Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUNDAN birkaç ay önce geleneksel Konsensus anketimizde "Cumhurbaşkanı kim olsun?" sorusuna halkın önemli bir bölümü "Abdullah Gül" yanıtını vermişti.

        Daha ortalıkta Cumhurbaşkanlığı tartışmaları yoktu ve mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül önemli bir kesimin Cumhurbaşkanı adayı olarak akla gelmişti.

        Yıllar önce yapmış olduğumuz bir başka araştırmada halkın yüzde 50'yi aşan bir bölümünün ülkenin gidişatındaki pozitif veya negatif gelişmelerde cumhurbaşkanlarını sorumlu tuttuğunu gördüğümüzde çok şaşırmıştık.

        Ancak aynı anket içerisinde dikkat çeken bir unsur, sıradan sayılabilecek az eğitimli vatandaşların ülkede en yetkili olarak cumhurbaşkanını gördüğünü, parlamenter sistemin nasıl işlediği hakkında en ufak bir bilgisinin olmadığını ve yürütmenin sorumluluğunun cumhurbaşkanında olduğunu zannettiğini gösteriyordu.

        Yani halka göre ülkeyi idare eden cumhurbaşkanıydı.

        Bu dediğim anket 90'lı yılların başına ait bir anketti.

        Birkaç ay öncesinde Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasını isteyenlerin önemli bir oran teşkil etmesinde de halkın gözündeki bu imajın, yani "Ülkeyi Cumhurbaşkanı idare eder" algısının önemli olduğunu düşünmüştüm.

        Fakat birkaç ay içerisinde önemli bir değişiklik meydana geldiğini bu ayki anketimiz ortaya koyuyor.

        Belli ki bir süredir devam eden Cumhurbaşkanlığı tartışmaları, Türkiye'de sistemin işleyişi konusunda halkın da bilinçlenmesine yol açtı.

        Ve Türkiye'nin son yıllardaki başarılı performansının sorumlusu olarak Cumhurbaşkanı değil, Tayyip Erdoğan öne çıktı.

        Burada hiç kuşkusuz en önemli pay, etkin olmadığı söylenen medyada.

        Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı için gereken yüzde 50 çoğunluğa daha kampanyaya başlamadan, Cumhurbaşkanı seçilmek için henüz daha parmağını oynatmadan yaklaşmış, hatta yakalamış olması medyanın bu konuda ne denli bilinçlendirici etkisinin olduğunun, etkisiz denilen medyanın aslında gücünü koruduğunun çok önemli bir göstergesi.

        Başka türlü, bir önceki anketimizde önde olan Abdullah Gül'ün birkaç ay içerisinde Tayyip Erdoğan'ın yarı puanında kalması, Tayyip Erdoğan'ın ise neredeyse ilk turda Cumhurbaşkanı seçilebilecek bir oy oranına ulaşması mümkün olmazdı.

        Eğer Tayyip Erdoğan Başbakanlık'tan Cumhurbaşkanlığı'na ilerleme düşüncesindeyse bunu çok rahatlıkla başarabileceğini anket sonucu ortaya koyuyor.

        Erdoğan'a daha bu konuda ağzından tek kelime çıkmadan Cumhurbaşkanlığı'nın yolunu açan ise beğenmediği ve

        Paranoid şizofreni

        TÜRKİYE'de sayıları hiç de azımsanamayacak ve pek büyük bir bölümü gazete köşelerini işgal etmiş komplo teorisyenleri var.

        Bunlar zaman içerisinde o denli etkili oldular ki hepimizin ruh sağlığını bozarak bizleri de kendilerine benzettiler.

        Özellikle de yargı ve emniyette bu ruh halini egemen kıldılar.

        İş öyle bir hale geldi ki her şeyin altında bir şey, bırakın öküzü, buzağının altında buzağı arar hale geldik.

        Ama bazen ortaya çıkan gerçekler, komplo teorisyenlerinin bu ülkeye, ülkenin sistemine çok ciddi zararlar verdiğini, paranoyayı toplumsal bir şizofreniye çevirdiğini ortaya koydu.

        İşte Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüne yol açan kazanın arkasında bulunan gerçek.

        Egzoz gazının havalandırma sistemine karışması sonucu helikopterin içindekilerin bayılmasından kaynaklanan bir kaza.

        Son derece basit, son derece sıradan, son derece Türk işi.

        Ama biz bu kazadan sonra en basiti değil, en komplike komplo teorilerini düşündüğümüz için uzun süre gerçeğe yabancı kaldık.

        Yabancı servislerden Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, Ergenekon'dan Balyoz'a herkesi bu ölümlerden sorumlu tuttuk.

        Kim bilir belki biraz daha zaman geçse bundan dolayı da birkaç kişiyi hapse atmamız, 3-5 sene tutuklu tutmamız mümkün olabilecekti.

        NTV televizyonunun programcılarını helikopteri düşürmekten sorumlu tutmalarına zaten ramak kalmıştı.

        Ama işin aslı neymiş öğrendik.

        Şimdi o komplo teorisyenleri, hepimizin ruhlarını paranoid şizofrenlere çeviren ve orada hayatını kaybedenlerin ailelerinin acılarını misli misli artıranlar bugün acaba ne düşünüyor?

        Yaptıklarının ayıp olduğunu mu, yoksa ruh sağlıklarının yerinde olduğunu mu?

        Doğrusu merak ediyorum.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ

        Sağlıksız ruhların değil akıllı insanların peşine takıldığımız zaman.

        Diğer Yazılar