Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR ülke vatandaşını, yaşayanını bu kadar yorar, bu kadar zorlar mı?

        Bahsetmeye çalıştığım yorgunluk üretmeye, var etmeye çalışmaktan kaynaklanan bir yorgunluk değil.

        Öyle olsa ölümüne yorulalım.

        Benim sözünü ettiğim yorgunluk "aptalca" bir yorgunluk.

        Vatandaşın asabını bozan, moralini bozan, güvenini ve özgüvenini kaybettiren, umudunu kıran, keyfini kaçıran olaylar ve bu olaylar karşısındaki vurdumduymazlığın getirdiği yorgunluk.

        Uçağımız vurulmuş. Nasıl vurulmuş, nerede vurulmuş, niye vurulmuş belli değil.

        Hükümet bir şey söylüyor, Dışişleri bir şey söylüyor, Genelkurmay bambaşka bir şey söylüyor. İki pilotumuz ölmüş, ulusal onur diye bir şeyimizden bir katre kaldıysa o da yerle yeksan olmuş. Ne inandırıcı bir söz var, ne doğru düzgün bir açıklama, ne geleceğe ilişkin bir plan.

        Hadi onu geçelim.

        TOKİ konutlarını sel basmış, TOKİ suçludur demiyorum. Sığınak, kapıcı dairesi yapılmış, ölenler orada ölmüş. "Buraya kapıcı dairesi yapılmasına kim izin verdi, kim göz yumdu. Kim yaptı, birisi hesap versin" diyen yok.

        Ama kim diyecek ki? Zaten araziyi "İşe yaramaz" diye vatandaştan ucuza toplayıp, TOKİ'ye pahalıya satan belediye başkanının kız kardeşi.

        O belediye başkanından, tüm bunlardan bağımsız hesap soran var mı?

        O da yok.

        Hadi onu da geçtik.

        KPSS'de yine büyük bir rezalet var.

        Sorular çalınmış mı, sızdırılmış mı, sınavda mı yolsuzluk var değerlendirmede mi belli değil.

        Belli olan yüz binlerce kişinin mağdur ya da en azından huzursuz ve güvensiz olduğu.

        Bir soruşturma, bir araştırma, rezaleti ortaya çıkarma konusunda bir kararlılık, bir duyarlılık var mı?

        Tabii ki, yok.

        Bütün bunlar sizi yormuyor mu?

        Yormuyorsa çok şanslısınız ve bu ülke tam size göre.

        Yoruyorsa.

        Derdinize yanın.

        Esmeden yağmak

        ÇOK sevdiğim bir kardeşim mesaj atmış.

        Şöyle diyor:

        "Fatih Abi, bu ülke büyüyor, bu ülke güçleniyor, bu ülke dünyada söz sahibi oluyor diye inanıyor, seviniyorduk.

        Başbakanımızın 'Alayına gider yapan' tavrından da gurur duyuyorduk.

        Ama galiba yanılmışız.

        Şöyle bir geriye bakıyorum da.

        Mesela 1996'da Kıbrıs'ta bir serseri Türk bayrağını gönderden indirmeye kalktı. Ne yaptık? Oradaki bir askerimiz çekti tabancayı vurdu indirdi. Rahmetli Erbakan başbakandı. Aslan gibi durduk olayın arkasında. Ne yapabildiler bize?

        Hiiiiç!

        Keza 1998 yılıydı galiba.

        Beğenmediğimiz, hasta dediğimiz, ayakta duramıyor dediğimiz Ecevit başbakandı.

        Yine bu Suriyeli şerefsiz Esad familyası Öcalan'a kol kanat germişti.

        Ne yaptık?

        Yolladık sınıra orduya. Esad tırstı, bastı Öcalan'a tekmeyi. Rusya, Yunanistan, İtalya, Kenya menya derken paketleyip getirip teslim ettiler bize.

        Türkiye o zaman esmeden yağıyormuş.

        Şimdi esiyor ama yağamıyor bir türlü."

        Vibratörlü çikolata

        TELEVİZYONLARDA reklam kuşaklarını izlerken üç tür ürünün reklamına dayanamıyorum.

        Biri banyo sabunu ve jelleri.

        İkincisi dondurma.

        Üçüncüsü ise çikolata.

        Banyo sabunları reklamlarındaki kadınlara bakıyorum.

        Yıkanıyorlar mı, başka bir şey mi yapıyorlar belli değil.

        Yahu insan böyle yıkanır mı?

        Hani hamam kültürü olmayan ülkede olsak yiyeceğiz de, burada olmuyor.

        Sanki banyoda bir de adam varmış ama film çekilirken çıkarmışlar aradan, kadın da adamın yokluğunda durumu idare ediyor gibi.

        Bu nasıl reklam?

        Ya dondurma reklamları?..

        Böyle bir dondurma yemek var mı dünyada?

        Böyle dondurma yiyen biri tecavüze uğrasa, mahkemede hafifletici neden olur.

        Korkum o ki, çoluk çocuk bu reklamları göre göre dondurmayı "öyle" yenen bir şey zannedecek. Sonunda babasından anasından dayak yiyecek.

        Çikolatalar farklı mı?

        Kadın çikolata yiyor ama suratındaki ifadeye bakarsan sanki çikolata paketinden promosyon olarak vibratör çıkmış.

        Sırf bu reklamlar yüzünden çikolatadan, dondurmadan soğudum.

        Yersem bende de aynı etkiyi yapar diye korkuyorum.

        Çok transfer yapmakla iyi takım olunmaz

        GALATASARAY transferde iyi işler yapar gibi görünse de taraftar memnun değil.

        Başkan'ın anlamsız konuşmaları öyle bir beklenti yaratıyor ki, bu beklentiyi karşılamaları zaten mümkün olmuyor.

        Alınan oyuncular bence iyi.

        Ama belli ki, onları da Terim'in gücü, Abdurrahim'in inadıyla alıyorlar.

        Ama bence hata yapıyorlar.

        Çünkü Galatasaraylı taraftarların lig umurunda değil.

        Herkesin aklı Avrupa'da, yıllardır hasret kaldığımız kendi ligimizde.

        Biraz futboldan anlayan herkes biliyor ki, bu Galatasaray henüz Avrupa'ya hazır değil.

        En hazır olmayan yeri de savunması.

        Mevcut savunmayla Avrupa'da Galatasaray'ın başarılı olması zor.

        Ujfalusi tamam.

        Ama ya yanındakiler?

        Semih'in en az bir 3 belki 5 yıla ihtiyacı var.

        Hâlâ çok pozisyon hatası yapıyor, hâlâ nerede duracağını, nereden basacağını bilmiyor.

        Boşta kalan Egemen Korkmaz niye düşünülmedi anlamak zor.

        Ama Ujfalusi'nin yanına biri şart.

        Sağ ve sol bekler hâlâ çok iyi değil.

        Eboue hücumda iyi ama savunmada sarsak ve güvenilmez.

        Hakan Balta'nın hataları hâlâ hafızalarda taptaze.

        Galatasaray transferin de şampiyonu gibi görünüyor ama eksikler giderilmiyor.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Gelişmişliğin vatandaşın huzuruyla ölçüldüğünü unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar