Zorla üfleme olmaz
HER işin kolayı varken bizim memlekette nedense işin zoru seçilir hep.
Zoru olsa yine iyi.
Mantıksızı, uygunsuzu, insanlık dışı olanı.
Biliyorsunuz, bir süredir trafikte yapılan "alkol testleri" tartışılıyor.
Her gün bir deli kuyuya taş atıyor, hukukçular veya emniyetçiler çıkarmaya çalışıyor.
"Trafikte çevirme yapıldığı zaman alkolmetreye üflemek zorunda değilsiniz" diyor biri.
Akşamına kavgalar başlıyor.
"Üfle."
"Üflemem."
"Beyefendi üfleyin lütfen."
"Üflemek zorunda değilim."
"Kim dedi?"
"Birisi demiş, internette gördüm."
"Beyfendi üflemek zorundasınız."
"Değilmişim."
"Hangi manyak söyledi beyefendi bunu?"
"Avukatmış. Tanımıyorum, internette yazmış."
"O zaman o gelsin üflesin."
"Üflemem, Adli Tıp'a götürün beni." Bu yetmezmiş gibi şimdi "Adli Tıp'ta da kan testi yaptırmayabilirsiniz" diyenler çıktı.
Gerekçe de çok "insani".
"Hiç kimse isteği dışında tıbbi muayeneye tabi tutulamaz."
İyi de, kelle vaziyette, kelle koltukta araç kullananlar çok mu insani davranıyor.
Emniyet de bu "deli saçması" duruma, daha da deli saçması bir çözüm bulmuş.
"Zor kullanarak alkol testi."
Yasada yeri var
Polise mukavemet gösterene polis zor kullanabilir.
Manzara şimdiden gözümün önüne geliyor.
Her kontrol noktasında arbede.
Adam üflemiyor.
Polis kolunu büküyor. Kafasına vuruyor, biber gazı sıkıyor.
Ne o, alkol muayenesi yapılacak.
Ne gerek var bütün bunlara.
Sporcuların doping kontrollerini yapan WADA çözümü bulmuş çoktan.
WADA uzmanları, sporcuya gidip "test" için numune istiyorlar.
Sporcu vermezse WADA hemen bir tutanak tutuyor ve numune vermeyen sporcu doğrudan "dopingli" sayılıp hemen ceza alıyor.
Aynı şeyi trafikteki alkol kontrollerinde de uygulamak mümkün.
"Üfleyin beyefendi."
"Üflemem."
"Peki o zaman şu tutanağı imzalayın."
"Ne bu tutanak?"
"Üflemeyi reddettiğinizin tutanağı."
Sonra da alın ehliyetini elinden.
Bakalım o zaman üflüyorlar mı, üflemiyorlar mı?
Yapma be Yurtsan
DÜN sabah çok sevgili bir kardeşimin ölüm haberiyle sarsıldım.
Yurtsan Atakan'ın.
Önce "yalandır" diye düşündüm.
Hemen Enis Berberoğlu'nu aradım.
"Maalesef doğru" deyince gözyaşlarımı tutamadım.
Yurtsan, Türkiye'de teknoloji yazarlığının "duayeni", hatta başlangıç noktasıydı.
İnterneti Türkiye'de tanıtan, Türkiye'de bu işin yayılması ve sorunlarının aşılması için medyada öncülük eden isimdi.
Direk gibi dosdoğru, deli dolu, kavgacı, tartışmacı ama çok iyi bir insandı.
Yıllar önce kansere yakalanmış, hepimizi korkutmuş ama hastalığı yenmişti.
Deliliğini, doğruluğunu, her şeye itiraz eden "Abi o öyle değil" diyen sesini çok özleyeceğim.
Emlak sektörünü Esenyurt batıracak
ESENYURT'ta bir şeyler oluyor ama kimse ne olduğunu bilmiyor.
İstanbul'un en hızlı gelişen bölgelerinden biri olan Esenyurt'ta bütün inşaatlar durdu.
Daha doğrusu durduruldu.
Yeni de değil. Uzun zamandır durduruldu.
AK Partili Esenyurt Belediyesi ile AK Partili Büyükşehir Belediyesi arasında bir sorun var.
Bu yüzden de Büyükşehir Belediyesi, Esenyurt'taki inşaatları durdurdu.
Müteahhitler sıkıntıda.
Parasını aldıkları evleri teslim edemedikleri için ev sahipleriyle kanlı bıçaklı olmuş durumdalar.
Dahası pek çoğu batma tehlikesiyle karşı karşıya.
Ev sahiplerinin durumu ise daha da beter. Parasını borç harç ödedikleri evleri teslim alamıyorlar
Dava açsalar ellerine geçecek bir şey yok, çünkü müteahhitler zaten batmak üzere.
20-25 bin civarında konut bitirilmeden durmuş vaziyette.
İnşaatlar çürüyor
Ev alanlar bekliyor
Müteahhitler batıyor.
İşin daha vahimi, bu müteahhitlerin çoğunun başka yerlerdeki inşaatları da Esenyurt'taki sorun yüzünden durmuş vaziyette.
Esenyurt'ta her ne oluyorsa, zaten sıkıntıdaki inşaat sektörünü iyice sıkıntıya sokuyor.
Esenyurt'tan başlaması muhtemel bir seri iflas zinciri, tüm konut sektörünü krizin kucağına atabilir
Burada ne sorun varsa, doğrudan hükümet el atmalı.
Yoksa ciddi sıkıntı yaşanacak.
Sergen koşmasın, diğerleri koşar
YILLAR önce Galatasaray'da yöneticilik yaptığım dönem.
Sezon başı Lucescu ile toplantı yapıyoruz.
"Bu yıl en önemli futbolcum Sergen olacak" dediğini duyunca fenalık geçirir gibi olduk.
Sergen, Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük yeteneği ama Sergen'e güvenerek başarı planlamak delilik gibi.
Toplantı bitti.
Aziz Üstel'e döndük.
"Aziz Abi, Sergen sana emanet. Onunla ye. Onunla gez. Ama her gün idmana ve özellikle de maçlara getir" dedik.
Aziz Üstel başladı Sergen'le dolaşmaya.
Aziz Üstel sayesinde Sergen her idmana zamanında geliyor, maçlarda süper performans sergiliyor.
Sayesinde Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde ilk gruptan çıktı.
Fakat 3 ayın sonunda Aziz Üstel havlu attı.
"Ben bu hayata dayanamıyorum. Sergen'e yetişmek imkânsız" dedi.
Görevi Abdurrahim Albayrak devraldı.
Sergen, Avrupa'da döktürüyor.
İkinci grup aşamasında yenilgisiz ilerlerken, Barcelona ile oynadığımız son maç öncesi Sergen sakatlandı ve Galatasaray, Barcelona, Liverpool ve Roma ile oynadığı grupta son maçına Sergen'siz çıkıp, ilk ve tek yenilgisini alarak çeyrek final şansını son saniyelerde kaybetti.
Lucescu bir gün bile, "Bu Sergen koşmuyor, ben bunu oynatmam" demedi. "Takımın temposunu düşürüyor" diye bir gün şikâyet etmedi.
"Sergen koşmasın. Ben diğerlerini daha fazla koştururum, açığı kapatırım" dedi.
Ve öyle de oldu.
Bunu niye yazdım?
Belki birisi Aykut Kocaman'a anlatır diye.
Daha yıllarca teknik direktörlük yapacak.
Aklının bir köşesinde bulunsun.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Fabrikadaki makineleri çalıştırmayan fabrika müdürü, işverene zarar verdiğini anladığı zaman.