Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GALİBA 5. dalga geldi.

        O kadar çok soruşturma, o kadar çok dava ve her davada o kadar çok dalga var ki, artık sayısını şaşırdım.

        Aslında epey zaman önce bıraktım bu davalarla bire bir ilgilenmeyi.

        Çünkü kafam almaz oldu.

        Bir gün yazı işlerinde sadece Ergenekon’daki Levent isimli tutukluları sayarken kafam sapıtınca “Bu iş beni aşar” dedim.

        O yüzden “Galiba 5. dalga” diyorum.

        Belli ki deniz fırtınalı, biz dalgaları sayamaz olduk.

        28 Şubat soruşturmasında 5. dalga zannettiğim dalga, dönemin “komuta kademesi”ne yöneldi dün.

        Dönemin 5 komutanından 3’ü, bu kez nezaketle “ifadeye davet edildiler”.

        İkisiyle hiç tanışıklığım yok gidenlerden. Teoman Koman’a ise bir dönem hayli yazı yazmıştım.

        Koman Paşa emekli olmuş, Cavit Çağlar’ın İnterbank’ında yönetim kurulu üyesi yapılmış.

        Ben de ha babam yazıyorum, “Ne işi var emekli paşa, eski MİT Müsteşarı’nın banka yönetim kurulunda. Yakışıyor mu?” diye.

        Teoman Koman ses vermiyor.

        Sonra bir gün NTV’den aradılar.

        “Teoman Koman, gazetecilerin sorularına yanıt vermek istiyor. Katılır mısınız?” diye.

        O zamanlar NTV’nin sahibi Cavit Çağlar, yani Teoman Koman’ın bankadan patronu.

        Yani Koman bizi kendi sahasında kabul edecek, biz deplasmandayız.

        Kabul ettim, gittik.

        Haliyle tartışma çıktı aramızda.

        Ben Koman’a yükleniyorum, “Ya bu bankaya bir şey olursa ne yapacaksınız? Bankacılıkla ilgili hangi birikiminizle buradasınız” gibisinden.

        Sonra araya Tuncay Özkan girdi.

        Teoman Koman’dan yana tavır aldı.

        Bir anlamda Koman’ı benden kurtardı.

        Sonra o banka gerçekten battı.

        Bütün yönetim kurulu yargılandı.

        Teoman Koman’a bir şey olmadı.

        Geçmiş zaman işte. Yine de bölük pörçük hatırlıyor insan.

        İşte o günlerin güçlü 5’inden 3’ü savcıya ifade veriyor.

        Biri, en çok adı geçeni çoktan rahmetli oldu, Güven Erkaya.

        Birkaç kez gördüğüm ve bende çok düzgün bir adam izlenimi uyandıran dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya şimdilik bir şey yok.

        Konuştuğum bir aile dostu ise çok tedirgin edici bir şey söyledi.

        “Karadayı Paşa’yı ifadeye çağırırlarsa inşallah düzgün bir şekilde çağırırlar. Eğer bir sabah evine baskın yaparlarsa paşanın yapacaklarından çok korkuyorum.”

        “Hayırdır, ne yapacak?” diye sordum.

        “Ailesine Ergenekon soruşturması döneminde söyledi. ‘Eğer bir sabah eve gelip beni götürmeye kalkarlarsa, hiç düşünmem, beylik tabancamla kafama sıkarım’ dedi. İnşallah böyle bir şey olmaz” diye yanıtladı.

        Rakiplerin işi çok zor

        "ADALET ve Kalkınma Partisi İstanbul İl Kongresi'ni Ali Sami Yen TT Arena'da yapacak" diye açıklanınca şaşırmıştım.

        Bir il kongresi için ne gerek var bu kadar büyük yere diye.

        Yanılmışım.

        Mesele kongre yapmak değilmiş.

        Mesele gövde gösterisiymiş.

        Gerçekten de yaptılar.

        Katılan sayısı falan benim için önemli değil.

        100 bin kişi de toplanır, 200 bin kişi de.

        AK Parti'nin İstanbul İl Kongresi'nde beni etkileyen kalabalık değil, bu kalabalığın bu kadar iyi organize edilmiş olmasıydı.

        100 bine yakın kişi otobüslerle Seyrantepe'ye taşındı.

        Her otobüsün üzerinde büyük bir kâğıda basılmış numaralar vardı.

        Seyrantepe çevresindeki bütün alanlar önceden hazırlanmış ve otoparka çevrilmişti.

        Her otobüsün hangi otoparka gideceği belliydi ve görevliler tarafından yönlendiriliyordu.

        Otobüsler yolcularını indiriyor, ardından otoparka gidiyordu.

        Katılımcılar geldikleri otobüsün numarasına göre ayrılan girişlerden stadyuma giriyor, oturacakları yere kadar içerideki görevliler tarafından yönlendiriliyordu.

        En ufak bir karışıklık, bir kargaşa yoktu.

        Planlanmamış, en küçük bir ayrıntı, bir detay mevcut değildi.

        İstanbul İl Kongresi'ni görünce AK Parti'nin siyasi rakiplerine neden fark attığını bir kez daha anladım.

        Türkiye'de herhangi bir partinin bu denli organize olabilmesine yakın gelecekte ihtimal dahi vermiyorum.

        AK Parti bu kadar oyu boşuna almıyor.

        Aziz Babuşcu

        İSTANBUL'daki dev il kongresinin mimarı AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu'yu yıllardır tanıyorum.

        Ne milletvekili olmaya heveslendi, ne bakan.

        Yıllardır partisine hizmet etti.

        Hiç gocunmadan, hiçbir kişisel hırsa kapılmadan.

        Pek çok partilide gözlemlediğim değişime de uğramadı.

        Hep aynı ton, hep aynı üslup.

        Makul, yumuşak ama kararlı bir üslup.

        Partililerin hatalarını en açık, en sert biçimde eleştiren isim oldu Babuşcu.

        İktidar sarhoşluğuna kapılmadan, ayakları hep yere basarak.

        2014 sonrasında Babuşcu'yu çok farklı yerlerde görürseniz hiç şaşırmayın.

        Ben hak ettiğini düşünüyorum.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yanlışlarımızı başkalarından önce kendimiz görebildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar