İyi Bayramlar
DEĞERLİ ve sevgili okurlar...
Bugün Ramazan Bayramı’nın ilk günü.
Hepinizin bayramını kutluyorum.
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum.
Yıllardır okuyanlar bilir, “klasik dönem”den kalma bir gazeteci olarak bayramlarda yazmam.
Bu yüzden bayram sonrasına kadar bugünkü yazılarla idare edin.
Yavaş yavaş okuyun:))
**********
ANKET VE SAHA
ANKET sonuçları iktidar partisini karamsarlığa sürüklemekten uzak görünüyor.
Taraflı ve tarafsız tüm anketlerde iktidar partisi hâlâ en güçlü parti, iktidar bloku hâlâ en güçlü blok gibi duruyor.
Hatta Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması da en büyük olasılık gibi görünüyor...
Dün Ankara’nın siyasi kulisleri çok yakından takip eden ve sağ siyasetin önemli isimlerinden birinin, yine siyasetin içinde olan oğluyla konuşuyorduk.
“İktidarda büyük panik var. Seçim öncesi bir mucize bekliyorlar. Mesela Adil Öksüz’ün yakalanması gibi ya da terörle mücadelede çok önemli bir gelişme olması gibi bir mucize bekliyor parti örgütü” dedi.
Şaşırdım.
“Tüm anketlerde durumları iyi görünüyor. Bu kadar büyük panik yapmalarını gerektirecek bir durum, en azından anketlerde görünmüyor” dedim.
Yanıtı şöyle oldu:
“Siz anketlere bakıyorsunuz. Evet anketler öyle gösteriyor. Fakat örgüt sahada ve anketlerin sahaya yansımasını görmüyorlar. Anketlerdeki durum ile sahadaki durum aynı şeyi göstermiyor.”
**********
TEŞHİS VAR, TEDAVİYİ GÖRECEĞİZ
DÜN “Umutlandım” diye yazınca, okumadan ahkâm kesenler ya da sözü oturma organıyla anlayanlar, “Türk yargısının sorunları bitti” diye yazmışım gibi bir hava yarattılar.
Haşa, böyle bir sözüm yok.
Bunu söylemek için ya aptal olmak lazım ya da kör.
Beni umutlandıran, yargıdaki bir aksaklıkla ilgili yazıma, yargıdan en üst düzey “ilgi ve yanıt” gelmesi.
Buna bile hasrettik.
Zaten HSK Başkanı Mehmet Yılmaz’ın da “Yargı şahane bir durumda” gibi bir iddiası falan yok.
“Dertleştik” dedim dün. Dertleşmek için ortada bir, hatta birkaç dert olması gerek.
HSK Başkanvekili Yılmaz’ın anlattıklarının özeti şunlar:
“12 Eylül öncesi hukuk fakültesinde öğrenciydim ve Türkiye’nin o en karanlık günlerinde bile adalete güvenimiz tamdı. Türk yargısı da bu güveni boşa çıkarmazdı. 12 Eylül’de bile generallere direnen, tavrını koyan ve adalet dağıtan yargımız vardı.
Bugün ne yazık ki bu durumda değiliz. Son 15 yıl içinde peş peşe gelen hukuksuzluklar ve adaletsizlikler her kesimde yargıya karşı büyük bir güvensizlik yarattı.
Öncelikle yargının nasıl bir çöküntü içinde olduğunu, toplumun tüm kesimleri kendi payına düşen haksızlık ve komplolarla anladı. Önce Ergenekon, sonra Balyoz, ardından 17-25 Aralık. Kimse ‘Ben yargıdaki çürümeye tanık olmadım’ diyemez.
Bugün en önemli meselemiz, her kesimin yargıya karşı haklı nedenlerle oluşan güvensizliğini ortadan kaldırmak. Bu bugünden yarına olacak bir şey değil. Büyük darbe aldık. 4000’den fazla yargı mensubu görevden uzaklaştırıldı, kimi hapiste, kimi kaçak. Genç yargı mensuplarımız ise örnek bir yargı göremediler. Şimdi onları yetiştirmek zorundayız.
