Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MİLLİ Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'le yaptığımız sohbetin dershanelerle ilgili bölümünü aktarmamıştım.

        Madem dershanelerin kapatılması yeniden gündeme geldi...

        Bakan Dinçer'in bu konudaki görüşlerini de aktarayım.

        Milli Eğitim Bakanı ile yaptığımız sohbette dershaneler konusunu açan Ekrem Dumanlı oldu.

        Ekrem, "Dershanelerle ilgili olarak Sayın Başbakan'ın 'Kapatılacaklar' diye bir cümlesi olmuştu. Gerçekten kapatılacaklar mı?" diye sordu.

        Bakan Dinçer "Evet" deyince Ekrem Dumanlı, "Bu sınav sistemi devam ettikçe, okullar arasında bu fark oldukça dershanelere talep olacaktır. Talep oldukça da mutlaka dershaneler olacaktır. Kapatılsın dense de farklı formüllerle yine birileri ders verecektir" dedi.

        Dumanlı'nın bu sözleri Bakan Dinçer tarafından da onaylandı.

        Ancak bakan şöyle bir yaklaşım sergiledi:

        "Evet, bunu biz de biliyoruz. Orada maksat, talebi ortadan kaldıracak adımlar atmak. Bunun içinde sınav sisteminin bitmesi lazım" dedi ve daha önce yazdığım Seviye Belirleme Sınavı'nı ortadan kaldıracak adımları anlattı.

        Bunun üzerine Ekrem Dumanlı, "Üniversite sınavını da kaldıracak mısınız?" dedi.

        Bakan, "Hayır, o bir süre daha devam edecek" deyince Dumanlı, "O zaman yine üniversite kursları olacak" diyerek devam etti.

        Bunun üzerine Bakan Dinçer, "Bakın, Sayın Başbakan 'Dershaneler kapatılacak' dedi. Biz de bir çalışma yaptık ve bu dershanelerin kendilerini okula dönüştürmesini istedik. İyi eğitim veren, kaliteli okullara dönüştürsünler dedik. Biz de devlet olarak bu okullardan hizmet satın alalım. Yani öğrenciler buralarda para vermeden okusunlar, bu öğrencilerin parasını devlet ödesin dedik. Ama ne oldu? Hemen bazıları başladılar 'Kendi yandaşlarına kaynak aktarmak istiyorlar' diye. Bu sistem, siz daha iyi bilirsiniz dünyanın her yerinde var. 'Biz de bunu uygulayalım' dedik ama olmadı. Ama şu kadarını söyleyebilirim; eğer biz SBS'yi kaldırırsak, dershanelerin yarısını ortadan kaldırmış oluruz. Çünkü orada talep biter. Çünkü dershanelerin yarısı SBS'ye hazırlananlara hizmet veriyor. Bir sonraki aşamada da üniversite hazırlık dershaneleri ortadan kalkar" dedi.

        Benim bundan anladığım şu oldu:

        Dershaneler birdenbire ortadan kalkmayacak.

        İşini iyi yapanın ne önemi kalacak!

        AHMET Kekeç Bey, bize "Ağzı bozuklar" demiş.

        İlginç değerlendirmeler yapıyorlar.

        Kendileri veya kendilerine yakın gördükleri ağzını bozunca ses seda yok. Hatta yakışıyor.

        Biz bozunca "Ağzı bozuk" oluyoruz.

        Ne diyelim.

        Çifte standardı her yana yaymaya devam edin.

        Bize de ağzı bozukluk kalsın.

        Takıldığım o değil Kekeç'in dediklerinde.

        Genelkurmay Başkanı'nı eleştirdim ya...

        Beni hiç de benzemediğim ve hatta selamlaşmadığım bazılarına benzetmiş, sonra da demiş ki: "Neden celadetinizi, öfkenizi, küfürlerinizi 'siyasetin emrine girmiş generallere' yöneltiyorsunuz?"

        Fena halde yanılmış.

        Hiç öyle bir derdim olmadı.

        Hatta genelde tam tersi oldu.

        "Genelkurmay Başkanı da üst düzey bir bürokrattır. DPT Müsteşarı'ndan, Başbakanlık Müsteşarı'ndan farkı yoktur" demişliğim vardır geçmişte, sıklıkla. Hatta bu yüzden askerlerin gadrine uğradığım...

        Bir de Doğan Güreş örneği vermiş, "Ona da tak şak paşa diyordunuz Çiller'in emrine girdiği için" diyerek.

        O da bana uymaz Ahmet Kekeç.

        Doğan Güreş'e Çiller'in emrinde olduğu için asla tak şak demedim.

        Güreş'i oğlunun o dönem yaptıkları için eleştirdim. Başbakan'ın tak dediğini şak diye yerine getirdiği için değil.

        Tam aksine, askerlerin yürütmenin ve hatta yasamanın emrine uymak zorunda olduklarını düşündüm hep.

        Mevcut Genelkurmay Başkanı Özel'i eleştirmemin nedeni ise siyasetin emrinde olmasından ötürü değil...

        Herkes Afyon'a gidip hata yapanları görevden almasını beklerken, o hediye kilim aldığı için kızgınım Genelkurmay Başkanı'na. Kilim vermek Vali'nin densizliği, almak ise Özel'in.

        "Boş bulundum" diyor Genelkurmay Başkanı. O makamda oturan adamın boş bulunma hakkı var mı?

        Haa, yapılanı sen "doğru ve hoş" buluyorsan ona da lafım yok.

        Ezelden beri komutanlara hoşgörülü baktığın içindir belki, ne dersin.

        Afyon'da bir vahim hata yapıldı diye Genelkurmay Başkanı'nın istifa etmesini istemem abartılı, farkındayım.

        Ama hatayı yapanı bulup çıkarmıyorsa, gerekeni yapmıyorsa o zaman "Sorumluluk benim" diyordur.

        Orgeneral Özel'e düşen, en azından patlamanın olduğu kışlanın komutanını görevden almaktı. Acemilere bomba taşıtıp, 25'ini öldürdüğü için hiç değilse.

        Hata, yapanın yanına kâr kalıyorsa, hata yapmayanın, doğru düzgün çalışanın, işini iyi yapanın kıymeti kalmayacak, bilmem farkında mısın? Hatayı örtbas edersen, hataya ortak olursun, dediğim bu.

        Yoksa ne kişilerle işimiz olur bizim ne kurumlarla.

        Bunca yazdım amma bilirim ki, anlamazsın ama "Anlasan da yazdım, anlamasan da!"

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Eskiliğin yaşta değil başta olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar