Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        12 Eylül yargılanıyor.

        2 kişiye indirgenmiş bir şekilde.

        İnsanın adının önüne “Abbas” göbek adının konulduğu bir yaşta.

        Yargılanıyorlar.

        Kapıda binlerce “öfkeli insan”.

        “Onları buraya kafeste getirin” diyecek kadar kızgın.

        Demek ki, 12 Eylül’ü onlar yapsa, 12 Eylül’ü yapanlardan farklı davranmayacak türden insanlar.

        Gülerek izliyorum olayı.

        12 Eylül yargılanıyor.

        Ahalinin büyük bölümünün 12 Eylül’ü hatırlamaya zaten tevellüdü yetmiyor. Sokağa çıkıp sorsa Pakize Suda ya da yarışmada Kenan Işık, gençler zannedecek ki ressam Kenan “kötü resim yaptığı için” yargı önünde.

        Ben 12 Eylül’ü yaşayanlardanım.

        Kanlı 1 Mayıs’ı görenlerdenim.

        Terörün kente inmiş halinde gençliğini yaşayanlardanım.

        12 Eylül sabahı ailemdeki sevinci hatırlıyorum.

        “Çocuklarımızın hayatı kurtuldu” sevincini.

        Bana göre 12 Eylül’de sıkıntı yoktu.

        Sorun 13 Eylül’den sonra başladı.

        İnsanlık dışı muameleler, tutuklamalar, uzun gözaltı ve uzun tutukluluk süreleri, işkenceler.

        Hepinizin bildiği şeyleri de anlatacak değilim.

        Söyleyeceğim başka.

        Diyorlar ya “12 Eylül demokrasiye darbedir” diye.

        Suçlama bu ya Kenan Evren’e ve hayatta kalan diğer “darbeci” Şahinkaya’ya.

        Hangi demokrasiye darbe bana bir söyler misiniz?

        Söyleyemezsiniz elbet. Söyleseniz de duymam buradan ama ben söyleyeyim.

        “İşlemeyen demokrasiye darbedir” 12 Eylül.

        Kilitlenmiş bir Meclis, aylarca Cumhurbaşkanı’nı bile seçmekten aciz bir Meclis. Birbirine selam bile vermeyen liderler.

        “Bana ‘Sağcılar adam öldürtüyor’ diyemezsiniz” diyen sağ liderler ve “Bana ‘Solcular anarşisttir’ dedirtemezsiniz” diyen sol liderler.

        Bölünmüş bir toplum.

        Öyle dağda, bayırda değil, büyük kentlerin tam ortasında her gün öldürülen ortalama 20 kişi. Çoğu genç.

        Böyle bir demokratik ortama darbedir 12 Eylül.

        Dediğim gibi işlemeyen, işletilmeyen demokrasiye darbedir.

        O gün “Çok şükür evlatlarımız kurtuldu” diyenlerin pek çoğu bugün hayatta olmadığı için kolaydır o günle hesaplaşmak.

        Şunu bilir şunu söylerim, o gün Kenan Evren’e ve silah arkadaşlarına “dua” eden ana baba sayısı “beddua eden” ana baba sayısından fazlaydı.

        Bugün mahkeme önünde toplananlar, sakın yanlış anlamasınlar, haklı olarak beddua edenlerden oluşuyor.

        Dua edenler ise her zaman olduğu gibi sessiz.

        Dış destekli ve dış istekli darbe

        YUKARIDAKİ yazıyı okuyanların bir bölümünde şöyle bir eleştiri oluşacaktır.

        "İyi de o zaman demokrasiyi işlemez hale getirenler askerlerdi. Derin devlet, terörü kışkırttı ve sonra da darbeyi yaptı."

        Buna tam anlamıyla karşı çıkamam.

        Ama "O zamanki hükümetler ve parlamento, niye bunu engellemedi?" diye sorarım.

        Madem rejim işliyordu, madem demokrasi vardı, madem hükümetler güçlüydü askerin bu girişimlerini niye engelleyemedi?

        Darbe tehlikesi şimdi de varmış. Görüyoruz, okuyoruz, öğreniyoruz.

        Demokrasi işlediği, hükümet hükümet gibi olduğu için darbe falan olmadı.

        Tam aksine darbe niyetlileri veya heveslileri fazlasıyla içeri atıldı.

        Her şeyi zamanın ruhu içinde ele almak lazım.

        Darbeye giden ortamı da.

        O günler "Batı"nın, daha doğrusu ABD'nin zor günleriydi.

        Soğuk Savaş sürüyordu.

        Afganistan, Sovyetler tarafından işgal edilmişti.

        İran'da devrim olmuş, ABD kapı dışarı atılmıştı.

        Türkiye ise başıboş sürükleniyordu.

        Darbenin dış desteği, hatta dış talebi vardı.

        O gün o gündü.

        Diyorlar ki: "Bu dava bundan sonra darbe düşünenlere gözdağıdır."

        Bence gerek yok.

        Darbe düşünenlere gözdağı zaten Ergenekon ve Balyoz davalarıyla verildi, veriliyor.

        Bu dava komedidir.

        Nereye kadar hesap sormak

        BEN 12 Eylül'ün yargılanmasını hukuka uygun bulmayanlardanım.

        Benim gibi düşünen çok. Herkesin de farklı argümanları var.

        Benimkisi basit.

        En aptalın bile anlayacağı türden.

        12 Eylül, aradan 32 yıl, 8 yasal seçim ve parlamento dönemi geçtikten sonra yargılanamaz diyorum ben.

        Sanık avukatlarının söylediği bir şey var.

        Diyorlar ki: "Darbe başarılı oldu ve yeni bir rejim kuruldu. Kurucu irade yargılanamaz."

        Hem doğru hem yanlış.

        Kurucu irade yargılanabilirdi.

        Nasıl mı?

        1983 seçimlerinin hemen ardından oluşan parlamento, "Siz darbe yaptınız ama artık normal döneme geçtik" diyerek 12 Eylülcülerin 1982'de yaptığı Anayasa'yı çöpe atar ve yeni bir Anayasa yapardı.

        Darbe dönemi "yeni bir rejim tesis edememiş" olurdu ve o zaman 12 Eylül'ü yapanlar yargı önüne çıkarılabilirdi.

        Ama aradan 32 sene geçmiş.

        8 kez seçim yapılmış.

        Bu seçimler sonucunda oluşan parlamento ve kurulan hükümetler Türkiye'de on binlerce yasa çıkarmış, yüz binlerce karar almış.

        12 Eylül darbecileri tarafından kurulmuş rejim, seçilmiş parlamentolar tarafından 30 yıl boyunca benimsenmiş.

        Böyle bir yargılama olmaz.

        Eğer "Olur efendim" diyorsanız o zaman tüm "rejim kurucuları" bir gün yargılanma riskiyle karşı karşıya kalır.

        1961 Anayasası da, hatta 1924 Anayasası da "yargılanma" riskiyle, "yasadışına çıkmış olma" suçlamasıyla karşı karşıya kalır.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yerimizi doldurulamaz zannetmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar