben de Arap’ım ama ben İstanbul’a farklı bir ülkeye geldiğimi hissettiğim için gelirdim. Artık öyle hissetmiyorum.”

        HAVALİMANI KAPANDI MI?

        ANLADIĞIM kadarıyla taraftarlık duygusu, akıldan daha üstün bir şey.

        Beyni kilitliyor, ayarlarını bozuyor.

        Dün, Beşiktaş Stadı’nda maç olduğu günler stadın çevresindeki yolların ve tünellerin kapatılmasının İstanbul trafiğini mahvettiğini yazdım.

        Biraz izan sahibi herkesten, “Bravo. Doğru tespit. Kimse yazmıyordu bunu” tebrikleri alırken, bir grup Beşiktaş taraftarı, “Stadımızı kıskanıyor. Yıkılması için yapıyor” diye hakaret yağmuruna tuttu.

        Biraz izan, biraz akıl Allah aşkına. Deyin ki, amacım bu, ben yazdım diye stat mı yıkılır! Üstelik “Yıkılsın” diyen kim? Ben sadece “Yolları kesmeyin” diyorum. “Terör saldırısı oldu” diyorlar.

        İyi o zaman, terör saldırısı olmasın diye İstanbul’u toptan boşaltalım. Üstelik terör saldırısının olduğu gün de tüneller kapatılmıştı. Engelledi mi?

        Havalimanında terör saldırısının ağababası oldu. Havalimanı mı kapatılacak! Beşiktaşlı fanatiklerin haklı olduğu tek bir nokta var. Evet, bir Galatasaraylı olarak stadınızı kıskanıyorum ama imreniyorum. Yeri de çok güzel, stat da çok güzel. Güle güle kullanın. Güzel Avrupa zaferleri elde edin. Ama ne olur trafiğimizi kilitlemeyin.

        TEŞEKKÜRLER AZİZ YILDIRIM

        ŞU Fenerbahçe’yi anlamak mümkün değil.

        Neredeyse sokaktaki tüm Fenerbahçelilerin hayalini süsleyen başkan adayı Ali Koç, Fenerbahçe Divan Kurulu’nda türlü hakarete maruz kalıyor.

        Dün de Şekip Mosturoğlu, Ali Koç’u Fenerbahçe’nin davasına sahip çıkmamakla suçlamış.

        Şekip Bey’i severim, beyefendi biridir, ama acaba bu söylediklerine kendi inandı mı?

        Ali Koç hiç üzerine vazife olmamasına rağmen, tüm Türkiye’ye hitap eden şirketlerine, iş dünyasındaki pozisyonuna zarar verme ihtimaline rağmen, 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe için kendini ortaya attı.

        Bu uğurda muhtemelen ailesiyle bile ters düştü. En iyi Fenerbahçeliden bile daha net bir tutum aldı.

        Aziz Yıldırım gibi kendini kurtarmak için değil, Fenerbahçe sevgisinden dolayı yaptı tüm bunları. Ve şimdi Fenerbahçe’ye sahip çıkmamakla suçlanıyor. Ne diyeyim ben buna. Görünen o ki Fenerbahçe Kongresi Ali Koç’u başkan yapmayacak ve Aziz Yıldırım şürekası da bunun için her önlemi alıyor. Bir Galatasaraylı olarak Aziz Bey’e bu tavrından dolayı müteşekkiriz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Sevdiklerimize verebileceğimiz en önemli armağanın zamanımız olduğunu bildiğimizde.

        Diğer Yazılar