Münafık kim?
CUMHURBAŞKANI Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’e en “ağır” yanıt, Başbakan Erdoğan’ın danışmanı, milletvekili Yalçın Akdoğan’dan geldi.
Akdoğan, “Kraldan çok kralcı danışmanlar var” diyerek Ahmet Sever’in Abdullah Gül’ün düşüncelerini açıklarken konuyu abarttığını, Gül’ün düşüncelerinin ötesine geçtiğini ima etti.
Akdoğan’ın haklı olduğu nokta, kraldan çok kralcı danışmanlara zaman zaman rastladığımız.
Ahmet Sever’in de zaman zaman gösterdiği tepkilerde bunun izlerini şahsen gördüm.
Sadece Ahmet Sever’in değil, pek çok danışmanda buna rastlamak mümkün.
Ancak Ahmet Sever’in bu röportajda “kraldan çok kralcılık” yaptığını zannetmiyorum.
Çünkü...
Her şeyden önce Cumhurbaşkanı Gül’ün izni olmasa Ahmet Sever böyle bir röportaj yapamazdı.
Cumhurbaşkanı Gül, bu röportajda söylenilecek her kelimeyi onaylamamış olsa, Ahmet Sever kendi başına bu kadar iddialı cümleler kurmaz, yaratacağı sonuç açıkça belli olan itham ve eleştirilerde bulunmazdı.
Yüzde 99.99 eminim ki, o röportajda söylenmiş her söz, aktarılmış her fikir, açığa vurulmuş her kırgınlık üzerinde Gül ve danışmanı Sever uzun uzun konuşmuş, hemfikir olmuş, hatta Cumhurbaşkanı bazı meselelerin özellikle vurgulanmasını istemiştir.
Burada bence kraldan çok kralcılık yok.
Olsa olsa “Suflör yerinde kral, sahnede ise danışman var” diyebilirim.
Zaten aksi bir durum olsaydı, yani Ahmet Sever kraldan çok kralcılık yapmış olsaydı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül çoktan bir açıklama yapmış, “Danışmanım Ahmet Sever’in Ruşen Çakır’a verdiği röportajda açıkladığı fikir ve düşünceler, Sayın Cumhurbaşkanımızın düşüncelerini yansıtmamakta olup, Ahmet Sever’in kendi fikir ve gözlemlerine dayalı olarak yaptığı yorumlardır. Cumhurbaşkanımız, bu röportajdaki ifadelere katılmamaktadır” denilirdi.
Şimdiye kadar böyle bir “Cumhurbaşkanlığı açıklaması” yapılmadığına göre bu görüşlerin tamamı Abdullah Gül’e aittir.
Ortada bir nifak sokma girişimi, bir münafık yoktur.
Eğer “Var” diyen varsa, kimliğini de açıklamak zorundadır.
Soğan'ı doğramadı etliye sütlüye karışmadı
EMEKLİ Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, sonunda uzun zamandır beklenen ifadesini verdi.
Özkök'ün ifadesi pek çoklarını hayal kırıklığına uğratmıştır herhalde.
Beni ise hiç şaşırtmadı.
Birkaç yıldır herkes Özkök'ün darbeyi önlediğini söylüyordu.
Kendisi, ifadesinde darbeden, darbe girişiminden söz bile etmiyor.
"Muhtıra sözü 2003'teki bir toplantıda beyin fırtınası sırasında söylendi" diyor sadece.
Bu sözü, "AK Parti seçimi kazanınca ben de tedirgin oldum" demesiyle bir araya gelince, Özkök'ün de diğerleri ne kadar "darbe planladıysa" kendisinin de o kadar darbe planladığı kanaati oluşuyor.
TSK'nın hazırladığı internet siteleri meselesi de ilginç.
Özkök bu sitelerin bilgisi dahilinde kurulduğunu saklamıyor. "Siteler yasaldı. Yayınlarında suç unsuru yoktu" diyor.
Peki o zaman bunca adam, bu internet siteleri yüzünden niye içeride? Onlar haklı gerekçelerle içerideyse, Özkök niye dışarıda.
Jandarma'nın yaptığı "yasadışı" dinlemeler sırasında verdiği yanıt da enteresan.
"Kamuoyunda Jandarma Istihbaraf ın yasal olmayan dinlemeler yaptığı yönünde konuşmalar olması üzerine dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'a, istihbarat Dairesi Başkanı Levent Ersöz ile Teknik Daire Başkanı Hasan Atilla Uğur'u yanıma göndermesini istedim. Ersöz ve Uğur'a dinleme işlemlerinin yasal çerçevede yapılması gerektiğini söyleyerek kendilerini uyardım. Bu konuların nasıl yapıldığı konusunda kendilerinden bilgi aldım. Amacım yasadışı dinleme varsa bunu önlemekti. Kendilerine böyle bir ikazda bulundum. Bu imkân ve kabiliyeti dikkatli kullanmalarını istedim."
İster inan ister inanma.
Genelkurmay'da işler böyle mi yürüyor?
"Yapmayın çocuklar" diye mi? Bu mu emir-komuta zinciri ve disiplin?
Askeri savcılık nerede, bu açık biçimde suçu örtbas etmek değil mi?
Ya Ayışığı ve Yakamoz planları.
Özkök bunları da görmüş.
"Meşru belge olmadığı için işlem yapmadım" diyor.
En azından Genelkurmay İstihbarat'a "Bunları bir araştırın" diyemez miydi?
"Diyecek gücüm yoktu" demediğine göre, dememeyi tercih etmiş.
Jandarma'ya bir şey demediği gibi.
Kasaptaki ete soğan doğramayan paşanın ifadesi de böyle olur ancak.
Etliye sütlüye dokunmayan.
Çünkü farklı bir ifade kendisini de iyiden iyiye zor duruma düşürürdü.
"Evet bunlar darbe yapacaktı" dese, "Peki o zaman niye bunu Başbakan'la paylaşmadın? Neden bunlar hakkında askeri savcılığı harekete geçirmedin?" denecekti.
Özkök'ün ifadesi, sürmekte olan tüm soruşturmaları ve bunlara bağlı davaları "düşürecek" nitelikte gibi geldi bana.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hem paramızı alıp hem de emek hırsızlığından söz etmediğimiz zaman.