Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anlamsız soru aslında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile gündeme geldi.

        “Öcalan nerede?”

        Şimdi de Aydınlık Gazetesi birkaç gündür sürmanşetinden bu soruyu tekrarlıyor.

        “Teaser” yapar gibi soruyorlar.

        Nerede olduğunu biliyorlar da, şimdilik söylemiyorlarmış gibi.

        Herhalde sonunda açıklayacaklar nerede olduğunu.

        Bana göre soru yanlış.

        “Öcalan’ı serbest mi bıraktınız?” diye sormak başka, “Öcalan nerede?” diye sormak başka.

        Birincisi ciddi bir sorudur, bir hukuk devletinde sorulabilir.

        Ama “Nerede?” diye sormanın kimseye bir faydası olduğunu zannetmiyorum.

        Devlet kendisine emanet edilen bir mahkûmu, devletin büyüklüğüne yakışır bir şekilde korumak, kollamak ve sağ salim tutmak için “neresi olması gerekiyorsa” orada tutmakla mükelleftir.

        Bugün çok bilinen, çok tanınan kimi tutuklular için “Niye GATA’da?” diyor muyuz.

        Hatta böyle diyenlere kızmıyor muyuz!

        Hal böyle iken “Öcalan nerede?” sorusunun yanıtının kime ne faydası var!

        Karpuza kavun desen, dışı yeşil içi kırmızı olmayacak mı?

        HERKESTE bir heyecan, bir heyecan.

        "Özel yetkili mahkemeler" kaldırılacakmış.

        ÖYM'lerin kaldırılacağına inanarak sevinenlerin haline gülüyorum.

        Türkiye 1999'da da benzer bir şekilde "gayri demokratik" mahkemeleri kaldırmıştı.

        O zamanki isimleri "DGM" idi.

        Devlet Güvenlik Mahkemesi.

        Adından da anlaşılacağı üzere, demokrasinin ruhuna aykırı olarak "devleti vatandaştan korumak" üzere kurulmuş mahkemelerdi.

        Güçlü devleti zayıf vatandaştan korurlardı, zayıf vatandaşı güçlü devletten koruyacaklarına.

        Sonra baktılar ki, adı göze batıyor. Hatta sadece adı değil içinde bir de "askeri hâkim" olması nedeniyle adını değiştirdiler.

        Askeri hâkimi içinden çıkardılar. Adını da "özel yetkili"ye çevirdiler.

        Millet zannetti ki "demokrasi" geldi.

        Şimdi yine benzer tiyatro. Sahnelenmiş oyun.

        İçi aynı, dışı da aynı aslında. Ama adı değişecek.

        "Terör mahkemesi" mi ne diyeceklermiş.

        Yani aslında zurnanın zırt dediği yere gelecekler.

        Mesele mahkemenin adında değil ki!

        Karpuza kavun desen ne değişir. Yine kabuğu yeşil, içi kırmızı, çekirdeği siyah, lezzeti aynı olmaz mı?

        Zurnanın zırt dediği yer aslında "Terörle Mücadele Yasası".

        Kırk kere yazdık. Kırk bir kere yazsak da olur.

        "Terörle Mücadele Yasası" değişmedikçe mahkemenin adını her gün değiştirsen ne fayda.

        Öyle bir TMY ve TMY'de öyle bir terör tanımı var ki, adı ÖYM de olsa TMM de olsa, hatta adı bile olmasa 72 milyonun hayatını bir savcı ile iki hâkimin dudakları arasına bırakıyor.

        Yasa öyle geniş bir tanım yapıyor ki, süpürge gibi. Önüne geleni kat içine. Doldur faraşa.

        Beş telefon bağlantısıyla anneannemi bile terör örgütü üyesi yap.

        Bir aldın mı içeri, bitti. 10 sene tutuklu.

        Sokaktaki vatandaşın kafasında bir terör ve terörist tanımı var.

        Ve emin olun o tanım, yasanın terörist tanımından çok daha doğru, çok daha makul.

        Bu yasa değişmedikçe ÖYM’lerin adını her gün değiştirsen hiçbir şey değişmez.

        Belki üç beş kişi ya da üç beş olayı kapsam dışı bırakırsın ama demokrasiyi falan getiremezsin memlekete.

        Yine hakkını arayan öğrenciyi, kürtaja karşı çıkan kadını, zam isteyen işçiyi, hak isteyen memuru, sendikacıyı atarsın içeri "terörden".

        Mesele isimde değil yasada.

        Bunu da biliyorlar ama bilmemek işlerine geliyor.

        Hürkuş

        TAI, ilk defa uçak yaptı. Uçak dün hangardan çıktı.

        Küçük, iki kişilik bir eğitim uçağı.

        Anında eleştiriler başladı.

        "Yapa yapa bunu mu yaptınız"la başlayıp "Motoru Kanada'dan gelmiş. Bunun neresi yerli yapım"a giden ve oradan da "4 uçak 150 milyon dolara mal olmuş. O paraya 4 Airbus alınırdı"ya uzanan eleştiriler.

        Tamamı aptalca.

        Bir şey yapmak için bir yerden başlamak lazım.

        Brezilya’nın bugün bütün dünyaya sattığı Embraer nasıl başladı biliyor musunuz?

        40 yıl önce zirai ilaçlama uçağı yaparak. (Hafta sonu onun hikâyesini yazayım bari.)

        Türkiye ise 70 yıl önce uçak yapabiliyordu. Hazırı gelince bıraktı. Şimdi sıfırdan yeniden başlıyor.

        TAI doğru iş yapmış. Başlamış. Giderek daha iyisini yapacaktır. Daha büyüğünü yapacaktır. Savaş uçağı bile yapacaktır. Yeter ki kararlılık olsun.

        Motoru Kanada’dan gelmiş.

        Ne var bunda.

        Boeing’in kimi motoru Kanada'dan, kimi motoru İngiltere den, kimi motoru Amerika dan geliyor.

        Herkes bir yerden motor alıyor uçağına.

        4 uçak nasıl 150 milyon dolara mal olurmuş.

        Çok basit. 4 uçak olduğu için. 500 tane olunca tanesi 2 milyon dolara mal olur. 1000 olunca 1.5'a. 20 bin liraya aldığın otomobilden bir tane yapsınlar bakalım kaç yüz milyon dolara mal olacak!

        Doğrusu ben çok sevindim TAI’nin Hürkuş’u yapmasına.

        Türkiye, Batı ülkelerinin baskısıyla başta Kayseri olmak üzere uçak fabrikalarını kapatmasaydı bugün kimbilir ne uçaklar yapıyor olurduk.

        Bugün Hürkuş’u yapıyorsak eğer 20 yıl sonra neler yaparız!

        Unutmayın, en uzun yolculuklar bile ilk adımla başlar.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Bardağın yarısının dolu yarısının boş olduğunu bırak, en azından ortada bir bardak olduğunu görebildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar