Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAYRAMI fırsat bilip Güney'e giden dostları, "Bu kadar yakına gelmişken uğramazsak ayıp olur" diyerek Mehmet Ağar'ı da ziyaret ettiler.

        Dün öğleden sonra Ağar'ın bazı dostlarıyla karşılaştım.

        Aydın'a uğramış, Ağar'ı görmüş, sohbet etmişlerdi.

        "Nasıl?" diye sordum.

        "İyi. Bir sorunu yok" dediler.

        Ama keyfi kaçıkmış.

        Olan bitene takmış kafayı.

        Gazeteleri görmek dahi istemiyormuş.

        Özellikle de, bu hafta gazetelerde yer alan fotoğraflara takılmış.

        BDP'li milletvekillerinin, PKK'lı katillerle sarmaş dolaş fotoğraflarına.

        "Biz bunlarla mücadeleye hayatımızı adadık. İyi kötü elimizden geleni yaptık. Çok ağır bir tabloyu, devletin lehine çevirdik. Şimdi beni, benim gibi bu mücadeleye kendini adamış bazı adamları cezaevine tıktılar. İçeride olmak ağır gelmiyor. Adaletin kestiği parmak acımıyor ama bu görüntüler acıtıyor. Biz içerideyiz.

        Teröristlerle sarmaş dolaş olanlar gülerek poz veriyor. Bu bize ağır geliyor" demiş.

        Mehmet Ağar'ın bu sözleri düşündürücü.

        Terörle mücadele ederken, devletin devlet gibi davranması, yasa dışı yollara sapmaması gerektiğine inandım hep.

        Devlet de terörist gibi davranmaya başlarsa terörün terörü doğurduğuna inandım.

        Ama devleti devlet yapan en yüce çatının altında görev yapanların, teröristle kucaklaşıp sarmaş dolaş olduğu yerde söylenecek laf kalmıyor.

        Devletin yasalara saygılı olmasını isteyenler, eli kanlı katillerle sarmaş dolaş olunca, haktan, hukuktan, yasadan bahsedecek halleri kalmıyor.

        Terör, basit suçla başlar

        TERÖRLE mücadelenin en önemli ayaklarından birinin "sıradan görünen suçla mücadele" olduğu ortaya çıktı.

        Gaziantep'te patlayan ve 9 yurttaşımızı öldüren bombalı otomobil aylar önce çalınmış.

        Çalanlar plakasını değiştirme gereği bile görmeden aylarca bu otomobille dolaşmışlar.

        Onlarca kere köprülerden, otoyollardan geçmişler.

        Sahibine defalarca ceza gelmiş.

        Ama otomobil bir türlü yakalanamamış.

        Büyük bir ihtimalle ciddi biçimde aranmamış bile.

        Sonunda da gidip Gaziantep'te patlatılmış.

        Peki siz bu duruma şaşırdınız mı?

        Ben şaşırmadım.

        Çünkü İstanbul'da emniyet inanılmaz iyi işler başarırken, Trafik Şube'yi koydunsa bul.

        Her gün şehir içinde yüzlerce kilometre yol yapıyorum.

        Başın sıkışsa gidebileceğin tek bir trafik polisi göremiyorum.

        Trafik polisi ya anlamsız, alakasız bir yerlere radar koyup vatandaşı tuzağa düşürmek için var ya da gece eğlence yerleri civarında alkol kontrolü yapmak için.

        Bunun dışında trafik polisi görmek mümkün değil.

        Ortalıkta olmayan polisin çalınmış bir aracı yakalaması da elbette mümkün değil.

        Organize suçun ve terörün göz yumulmuş adi suçla başladığını polis benden iyi bilir elbet.

        Bir de trafik polisleri bilse.

        Bodrum'da iki iyi yer

        TERÖR merör derken içimiz iyice sıkıldı.

        Biraz da iyi şeylerden bahsedelim bari.

        Tatile gidilecek yerler listemden Bodrum'u çıkaralı epey uzun zaman olmuştu.

        7 yıldır Bodrum'a değil gidip tatil yapmak, yakınından dahi geçmek istemiyordum.

        Bu yıl çok sevdiğim arkadaşlarımı kıramayınca üç günlüğüne de olsa Bodrum'a gittim.

        Gittim ve Bodrum adına umutlandım.

        Umutlanmamın ilk nedeni Palmarina oldu.

        Yalıkavak'taki köhne ve zevksiz marinayı Kamhiler'den alan Mübariz Mansimov şahane bir iş çıkarmış.

        Marinayı genişletmiş ve dünyanın en güzel marinalarından biri yapmak üzere ciddi adımlar atmış.

        İçine çok güzel lokantalar ve gece kulüpleri yerleştirmiş.

        Şık bir mimariyle yenilenen marinaya dünya zenginlerinin süper yatları yan yana demirlemişti gittiğimde.

        Yatların sahipleri de kıyıdaki restoran ve kulüplerdeymiş.

        Mansimov'un yatırımı Bodrum'u zengin turistlerin destinasyonu yapacak belli.

        Bu kış marinanın geri kalan bölümünü de yıkıp yenileyecekmiş.

        İçine bir de yatların lüks tedariklerini karşılayacak mağazalar açılır, buralarda gümrüksüz mağazalardan kaliteli yiyecek, içecek temin edilebilir hale gelirse Bodrum iki yaz sonra tanınmayacak hale gelir, Güney Fransa ve İtalya'ya rakip olur.

        Bir diğer güzel olay ise Gölköy'de bu yıl açılan Otto Flamme.

        Bodrum'un kalitesiz eller havaya eğlence anlayışını değiştirebilecek bir yer olmuş Otto Flamme.

        Yaz boyunca dünyanın en iyi cazcılarını, en üst düzey DJ'lerini sahneye çıkarmışlar.

        Şu anda dünyada en popüler DJ ve müzisyen Nicholas Jaar'ın sahne aldığı geceye, sadece bu etkinliği izlemek için yurtdışından gelen yüzlerce yabancı müziksever vardı.

        Suudi Kraliyet Ailesi'nin gençleri bile Jaar'ı dinlemeye gelmişti.

        Palmarina ve Otto Flamme'ın açtığı yoldan gidilirse Bodrum birkaç yıl içinde gerçekten Akdeniz'in en kaliteli yazlık yerlerinden biri olabilir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Terörle mücadelenin sadece Terörle Mücadele Şubesi'nin işi olmadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar