Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖNCE “Abdullah Gül CHP’nin adayı olursa CHP’lilerin yüzde 90’ı oy vermez” dedim ya...

        Ardından “Armut piş, ağzıma düş adaylık mı olur, siyasette mücadele etmek diye bir şey var” diye ekledim ya...

        Bazıları çok kızdı bana.

        Türkiye’nin kaderiyle oynamışım muamelesi yapıyor kimi.

        Kimi ise arayıp bilgi aktarıyor, yanıldığımı ispat açısından.

        Neler mi diyorlar? Alın birkaç örnek:

        - “ Abdullah Bey’le yeni görüştüm. Türkiye’nin gidişatından çok rahatsız. Kendini de sorumlu görüyor bu gidişattan. Türkiye’yi tekrar rayına oturtmak için aday olmayı düşündü.”

        - “Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığını düşünüyor ve demokrasinin Türkiye’nin dertlerine tek ilaç olduğuna inanıyor. Tek derdi bu. Bunu yapabileceğini biliyoruz.”

        - “Türkiye’nin kamplaşmasından üzüntü duyuyor. Bunu ortadan kaldırmak istiyor.”

        - “Dış ilişkilerdeki gelişmelerden, herkesle sorunlu olmamızdan üzüntü duyuyor. Türkiye’nin böyle devam etmesinin büyük risk olduğunu söyledi bana.”

        Ben de “Allah Allah, öyle miymiş?” diyerek dinliyorum Sayın Abdullah Gül’ün ağzından naklen aktarılanları.

        İyi de, siz bu cümlelerden bir tekini, bu rahatsızlıkları bırakın söylemeyi ima eden bir cümleyi Abdullah Gül’ün ağzından hiç duydunuz mu?

        Ben hiç duymadım.

        Cumhurbaşkanlığı’na aday olan biri, en azından yumuşak bir tonda da olsa bir eleştiri, bir fikir beyan eder.

        Etti mi?

        Asla.

        Eleştirdi mi?

        Haşa!

        Hele hele dış politikadaki durumdan rahatsız olması iyice komik.

        Biz bu politikanın mimarı Ahmet Davutoğlu’nu Abdullah Gül’ün “dış politika danışmanı” olarak tanıdık.

        Ki zaten beyefendi Köşk’e çıkınca Dışişleri’ndeki koltuğunu da Davutoğlu’na devredip gitmedi mi!

        Eee o zaman ne diyeceğiz?

        “Ayinesi iştir kişinin...”

        “Lafa bakılmaz” da diyemeyeceğiz.

        Çünkü ağzından çıkan bir laf da duymadık!

        ***********

        YÜREK İSTERDİ, SİZDE YOKMUŞ

        TÜRKİYE Futbol Federasyonu, bir kez daha “Ne şiş yansın ne kebap” tarzı idare-i maslahatçı bir karar aldı.

        Çünkü “yürekleri” yok.

        Doğrunun ne olduğunu biliyorlar, ama uygulamak için cesaretleri yok.

        Oysa iki seçenek vardı.

        Ya sahayı izinsiz terk ettiği için Beşiktaş hükmen mağlup olacaktı ya da olaylardan ötürü Fenerbahçe.

        Ayrıca Fenerbahçe taraftarına da çok ağır bir ceza verilmesi gerekiyordu.

        Federasyon ise doğruyu değil, kendinden bekleneni yaptı.

        “İdare etti.”

        Bu “idareci” tutumun tek bir sonucu olur.

        Türk futbolunda terör ve şiddet sürer.

        Bu kararla bu maçlık durumu idare edersiniz ama bu kafayla Türk futbolunu idare etmeniz, ilerletmeniz, tribün olaylarını sona erdirmeniz mümkün değildir.

        Bu kafayla Avrupa Futbol Şampiyonası’nı Türkiye’ye getirmeniz ise hiç.

        ***********

        DÜNYA İÇİN UMUT VAR

        KUZEY Kore ile Güney Kore liderleri bir araya geldi.

        Dünyanın en “garip” lideri, en “dengesiz” devlet başkanı olarak tanınan ya da tanıtılan Kim Jong-un’un beklenmedik adımıyla yapılan görüşmeden iki Kore’nin önce barışması, sonra birleşmesi kararı çıktı. Dahası yarımadanın nükleer silahlardan arındırılması da kararlaştırıldı.

        Giderek zıvanadan çıkan dünya için beklenmedik derecede iyi bir haber.

        Demek ki, bir şekilde karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş tüm milletler ve toplumlar için umut ışığı var.

        Demek ki, en umulmadık liderde bile aklıselim galip gelebiliyor.

        Demek ki, umudu asla kaybetmemek gerekiyor.

        Türkiye açısından riskli olan ise Trump’ın bir iç politika oyuncağının elinden alınmış olması.

        Şimdi artık tek oyuncak Ortadoğu olacak.

        ***********

        HUZUR DAHA KOLAY BİR YOL

        BİRKAÇ gündür Güneybatı Fransa ile Kuzeydoğu İspanya’da dolanıyorum.

        Yani Bask bölgesinde.

        Nedendir bilmem ama buralarda kendimi hep çok iyi hissederim.

        Belki de Baskların Hun Türklerinin soyundan geldiği efsanesi doğrudur da ondan.

        Evimde gibiyim sık sık geldiğim bu topraklarda.

        Kâh Atlantik kıyısında kumsalda Dune’ların üzerinde, kâh Pireneler’in tepesinde.

        Yanımda sevdiğim dostlarımla.

        Siyasetsiz, gerilimsiz bir ortamda.

        Akdeniz’in bir ucunda savaş var, diğer ucunda ise huzur.

        Bask ülkesi huzursuzluğunu Katalanlara devretmiş, keyif çatıyor.

        Biz de o keyiften payımıza düşeni alıyoruz.

        Atlantik kıyısındaki küçük balıkçı kasabaları ile San Sebastian’ın tapas barları arasında geçen günler.

        Günler dediysem topu topu 3 gün.

        Ama 1 yıla bedel bir haz.

        Siyaset yok, bağıran çağıran yok, maçlarda kavga yok, sokaklarda birbirinden nefret etmeyi neredeyse vazife edinmiş insanlar yok.

        Sadece huzur var.

        Ve aslında huzur, huzursuzluktan çok daha kolay.

        Çünkü huzursuzluk çaba gerektiriyor.

        Huzur ise kendiliğinden var zaten.

        Hayat aslında huzura akıyor.

        Kalkıp da önüne set çekmezseniz!

        ***********

        ORTALAMA

        ÖNCEKİ gün, oyuncu bir genç kızın kılık kıyafetiyle ilgili ahkâm kesenleri eleştirdim.

        Bazı sosyal medya kullanıcıları bu yazımı paylaşınca epey bir gürültü kopmuş.

        Sesi bana da ulaştı.

        “Sen ahlaksızlığı mı savunuyorsun?” falan diyenler olmuş.

        Ben ne ahlakı, ne de ahlaksızlığı savunuyorum.

        Ben sadece “Kimseye ahlak dersi vermeye hakkımız yok, kimsenin ne yediğine, ne içtiğine, ne giydiğine veya giymediğine karışma hakkına sahip değiliz” diyorum.

        Eğer birbirimize karışmaya başlarsak bunun nerede duracağına da kimse karar veremez.

        Ben ona karışırsam o da bana karışmaya kalkışır.

        “Genel geçer” diye bir kavram üretilir.

        Bu kavramın kapsadığı durum dayatılmaya başlar.

        Ortalama olan, “en iyi” hale gelir.

        Bir toplumu bitiren ise işte bu “ortalama” olma durumudur.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Uçların değerini bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar