Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye çok enteresan bir ülke. Ülke olarak psikolojisi enteresan olan...

        Bunun en açık tezahürü Kürt meselesinde ortaya çıkıyor.

        Kürtlerle beraber yaşamaktan korkmuyoruz ama Kürtlerle komşu olmaktan korkuyoruz.

        Kürtlerle iç içe, birlikte, aynı mahallede, aynı apartmanda, aynı evde yaşamakta sorun yok. Ama Kürtlerle komşu olmakta sorun var.

        Araplarla komşu olmakta sorun yok, kültürel olarak çok daha yakın olduğumuz Kürtlerle komşulukta sorun var.

        Değişik bir anlayış, değişik bir ruh hali.

        Şimdi Irak’tan sonra Suriye’de de bir Kürt devleti kurulacak ve belki de bu Kürt devleti, Irak’taki Kürt devletiyle birleşecek diye ciddi bir kaygı içindeyiz.

        Kaygı haksız da değil.

        Çünkü bir adım sonrası, dünkü yazımda Altan Tan’ın söylediği gibi, Türkiyeli Kürtler istemese de bu birleşmeye onların da katılması.

        Ama bu “tehlike” gibi görünen durum, aynı zamanda kendi içinde bir de fırsat barındırıyor.

        Tam bu dönemde Türkiye, Kürt meselesinde ciddi bir açılım yapabilse, ciddi bir reform gerçekleştirebilse, yepyeni ve devletin yapısını, işleyişini, vatandaşların haklarını, hukuklarını yeniden tanımlayabilse güney sınırımızdaki gelişmeler Türkiye için bir şansa da dönüşebilir.

        Türkiye “büyüyebilir”, “genişleyebilir”.

        Farklı bir devlet yapısı ve örgütlenmesiyle de olsa daha büyük bir ülke haline gelebilir.

        Ama dediğim gibi, bu çok ciddi bir yapısal değişiklik gerektirir.

        Türkiye’nin “enteresan psikolojisi” bu değişikliği kaldırır mı bilmem.

        Ama bu değişikliği kaldıramazsa, daha olumsuz değişiklikleri kaldırmaya hazır olmalıdır.

        CHP’NİN İSTANBUL HALLERİ

        Cumhuriyet Halk Partili dostlarımız, kendilerine yönelik eleştiri yaptığımız zaman bizi -bizi derken tüm gazetecileri kastediyorum-, “İktidarı eleştiremiyorsunuz. Muhalefete muhalefet yapıyorsunuz” diye eleştiriyorlar.

        Haklı olmasına haklılar belki ama ortada ciddi bir muhalefet olmayınca iktidarı eleştirmenin bir anlam taşımadığını da bilmiyorlar.

        Kurultay üzerine kurultay yapan, sürekli yenilenmeden, değişimden bahseden ama ortaya somut hiçbir şey koymayan CHP, İstanbul gibi bir zamanlar çok güçlü olduğu bir kentte bakın ne durumda.

        Yıllardır Habertürk’ün anketlerini gerçekleştiren Konsensus’tan, İstanbul için özel bir çalışma yapmasını rica ettim.

        İşte sonuç.

        2011 Haziran’ında yüzde 31.3 olan oy oranı, bir yıl içinde yüzde 25.3’e düşmüş. Daha beteri, oylarını düşürme becerisi gösteren tek parti olmuş. İstanbul’da durum bu ise geri kalanındaki durumu varın siz düşünün.

        BÖYLE DENETİM OLMAZ OLSUN

        Sürekli olarak zararlı gıdalarla ilgili haberler okuyoruz.

        “Şarküteri ürünleri denetlendi. 10 firmanın ürünlerinde çok zararlı maddeler var.”

        Ertesi gün bir başkası.

        “Damacana sular denetlendi. Test edilen 44 suyun 37’si zararlı maddelerle dolu çıktı.”

        Bu denetimleri yapanlar resmi kurumlar.

        Ama hiçbir haber bu haberlerden daha olumsuz, daha kötü olamaz.

        Çünkü hiçbirinde marka belirtilmiyor.

        Böyle olunca 44 suyun ha 37’si zararlı çıkmış, ha 1’i, ha hepsi hiç fark etmiyor.

        Tüketici hangisinin kötü olduğunu öğrenemediği için bu ürünlerin ya tamamından vazgeçiyor ya da umursamıyor.

        Oysa medeni ülkelerde bu iş böyle olmuyor.

        Zararlı madde içeren, bozuk olan, hatalı olan kimse o teşhir ediliyor.

        Böylece az veya çok işini iyi yapan, bu işten zarar görmüyor.

        Şimdi 44 suyun 37’sinin zararlı olduğunu biliyoruz ama hangileri olduğunu bilmediğimiz için “temiz” olanı da cezalandırmış oluyoruz. Böyle bir denetim anlayışına denetim demek mümkün değil.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kötülüğü saklamanın iyiliğe kötülük olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar