Her yerde onlar
Galiba Prof. Ünal Yarımağan’a bir özür borçluyum.
ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda soru çalındığı zaman kendisini sertçe eleştirmiş ve “istifaya” davet etmiştim.
O günlerde arayan birisi ise “Yapmayın Fatih Bey, Ünal Hoca müthiş bir adamdır. Bilim adamıdır. Ama onun altındaki kadrolaşma ona rağmen yapıldı. Bu kurumu ayakta tutan bir o var. Onu yemek istiyorlar ki, yerlerine kendileri gibi birilerini getirsinler. Siz de buna alet olmayın” demişti.
Ben de bunu söyleyen kişiye “O da işini iyi yapsaydı” yanıtını vermiştim.
“Elim kırılaydı, dilim kuruyaydı” diyorum şimdi.
Türkiye’nin tüm kurumları gibi, yıllardır tıkır tıkır işleyen güven sembolü haline gelen ÖSYM de artık bitti.
Üstelik Yarımağan zamanında birileri soruları çalıyordu belki ama şimdi artık iyice ele geçirmiş olmalılar ki kurumu, soruları çalmalarına bile gerek kalmamış.
Kendi yandaşlarına verdikleri şifreye göre kitapçık bastıracak ve soru çalıp sonuç ezberlemeye bile gerek bırakmayacak kadar basit bir sistem kurmuşlar.
Eskiden en azından soruları çalma ve önceden de olsa çözüp yanıtları ezberleme zahmetine katlanıyorlardı.
Şimdi ona bile gerek yok.
Hani dün iPad kullanan goriller vardı ya sayfalarımızda, onlar kadar hatta onlardan biraz düşük zekâsı olanların bile çözebileceği kadar basit bir sistemle soruları eksiksiz çözüp üniversiteye girmek mümkün.
Yeter ki, “onlardan” olun.
Onlar kim mi?
Bakın çevrenize bol miktarda göreceksiniz.
Artık her yerdeler. Her kurumda, her bakanlıkta, her genel müdürlükte, iş dünyasında, medyada, her yerde.
Erdoğan, Çankaya’yı istemiyor mu?
Başbakan Erdoğan’ın uçakta gazetecilerle yaptığı sohbeti okudum dün gazetelerde.
Her zamanki gibi kendinden emin konuşmuş. 320 civarında milletvekili beklediğini söylüyor seçim sonuçlarından.
İktidar yalakalarından daha makul bir tahmin. Hatta hayli makul.
Demek ki, beklentisi yüzde 40’ı aşmayan bir oy oranı.
Temkinli.
Zaten parti örgütüne ve milletvekillerine verdiği talimat da bu yöndeymiş.
“Yüzde 50, yüzde 60 demeyin. Sonra iyi bir oy alsak bile bu oranı bulamadığımız zaman mağlubiyet gibi algılanır” diyormuş.
Bir diğer çekincesi de yüksek oy oranının garanti gibi gösterilmesi halinde seçmenlerin sandığa gitmemesiymiş.
İnsan boşuna Başbakan olmuyor, boşuna lider de olmuyor.
Mantığı yanındakilerden de, yandaş olarak adlandırılanlardan da daha doğru.
Diğer sözleri de ilginç Başbakan’ın.
“Bu dönemde Başbakan’ım, sonra ara vereceğim” diyor. Zaten parti tüzüğü de bunu emrediyor. 4. dönem seçilmek yok.
Biraz dinlenip sonra dönecekmiş. Ama emeklilik hoşuna giderse dönmeyebilirmiş de.
Burası biraz garip.
Emeklilik ne kadar!
Eğer yine iktidar olurlarsa 4 yıl daha Türkiye’yi yönetecek.
Ama 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimi var.
Yani 3. yılında Köşk’e çıkması, en azından çıkmak istemesi mümkün.
Peki ne zaman dinlenecek?
2014’te Köşk’e çıkarsa 2019’a kadar Cumhurbaşkanı olma ihtimali var.
Bir dönem daha aday olmasına da izin var.
Eeee, bu nasıl hesap.
“Acaba Cumhurbaşkanlığı’na çıkma niyetim yok” mu demek istiyor, yoksa şimdiden Abdullah Gül’ü tedirgin etmemek, hatta rahatlatmak mı istiyor.
Doğrusu ben Başbakan’ın açıklamasından hiçbir şey anlamadım.
Uçaktaki gazeteciler de ne demek istediğini sormamışlar.
Herhalde uçağa binmenin ön şartı bu.
“Biz sizi uçağa alıp onore edelim. Siz de rahatsız edici soru sormayarak bunu hak ettiğinizi gösterin” diyorlar herhalde.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Gazeteciliğin soru sorma sanatı olduğunu gazeteciler unutmadığı zaman.