Hukuk devleti; var olan hukuku tanıyan, başarılı olarak uygulayan, olması gereken hukuku araştıran, hukuk bilimi gereklerine göre mesleğini yerine getiren, sorunlara çözüm bulmak için hukuk kurallarını ve imkânlarını kullanmasını bilen, genel kültürle donanmış, mesleki formasyona sahip, hukuk ve adalete inançla bağlı, ahlaklı, erdemli, bilgili, kültürlü, geniş ufuklu, hoşgörülü, insan sevgisiyle dolu, insan haklarına saygılı, hukuk ve hukuk devletini bireylerin hizmetine sunan, sorumluluk duygusu gelişmiş, küçük hesapların peşinden gitmeyen, mesleki ve şahsi saygınlık ve onuruna düşkün, iş sahiplerine ve meslektaşlarına karşı davranışlarında asgari nezaket kurallarını unutmayan, tarafsız, daima hakkı ve haklıyı, adaleti ve huzuru savunan, yargının bağımsızlığını koruyan, hâkim, savcı, avukat, noter, öğretim görevlisi ve yöneticiler sayesinde yaşama geçecek.”
İşte bu cümleler beni umutlandırdı.
Gerçek hale gelirse ne mutlu.
Gelmezse ülkeye geçmiş olsun.
**********
BİR EKONOMİK SORUN OLARAK OHAL
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, “seçimden sonra OHAL’in kaldırılabileceği” mesajını verdi.
Seçimi kim kazanır bilinmez ama seçimi kim kazanırsa kazansın, Türk ekonomisi için OHAL’in kaldırılması gerektiğini artık herkes biliyor ve görüyor.
Bugün Türkiye’nin en önemli ekonomik sorunu “OHAL”.
Türkiye’ye yabancı kaynak girişinin, yabancı ve yerli yatırımcının Türkiye’de yatırım yapmasının önündeki en büyük engel OHAL.
OHAL hukuku, sıradan vatandaşın günlük yaşamını etkilemiyor belki ama yatırımcının ülkenin yargı sistemine, rekabet ortamına, yatırımcı güvenliğine yönelik olası bir tehdit olarak görülüyor sermaye tarafından.
OHAL’in kalkması, ekonomik veriler için faiz artırımından daha önemli bir olumlu etki yapacak. Kesin.
**********
MAKBER
TAKSİM’de bir tabela.
Havataş otobüslerinin kalktığı cadde uzun bir süre trafiğe kapalı kalınca, otobüs durağı Cumhuriyet Caddesi’nin başına taşınmıştı.
Bir süre önce eski yerine döndü.
Havataş da bunu ilanlarla duyurmuş.
“Abdullahhamit Caddesi” diye.
Hay ben sizin cehaletinize.
Abdullahhamit değil, “Abdülhakhamit Caddesi”.
Belki bir yerden kulağınıza çalınmıştır,
“Abdülhak Hamit Tarhan”.
Tanzimat döneminin büyük şairi. Edebiyatımızın önemli ismi.
Makberinde ters çevirdiğiniz, Makber’in yazarı.
**********
İTHAL ETSEK OLUR MU?
BİLİYORSUNUZDUR, İspanya Futbol Federasyonu, Dünya Kupası’nın başlamasına sayılı günler kala milli takım teknik direktörü Julen Lopetegui’yi kovdu.
Federasyon, Lopetegui’yi yıllar önce bir proje olarak İspanya genç millilerin başına getirmişti.
İspanya futbolunun geleceğini hazırlamak için.
Lopetegui oyuncularıyla birlikte yükseldi ve sonunda A Milli Takım’ın başına geçti.
İspanyol Federasyonu kendisine büyük umutlar bağlamıştı.
Ancak Lopetegui, Dünya Kupası sonrası için Zinedine Zidane’ın yerine gelmek üzere Real Madrid’le anlaştı.
Federasyon ise yıllarca yatırım yaptığı, büyük umutlarla takımın başına getirdiği Lopetegui’nin bu yaptığını “etik dışı ve kabul edilemez” buldu.
“Yahu önümüzde bir Dünya Kupası var ve favoriler arasındayız. Dünya Kupası geçsin, sonra bakarız” demedi.
Anında kovdu.
Bunun adına “ilke” deniyor.
Acaba bundan biraz ithal etmemiz mümkün mü?
**********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hata yapmanın değil hatadan dönmemenin aptallık olduğunu anladığımız zaman.