Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİZİM Savunma Bakanı Canikli, ABD Savunma Bakanı Mattis ile görüştü.

        Anladığım kadarıyla toplantıları bayağı eğlenceli olmuş.

        Çünkü sonrasında yapılan basın toplantısında, Canikli ilginç bir açıklama yaptı.

        ABD’li bakan, Türk meslektaşına “PKK ile YPG’nin aynı şey olmadıklarını” söylemiş ve sonra da eklemiş: “İsterseniz YPG ile PKK’yı savaştıralım.”

        Böyle bir teklif gerçekten yapılmamış olsa Canikli’nin uyduracak hali yok.

        Yapılmış ise teklife “Komik” deyip geçmek çok da doğru değil.

        ABD raporları bile PKK ile YPG’nin aynı örgüt olduğunu söylediği halde, Türk bakanla alay edercesine böyle bir teklif getirmek, ABD’nin bir politika değişikliğine işaret ediyor olabilir.

        Bu değişiklik şöyle özetlenebilir:

        ABD, kendisinin bile terör örgütü olarak tanıdığı, Avrupa Birliği ülkelerinin hemen hepsinin “terör örgütü” olduğunu kabul ettiği ve sadece Rusya’nın terör örgütü yaftasını yapıştırmadığı PKK’yı yavaş yavaş ortadan kaldırmak, bunun yerine de ABD, hatta Avrupa tarafından birkaç yıldır legalleştirilen ve terör örgütü sınıfına sokulmayan YPG’yi koymak ve böylelikle Türkiye’nin “Biz Türkiye’de 35 yıldır kan döken bir terör örgütüyle mücadele ediyoruz” deme haklılığını elinden almak istiyor olabilir.

        Bunun sonucunda Kandil’deki “eski liderlerin” ve Öcalan’ın tasfiye edilip bir dönem Türkiye’nin de muhatap aldığı Salih Müslim’in “Kürtlerin lideri” diye “Batı’nın muhatabı” olarak parlatılacağını öngörmek de yanlış olmaz.

        Eğer ABD’li savunma bakanının teklifi gerçekten yapıldıysa ve ciddi ise makul tek gerekçe bu olabilir.

        ***********

        SAÇMALAMA HAKKI

        ABD Savunma Bakanı Mattis’in, Türkiye Savunma Bakanı Canikli’ye yaptığı teklifin bir adım öteye geçtiğini düşününce gülmek geliyor içimden.

        YPG’nin PKK’ya karşı savaşabileceğini söyleyen Mattis’in bundan sonraki görüşmedeki teklifi, “Bakın YPG, sizin teröristiniz PKK’ya karşı savaşıyor. Bundan sonra YPG’ye silahı siz verin. Ne de olsa sizin için savaşıyorlar” diyebilir.

        Saçma mı buldunuz? Yapmayın Allah aşkına.

        Mattis’in “YPG, PKK ile savaşsın” teklifinden daha saçma değil.

        ***********

        AĞIR NE OLA

        BAŞKAN Trump olunca, bakanları da böyle oluyor, şaşırmamak lazım.

        Emperyalist güçler tarafından “terör ordusu”na dönüştürülen YPG’nin elinde uçaksavar füzesinden zırhlı personel taşıyıcıya, eski model de olsa tanka, topa kadar her türlü silahın bulunduğu açıkça ortadayken, ABD’nin yolladığı veya Suriye ordusuna ait ağır silahları ABD’nin göz yumması sonucu ele geçiren YPG’ye ABD ağır silah vermemiş.

        Bunu ben değil, suratında ciddi bir ifade taşımasına rağmen pek de ciddi biri olmadığı sözlerinden anlaşılan ABD Dışişleri Bakanı Tillerson söylüyor.

        Ya şaka yapıyor ya bizimle kafa buluyor ya da ağırın ne olduğu konusunda aramızda bir fikir ayrılığı var.

        Tillerson, eğer bizimle kafa bulmuyorsa henüz C5, C17 ve C130 gibi ağır nakliye uçakları vermediklerini söylemek istiyordur.

