Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAZMADIM, "Herkes yazdı" dedim yazmadım ama yazılmayacak gibi değil.

        Yazmamak, sadece o insanlara değil kendi vicdanıma da büyük haksızlık olacak.

        Yazmadığım şey THY'nin geçtiğimiz haftalardaki ayıbı.

        Daha doğrusu "halt"!

        Biliyorsunuz Türk Hava Yolları yönetimi, haklarının ortadan kaldırılmasına tepki olarak bütün medeni ülkelerde ve ileri olmayan demokrasilerde olduğu gibi bir eylem yaptılar.

        Bir gün işi yavaşlattılar.

        THY yönetiminin bu eyleme tepkisi sert oldu ve eyleme katılanlardan bazılarını, hangi kritere göre olduğunu kimse bilmiyor ama bazılarını işten attılar.

        305 kişinin işine son verdiler.

        Hem de tazminatsız, ihbarsız.

        Gerekçeleri ise "maddi"ydi.

        THY yönetiminin açıkladığına göre bu eylemin Türk Hava Yolları'na faturası 2 milyon dolar olmuştu.

        THY bunu hoşgöremezdi ve kovdu kendisine yıllarca hizmet etmiş insanları.

        Peki aynı THY şimdi ne yaptı?

        Daha önce, daha kesin bir söylemle 2008 yılında yüzde 49 hissesini 6.1 milyon dolara satın aldığı Bosna Havayolları'ndaki ortaklığını sonlandırdı.

        Bu ne anlama geliyor?

        THY bu işten en iyimser tahminle 6, ama yaptığı 24 milyon dolarlık yatırımı da hesaba katarsanız 30 milyon dolar kaybetti.

        Ya Suriye'ye bırakılan 12 milyon dolara ne demeli?

        THY-Suriye'den alacağı 12 milyon doların da "Esad yönetimi paramızı vermiyor" diyerek "üzerini çizdi".

        30+12 eşittir 42 milyon dolar.

        2 milyon dolar zarar verdikleri iddiasıyla 305 kişi kovuluyor, yanlış bir kararla 42 milyon dolar batıran yönetim kurulu ise yerli yerinde oturuyor.

        Sizce burada bir hesap hatası yok mu?

        Ya da en azından bir "vicdan" hatası.

        Tek bir kızgın adam bile yok muydu?

        GEÇEN hafta THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu'nun sözlerini manşet yaptık.

        Topçu THY'den ani bir kararla atılan 305 kişinin durumuna üzüldüğünü, bu kişilerin geri alınması için yönetim kuruluna öneri götüreceğini söylemişti.

        Bu insani tavır çok hoşumuza gittiği için de duyurduk.

        "Yönetim kurulu başkanı derse bu çalışanlar geri alınır" diye umutlandık.

        Hamdi Topçu gerçekten konuyu yönetim kuruluna götürmüş ve atılan 305 kişinin geri alınıp alınmayacağı konusunda 7 kişilik yönetim kurulunda bir oylama yapılmış.

        Bildiğiniz gibi karar "Ret" çıktı.

        Yani yönetim kurulu "Bunlar geri alınmasın" dedi.

        Peki sizce bu karar yönetim kurulunda kaç oya karşı kaç oyla alındı?

        Herhalde en kötümseriniz bile "6-1" diyordur değil mi?

        Yani en azından konuyu yönetime götüren yönetim kurulu başkanı atılanların geri dönmesi yönünde oy kullanmıştır diye düşünüyorsunuzdur.

        Hayır efendim. Bilemediniz.

        Karar 7'de 7 oybirliğiyle alınmış.

        Yönetim kurulu üyelerinden bir teki bile "Geri alalım" diye oy kullanmamış.

        Hani meşhur "12 Kızgın Adam" filmi vardır. Farklı farklı versiyonları çekilmiş olan.

        Bir tek vicdan sahibi jüri iyüsi, tüm jüri heyetinin kararını değiştirir. Vicdanını seslendirerek ve herkesin vicdanını harekete geçirerek.

        Anlaşılan THY yönetiminde o tek "jüri üyesi" bile yokmuş.

        Oysa her yere en azından tane lazımdır.

        NOT: Bu iki yazıyı yazınca kendimi Hasan Pulur gibi hissettim. Biz çocukken Hasan Abi köşe yazarıydı. O kadar çok Türk Hava Yolları eleştirisi yazardı ki, o günlerde benim aklımda hep THY yazarı olarak kalmıştı. Ben de bugün ona benzedim.

        BDP'li ve AKP'li Kürtlerin farkı ne?

        BU yazacaklarım benim fikrim değil.

        Etnik Kürt siyasetinin önemli isimlerinden birine ait fikirler.

        TBMM'nin yaşadığı iki büyük krizden birinin mimarlarından bir kadın siyasetçinin sözleri.

        Bu yüzden hapis yatmış bir milletvekilinin düşünceleri.

        Anladınız işte, bunları söyleyen ben değilim. Leyla Zana.

        Leyla Zana geçmiş dönemde bir televizyon programında Kürt siyasetçilerle ilgili bir tespitte bulundu.

        İki gün önce medyaya yansıyan görüşlerinden sonra Zana'nın geçmişte söylediği bu sözleri hatırlatmak farz oldu.

        Leyla Zana TBMM çatısı altında bulunan iki ayrı partideki Kürt milletvekillerini iki farklı kategoriye ayırdı.

        Zana'ya göre "AK Parti çatısı altındaki Kürt milletvekilleri söylemde Türk, duyguda Kürt, BDP çatısı altındaki Kürt milletvekilleri ise söylemde Kürt ama duyguda Türk'"

        Zana'nın bu tespiti içerden bir tespit olarak çok önemli ve bence çok derin bir anlam taşıyor.

        Bu derin anlamı umarım görüyorsunuzdur.

        İki maddeden bir çorba

        ANAYASA Mahkemesi'nin aldığı kararı duyunca gözlerime ve aklıma inanamadım.

        Ben hayatımda böyle bir karar görmedim.

        Bu kararı değil Anayasa Mahkemesi, sokak mahkemesi kursanız o bile almaz.

        Kararın bir bölümü yüzde yüz doğru.

        Evet, Abdullah Gül 7 yıl için seçilmiştir ve 7 yıl Cumhurbaşkanlığı onun "müktesep" hakkıdır.

        Ancak ona 7 yıl Cumhurbaşkanlığı yapma hakkını veren karar "Bir kez için 7 yıllığına" diyen bir maddeye dayanır.

        Anayasa Mahkemesi biraz o maddeden, biraz da değişen bu maddeden diyerek "Karma bir madde" uydurma hakkına sahip değildir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Parmak uçlarımızla değil dilimizle sosyalleştiğimiz zaman

        Diğer Yazılar