Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Artık kabak tadı verdi. Aylar önce ilk dedikodu çıktığında "Yok öyle şey" diye yazdım, söyledim.

        Biraz sustular.

        Sonra yine başladılar.

        Sonunda işin cılkını çıkardılar.

        "Satış" yalanlarından bahsediyorum.

        İşsiz güçsüz aylak bir grup gazeteci müsveddesi ve onlara inanan bir grup saftirik "Habertürk satıldı" diye gün aşırı dedikodu yayıyorlar.

        Hayali müşteriler uyduruyorlar.

        İşin bittiğini söylüyorlar.

        Sonra satış falan olmadığı ortaya çıkıyor.

        Birkaç gün susuyorlar.

        Ardından yeni bir hayali müşteriyle yine başlıyorlar.

        Bakın çok açık ve net yazıyorum:

        HABERTÜRK GAZETESİ VE TELEVİZYONU ve dahi Ciner Yayın Holding içindeki hiçbir şey satılmadı.

        Satılmadığı gibi "SATILIK DA DEĞİL".

        Kimseyle görüştüğümüz, pazarlık ettiğimiz falan da yok.

        Dahasını da söyleyeyim, Habertürk'ün sahibi Turgay Ciner'in böyle bir niyeti, arzusu da yok.

        Satmak bir yana, büyümek arzusundayız.

        "Habertürk şunu aldı" derlerse inanın da, "Habertürk satıldı" derlerse inanmayın.

        Gülün.

        Biz öyle yapıyoruz.

        Ama ağzımızla değil.

        Bu kadar lükse dur demek lazım

        VERGİLER arttı. Fiyatlar arttı.

        Maliye Bakanı, "Zam değil güncelleme" dese de, bunun adı bal gibi zam.

        Ancak şurası da bir gerçek ki, "adalet duygusunu" çok da zedelemeyen, daha çok lüks tüketime yönelik bir zam.

        Bugün Rahşan Gülşan, "Bas vergiyi alsınlar yerliyi" demiş.

        Çok da doğru bulmadım bu yaklaşımı.

        Çünkü 1.6 litre motor hacminin altındaki ithal otomobillerin sayısı hiç de az değil.

        Üstelik de vergi yoluyla yerli sanayiyi teşvik edebiliyorsak eğer bunda ne beis var.

        Bunu yapmayan ülke mi var!

        Elbette ki, mümkün olan her türlü yol denenerek, WTO'nun yasaklarına, kurallarına takılmadan yerli sanayinin önünün açılması lazım.

        Bunun nesi yanlış!

        Büyük hacimli otomobillerin fiyatlarında fahiş oranda artış oluyormuş.

        Olsun bence.

        Büyük motor hacimli otomobillerin toplam otomobil satışlarına oranına baktığınız zaman, Türkiye neredeyse şampiyon.

        Buna bir dur demek gerekmiyor muydu?

        Hangi Avrupa kentinin göbeğinde bu kadar büyük otomobil var!

        Sigara fiyatı artmış.

        Az bile artmış.

        Avrupa'da, Amerika'da sigara fiyatı bizimkinin 3 katı, 4 katı.

        En pahalı benzini kullandırmak yerine, en pahalı sigarayı içirmek daha doğru değil mi?

        Cep telefonları pahalılaşmış.

        Bizdeki kadar çok cep telefonu değiştiren var mı acaba.

        3 ayda bir telefonunu değiştiren görüyorum yemin ederim. Önceki gün Beyoğlu'nda tinerci çocuk kesti yolumu. 5 lira verdim. Cebinden telefonunu çıkarıp bir de fotoğrafımı çekti.

        Memleket cep telefonu çöplüğü gibi olmuş.

        Lüks tüketime gelen fiyat artışlarını her türlü destekliyorum şahsen.

        Biraz etrafına bakmadan çılgın gibi para harcayanlar var.

        İstiyorlarsa harcamaya devam etsinler.

        Ama bedelini de ödesinler.

        Garip bir vergi hesabı

        TABİİ vergilerdeki artış bazı abuk durumları da ortaya çıkardı.

        Mesela, bazı ithalatçıların hiç şansı kalmadı.

        Örnek mi?

        Bakın bir puro ithalatçısının, ucuz puro ithalatçısının hesabına.

        Puronun değeri 1.86 TL.

        Satış öncesi vergi mergi maliyeti sıfır kârla 3.69 TL.

        İthalatçı bu puroyu 11 TL'ye satarsa 7.59 TL de ÖTV ödeyecek.

        7.59+3.69= 11.28 TL. Buna ithalatçı kârı, bayi kârı falan da dahil değil. Onları da eklerseniz zarar daha da büyüyor.

        Fiyatı kaç lira yaparsa yapsın, sonuç zarar.

        Burada herkes WSJ

        THE Guardian Gazetesi, Wall Street Journal'ın Avrupa'daki satışlarında "dümen" yaptığını ortaya çıkardı.

        Ne yapıyormuş Wall Street Journal.

        Avrupa'da düşük olan tirajını yüksek göstermek için "sözde" bir müşteriye gizli toplu alımlar yaptırıyormuş.

        İngiliz medyasına bu durum "skandal" gibi gelmiş.

        Türkiye'de ise bu durum sıradandan daha sıradan.

        Türkiye'de bunu yapmayan herhalde tek gazete Habertürk.

        Bizden 40 bin daha az satan bir gazete "Abone satışları ve toplu alımlar var" palavrasıyla bizden yüksek satış açıklıyor.

        Amiral gemileri bile satışlarını olandan 30-40 bin fazla gösteriyor.

        Hele bazıları var ki, bayide 15-20 bin ya satıyor ya satmıyor ama ortalıkta tiraj rekortmeni diye geziyor.

        Kimleri 10 binlik satışını 100 bin diye açıklıyor.

        İngiltere'de bunu yapan tek gazete "WSJ" skandal oluyor.

        Türkiye'de ise bunu yapmayan tek gazete Habertürk garipseniyor.

        Arşive in Derya Sazak!

        MİLLİYET yazarı Derya Sazak da bizim fotoğrafa çakanlar kervanına katılmış.

        Bu adamlar hepimizi enayi yerine koymaya bayılıyorlar.

        Derya Sazak'a bir tavsiyem var.

        Gerçi zaten biliyor ama bilmek işine gelmiyordur ama mensubu olduğu, hatta galiba ombudsmanı olduğu gazetenin arşivine insin.

        5 Ağustos 1985 tarihli gazetesini alsın ve baksın.

        Birinci sayfada 14 yaşındaki bir gencin bedeninden ayrılmış başının ve başsız bedeninin fotoğrafını görecektir.

        Görmesine gerek yok, zaten o zaman da Milliyet'teydi. Hatırlıyordur.

        Çetin Emeç'in 1. sayfaya koyduğu o fotoğrafı.

        "Efsanevi gazeteci" Çetin Emeç'in koyduğu o fotoğrafa bak Derya Sazak!

        Sonra da Habertürk'ten özür dile.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Arsızlığın da bir sınırı olduğu zaman.

        Diğer Yazılar