        ***********

        İŞTE DEMOKRASİ BUDUR

        ABD Başkanı Trump’ın, eşinin doğum yaptığı dönemde porno yıldızı Stormy Daniels’la bir ilişki yaşadığı iddia edilmiş ve başkanın bir eski danışmanı, “Daniels’e susması için 120 bin dolar verdim” demişti.

        Daniels bu açıklamanın gizlilik anlaşmasının ihlali olduğunu ve bu yüzden artık kendisinin de Trump’la ilişkisi hakkında konuşma hakkını elde ettiğini açıkladı ve “İsteyen olursa ilişkimizi anlatmaya hazırım” dedi.

        Bence gerçek demokrasi budur.

        Bir porno yıldızı bir ülkenin başkanıyla yaşadığı ilişkiyi rahatça, hiçbir korku ve kaygı duymadan anlatabiliyorsa, o ülkede “hukukun üstünlüğü” ve “yurttaşların güvenliği” büyük ölçüde garantide demektir.

        Demokratik olmayan bir ülkede böyle bir açıklama hayal bile edilemez.

        Hatta pek çok ülkede o porno yıldızını bir daha gören olmaz!

        ***********

        BAŞARI

        YAZILARIMIN, Youtube kanalımın, Habertürk’te yayınlanan videolarımın altındaki yorumları ve okurların, izleyicilerimin mail’lerini mutlaka okurum.

        Doğru düzgün bir fikir içerenleri ciddiye alır, bazılarını yanıtlar, küfür, hakaret ve saçmalıklarla dolu olanlara ise güler geçerim.

        Bunları da buraya pek taşımam.

        Ancak dün gördüğüm bir “sözde yorumu” buradan yanıtlamak istiyorum.

        Bir okur mealen şöyle yazıyor:

        “Bir gazetecinin iyi bir gazeteci olup olmadığına kim karar verir? Sen her konuda ahkâm keserken ben de sana bu soruyu soruyorum.”

        Doğru bir soru.

        Yanıtı ise yorumu yazanda gizli.

        “Beni sürekli okuyup bana yorum yazma ihtiyacı hissettiğine göre ben iyi gazeteciyim.”

        Aslında yanıt daha da basit.

        Okunan, yazdığı sorunlarla ilgili sonuç alabilen, haber veren, öngörülerinin önemli bir bölümü doğru çıkan gazeteci, iyi gazeteci sınıfına girebilir.

        Hele hele dijital çağda kimin ne kadar okunup ne kadar izlendiği çok rahatça ölçülebilirken bu soru anlamsız hale geliyor.

        Bu okur bana bu eleştiriyi yaparken Özbek’i korumak istiyorsa o da ölçülebilir bir durum.

        Başkanlığı döneminde kulübe sportif bir başarı yaşatamadıysan...

        Kulübün borçlarını kendinden önceki dönemlerin tümüne eşit miktarda artırdıysan...

        Kulübe ait şirketin zararlarını 10’a katladıysan... Sürekli yalan söylüyorsan...

        Bir canlı yayında söylediklerini bir başka canlı yayında inkâr ediyorsan...

        Ve seçilmek için yaptığın baskın seçimde bile seçilmiyorsan...

        Başarısızsındır!

        ***********

        HAKEM Mİ KÖTÜ, PSG’YE TAVIR MI?

        REAL Madrid-Paris Saint Germain maçını izleyenler şunu kesinlikle söyleyebilirler:

        “Bizim hakemler hiç de fena değilmiş.”

        UEFA’nın en önemli hakemlerinden biri olarak gösterilen İtalyan Gianluca Rocchi, öyle bir maç yönetti ki, evlere şenlik. Çok açık biçimde ev sahibi ülkeyi kayırdı.

        Faul bile olmayan pozisyonda Fransız takımının oyuncusuna sarı kart gösterip bir de çok tehlikeli noktadan serbest atış verdi.

        Madrid’li oyuncuların faullerine seyirci kalırken, Fransız takımının oyuncularına sarı kartlarını çok kolay ve bazen haksız yere çıkardı.

        Kararlarının çoğu yanlış ve yanlıydı.

        İki olasılık var.

        Ya bu hakem çok kötü...

        Ya da UEFA, PSG’nin başarılı olmasını istemiyor ve doğranması için hakemlere talimat verilmiş.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Dostumuz olmayan herkesi düşmanımız zannetmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar