CHP'yi disiplin kurulu kurtarır
SEÇİMLER genelde geçici de olsa, kısa da sürse bir sükûnet getirir.
Yenilik çok uzun sürmese de bir umut getirmiştir.
Geçmişin hatalarından ders çıkarılıp daha olumlu bir gelecek şekilleneceği düşünülür.
Herkes yeni durumu ölçüp biçmekte, bu yüzden de dengeleri görünceye kadar sakin olmaya çalışmaktadır.
Sorunlar, kavgalar ötelenir kısa bir dönem için.
Bu durumun tek istisnası ise Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
Seçimler CHP’de hep yeni tartışmaların, yeni kavgaların nedeni olmuştur.
Parti seçimden başarıyla çıkmışsa, ki pek enderdir böyle bir durum, parti içinde “başarıyı sahiplenme” kavgası başlar.
Parti seçimlerde çuvallamışsa, ki genel vaziyet böyledir, başarısızlığı birilerinin üzerine yıkma, sorumluluğu üstlenmemek için başkalarını hedef gösterme hali ortaya çıkar.
Bu sefer de böyle oldu.
Partide yetkili yetkisiz kim varsa Muharrem İnce’nin kısmi başarısını sahiplenmeye çalışırken, partinin başarısızlığı konusunda sürekli bir hedef saptırma ve daha da beteri “Cambaza bak” durumu yaşanıyor.
Bu kez bakılan “cambaz” Elazığ Milletvekili Gürsel Erol.
Erol partinin zaten kara koyunu.
Bu kez seçilemesin diye koyulduğu Elazığ listesinden çıkmayı başardı ve seçimden sonra da partisinin yönetimine yönelik, toplumun neredeyse tamamında var olan eleştirileri sıraladı.
Sonuç?
Sonuç tam CHP yönetimine yakışacak türden.
Gürsel Erol “kesin ihraç talebiyle” disiplin kuruluna sevk edildi.
Suçu ne?
Tam bir vekil gibi davranmak, vekâletini aldığı seçmenlerin görüşlerini duyurmak. Yani parti yönetimini eleştirmek ve Kılıçdaroğlu’nu istifaya davet etmek.
CHP sorunlarından disiplin kurulu yoluyla kurtulacağını düşünüyorsa kendilerine bir tavsiyem var.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu acilen disipline sevk etsinler.
Suçlama ise çok basit: “Partinin anasını ağlatmak ve seçmenle bağını koparmak.”
Başka yollar tıkalıysa, tek yol bu.
***********
BABACAN
SEÇİM bitti, şimdi gündem kurulacak ilk “başkanlık hükümeti”.
Gerçi dün de dediğim gibi, bakanlar kurulunun oluşumuna imkân sağlayacak yasa henüz ortalıkta yok, ama Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle hükümetin önü açılabilir.
Yeni hükümette herkesin merak ettiği konu: “Ekonomiden sorumlu bakan kim olacak?”
Piyasadaki beklenti en azından Mehmet Şimşek’in görevini sürdürmesi.
Ancak bana ulaşan bilgilerde bir isim daha var ki, bu da piyasalarda sevinçle karşılanabilir.
Bu dönemde milletvekili olmayan eski bir bakanın son günlerde 3 kez Cumhurbaşkanı ile görüştüğü fısıldanıyor.
Gözümle görmedim, bana söyleyenlerden aktarıyorum, ama eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın yeniden benzer bir görevle yeni kurulacak kabinede yer alması Ankara’da çok konuşuluyor.
Uluslararası finans çevrelerinde saygın, piyasalarda güvenilir bir isim olarak tanınan, Batı dünyasıyla iyi ilişkileri olan Babacan göreve yeniden gelir mi gelmez mi, emin değilim.
Ama “Gelirse iyi olur” diyenlerdenim.
Ki iktidar partisi içinde de bu kanaatte olan pek çok kişi var...
***********
KEŞKE
BAKANLIK için ortada çeşitli isimler dolaşıyor.
Bir gazetede Nail Olpak’ın da adının bakanlık için geçtiğini okudum.
İçimden “Keşke” dedim.
Nail Olpak’ı MÜSİAD Başkanı’yken izledim önce.
MÜSİAD’ı bambaşka bir işadamı örgütü haline getirdi.
Ardından yapısı değişen DEİK’e başkan oldu.
Değişimi çok makul ve başarılı bir şekilde gerçekleştirdi.
Başarılı bir biçimde yapılandırdı DEİK’i ve herkesi memnun edecek ve işleyişi daha verimli hale getirecek adımlar attı.
Kırıp dökmeden, kimseyi incitmeden, kendi işini gücünü ihmal etme pahasına bu işleri yapan, çok iyi bir organizatör olarak gördüm Olpak’ı.
Keşke olsa.
Reel sektöre çok moral verici olur!
***********
CHP’Yİ SUÇLAMAYIN, BARAJI İNDİRİN
HDP’nin CHP desteğiyle yeniden TBMM’ye girmesi, iktidar sözcüleri tarafından çokça eleştiriliyor.
Sadece onlar değil, CHP’nin bir kanadı da, bazı sol görüşlüler de, ulusalcılar da bu duruma tepki gösteriyorlar.
HDP, CHP desteği olmasa Meclis’e girebilir miydi, giremez miydi bilemem.
Muhtemelen giremezdi.
Ama HDP’nin CHP desteğiyle barajı aşmış olması Türkiye’nin demokrasi ayıbıdır.
Çünkü böylesine yüksek bir baraj, yeni sistemde son derece anlamsız bir antidemokratik iş haline gelmiştir.
Geçmişte, “yürütme istikrarı” açısından düşünülüp yerleştirilen bu uygulama, başkanlık sistemi içinde artık son derece gereksiz bir haldedir.
Burada yapılması gereken CHP’yi suçlamak değil, bu barajı makul bir seviyeye, yüzde 3, hadi bilemediniz yüzde 5 seviyesine çekmektir.
Böylelikle herkesin gücü de açıkça ortaya çıkacak, demokrasinin işleyişi de, vatandaşın vicdanı da rahata erecektir.
***********
TEMEL BEY BIRAKMAMALI
SAADET Partisi’nde de Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun istifası konuşuluyor anladığım kadarıyla.
Sakın ha!
Partisi seçimlerde iyi sonuç almamış olabilir ama bu Karamollaoğlu’nun “başarısız ya da kötü” bir lider olduğunu göstermez.
Çok açık söylüyorum, kimse de kusura bakmasın Temel Bey, benim son yıllarda gördüğüm en donanımlı politikacıların başında gelir.
Ülke sorunlarına hâkimiyeti, çözüm önerileri, ekonomiye bakış açısı, reel sektörle ilgili düşünceleriyle Karamollaoğlu çok iyi bir devlet adamı.
Çok iyi bir siyasal mirasçı.
Bence asla bırakmamalı.
***********
UZLAŞMASALAR MI!
TÜRKİYE’yi yönetenlerin bugünlerde odaklanması gereken çok önemli bir gelişme var.
Trump-Putin zirvesi.
16 Temmuz’da yapılacak bu görüşmenin en önemli konusu Suriye olacak, kesin.
Burada iki lider ne kadar fazla uzlaşırsa Türkiye açısından o kadar sıkıntı olabilir.
***********
GAZETECİLİK Mİ ACABA!
ORAY Eğin kardeşimiz, Bahçeli’nin yayınladığı listede adının olmasını “tarafsız gazeteciliğe” yormuş.
Böyle bir liste yapılmasını ve yayınlanmasını asla onaylamam.
Ancak böyle bir listede yer almak, Oray’ın dediği gibi tarafsızlık anlamına da her zaman gelmez.
Sadece üzerine alınması gerekenler alınsın, ama bir gazetecinin tüm kesimlerin tepkisini çekmesi bazen o gazetecinin mesleki ilkelere bağlılığını gösterse de Türkiye’de durum her zaman bu olmayabilir.
Bazen de o gazetecinin rüzgârın yönüne göre bir oraya bir buraya yanaşmasının yarattığı tepkiyi, bazen de bir tarafa körü körüne bağlılıktan dolayı gazetecilik vasfını yitirerek siyasi figür haline geldiğini gösterebilir.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenileceğini anladığın zaman.