Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TERÖR örgütü, dış destekçilerinin artması, taşeron kullananların yeniden ihtiyaç duyar hale gelmesiyle birlikte azıttı. Türkiye bunu ilk kez yaşamıyor.

        Örgütün geçmişte de böyle denemeleri oldu.

        90'ların ilk yarısı da böyle bir dönemdi.

        Çekiç Güç'ün varlığı, Suriye'nin ve İran'ın destekleriyle bugünkünden çok daha iyi bir pozisyon tutmuşlardı.

        Türkiye Cumhuriyeti Devleti, "O kadar da değil" dedi. Süreç 1999'da Öcalan'ın Suriye'den kovulmasıyla tamamlandı.

        İşin ilginç tarafı, o dönemin sona ermesinde "devlet adına" görev yapanların büyük bölümü şimdi hapiste. "Hukuk dışına saptıkları" için ya da suçlamasıyla.

        Örgüt yine benzer bir "konjonktür" bulduğu için yine terörü tırmandırıyor.

        Nereye kadar tırmandırabilir bilmiyorum. Ama şunu biliyorum.

        PKK terörü bir süredir yeni bir aşamaya geçti. Bunun adını da "Devrimci Halk Savaşı" olarak koydular.

        Bu ne demek onu anlatalım.

        Terör örgütünün bu aşamadan sonra yapmayı planladığı şey, terminolojiye uygun olarak terörü kentlere taşımak, taşımaya çalışmak.

        Kentlerde terör eylemleri yapmak, çoklu baskınlar düzenlemek, kentlerin varoşlarından başlayıp merkezlerine doğru yayılan bir terör dalgası estirmeye çalışmak. Suikastlar yapmak. Kamu binalarını imha etmek, halkın toplu halde bulunduğu yerlerde eylem düzenlemek. Mümkün olduğunca gürültü çıkarmak.

        Buradaki amaç şu: Kamu otoritesini sarsmak. Devleti, devleti yönetenleri güçsüz ve aciz göstermeye çalışmak.

        Bu, benzer terör örgütlerinin yakın tarih boyunca uyguladıkları bir yöntem.

        PKK da bundan müstesna değil.

        Eminim ki, MİT başta olmak üzere, ki PKK içine derinlemesine sızdığını biliyoruz, tüm istihbarat örgütleri bu nevi eylemlerin büyük bölümünü engelleyeceklerdir. Bomba depoları, canlı bombalar, uyuyan veya uyanık hücreler ele geçirilecek, etkisizleştirilecek, terör örgütünün yapmayı planladığı eylemlerin büyük çoğunluğu engellenecek.

        Umudumuz burada güvenlik güçlerinin binde bin başarı elde etmesi.

        Çünkü binde bir başarısızlık bile çok ciddi faturalar çıkaracak.

        Terörün 2. amacı

        TERÖR örgütü PKK, kendisine ikinci hedef olarak büyük bir ihtimalle Ege Bölgesi'ni seçmeyi planlıyor.

        Bunun nedeni açık.

        Ege'de hassas bir sinir ucu bulduklarını düşünüyorlar.

        Ege'nin bazı bölgelerinde, ciddi bir PKK karşıtlığı var.

        Örgüt de bunun farkında.

        Burada yapacağı eylemlerle, PKK karşıtlığını etnik bir karşıtlığa dönüştürmeyi ve buradan mikro ölçekte de olsa bir etnik çatışma ortamı yaratmayı planladıkları biliniyor.

        Foça'daki patlamada Foça'nın seçilmiş olması rastgele bir tercih değil.

        Burada güvenlik güçleri kadar Egelilerin de "dikkatli" olması şart.

        En önemli "vatanseverlik göstergesi" terörün tuzağına düşmemektir.

        Çamlıca mı, Boyacıküpü mü?

        ÇAMLICA'ya yapılacak cami için başvuru süresi dolmuş. Projeler 3 Eylül'e kadar teslim edilecekmiş.

        İnanamadım.

        Ciddi bir mimar, bu kadar kısa bir sürede "doğru düzgün" bir proje hazırlayamaz.

        İyi bir mimar, İstanbul gibi bir kentte, belki de yüzyıllar boyunca ayakta durup kentin bir parçası gibi görünecek, üstelik de kente hâkim bir tepede olması planlanan bir proje için, hele hele bir de dini mekân projesi için günlerce, haftalarca, aylarca gözlem yapar.

        Tepeden kente bakar, kentten tepeye bakar.

        Sadece düşünme süresi haftaları, belki ayları bulur. Sonra da oturup projelendirmeye başlar.

        Bu bile tek başına aylarca sürmesi muhtemel bir süreçtir.

        Bu kadar sürede projelendirilen bir camiden ne Çamlıca'ya hayır gelir, ne İstanbul'a.

        Ne de o yapılacak camiye.

        Hakaret tersinde

        BİR erkeğe "Kadın gibisin" demek hakaret sayılmış. Garipsedim.

        Bir kadına "Erkek gibi kadın" denmesinin iltifat sayıldığı bir ülkede belki de garipsememek lazım.

        Anlamadığım, "kadın gibi olmanın" neresi hakaret?

        Kadınlarla ilgili kafamda oluşan sıfatların hiçbiri hakaret olacak bir şey içermiyor.

        Kadın gibi zarif. Kadın gibi duyarlı.

        Kadın gibi fedakâr.

        Hisleri kadın kadar güçlü.

        Daha onlarcasını sayarım ama hiçbiri bir insanın kendini hakarete uğramış gibi hissetmesine neden olacak tanımlamalar değil.

        Gerçekten merak ediyorum, "kadın gibi olmanın" hakaret neresinde. Bence tersi hakaret.

        "Erkek gibi kadın" cümlesi hakaretin dik âlâsı.

        Hangi kadın bir erkek gibi kıllı, bıyıklı, sakallı, kel, duyarsız, maganda, kaba olmak ister ki!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        İltifatı hakaret, hakareti iltifat zannetmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar