Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE'de terörün niye asla amacına ulaşamayacağını bir kez daha gördünüz değil mi?

        Bingöl'de, karayolu kenarında PKK'lı katiller pusu kurmuş.

        Silahsız askerleri öldürmek için.

        Ana babaların evlatlarını öldürmek için.

        Bingöl'de. Karayolu kenarında.

        Oralarda br çoban koyunlarını otlatıyor.

        O da Kürt.

        Büyük ihtimalle oradaki eli kanlı PKK'lılardan daha Kürt.

        PKK'lıların pusu kurduğunu görünce fırlıyor yerinden.

        Yola doğru koşmaya başlıyor.

        Çünkü askerleri taşıyan konvoyu görmüş.

        Uyarmak istiyor. Yola çıkacak ve bağıracak, "Durun! Kalleşler pusu kurdu" diye.

        Koşuyor ama yetişemiyor.

        Katiller roketi atıyor. Otobüs alev alıyor.

        Silahsız askerlerin kimi şehit düşüyor, kimi yaralanıyor.

        Onları korumakla görevli silahlı askerler de şaşkın.

        Karşılık vermeye çalışıyorlar ama ateşin ortasındalar.

        PKK'lılar silahsız askerlere doğru gitmek istiyorlar.

        Yanan otobüsten dökülen yaralı ve silahsız askerleri teker teker öldürecekler.

        O sırada yakındaki köyden bir kadın fırlıyor elinde silahla.

        O da Kürt.

        PKK'lı katillerden, kalleşlerden daha Kürt.

        PKK'lılara ateş açıyor.

        PKK'lı kalleşler, katiller şaşkın. İki ateş arasında kaldıklarını zannediyorlar.

        Askerlerin yanına gitmektense kaçmaya başlıyorlar.

        PKK bu yüzden bir yere varamayacak.

        Çünkü Kürtlerin de büyük bölümü biliyor ki, PKK Kürtler için mücadele etmiyor.

        Kürtlerin büyük bölümü biliyor ki, PKK kendisi için kan akıtıyor.

        PKK, kendisine bu görevi veren "başkaları" için can alıyor.

        Bunu Kürtler de biliyor.

        Uçaksavar mı, yasaksavar mı?

        SURİYE açıklarında aylar önce vurulan uçağımızın "neden düştüğü" ve "nasıl vurulduğu" ile ilgili rapor tamamlandı.

        Açıklandı.

        Füze yüzünden düşmüş.

        Füze uçağa isabet etmemiş ama hemen kanadının altında patlayınca blast etkisiyle uçağın dengesi bozulmuş ve çakılmış.

        Doğrusunu isterseniz, askeri savcılığın yaptığı bu açıklama, uçağın düşüşü üzerindeki "karanlığı" tam olarak aydınlatamadı.

        Bakın ismi bende saklı bir uzman, yanıtlanması gereken soruları nasıl sıralıyor:

        Söz konusu füzelerin infilak şekilleri: Proximity, contact, command fuzing.

        Yani; yakınında, temasla, kumandayla infilak. Karadan havaya S200 serisi füzelerde yakınında infilak özelliği mevcut. İsabet oranını artırdığı için aktif radarlı füze, hedefe 5 metre yaklaştığında infilak edebilir. Ancak infilak sırasındaki etki sadece patlayıcı kimyasalın bulunmasıyla nasıl mümkün olabilir?

        1- Kimyasalın bulunduğu uçak parçası günlerce Akdeniz gibi tuz oranı yüksek sularda binlerce metre derinde bekledi.

        2- Söz konusu uçak parçasında füzeye ait şarapnel etkisi, patlama deformasyonu varsa bunu mutlaka bize de göstermek zorundalar.

        3- Eğer bu parçada iz/hasar/yara yoksa sadece kimyasal bulaşması mümkün olabilir mi?

        4- F-4 uçağının boya kimyasalı ile hangi şartlarda tepkimeye (infilak ısısı) girmiş ki yukarıda bahsettiğimiz deniz suyu etkisi analizi etkilememiş?

        5- S200 gibi füzelerin (yaklaşık 600800 KG, 5-7 metre) bölge radarlarına yakalanmamaları mümkün değildir.

        6- Suriye'nin elinde olduğunu iddia ettiği kuyruk parçaları şu an nerededir?

        Botların enkazdan önce yüzeyde bulunması da kafa karıştıran bir unsurdur.

        7- Kokpitin içinden çıkmış olmalarının tek açıklaması, kendilerinin kullandığı fırlatma sistemiyle olabilir.

        Yapılacak deneyde botların nasıl yüzeye çıktığı aynı koşullarda yapılmalıdır, yani bir havuz ya da küvette olmaz.

        Binlerce metrelik denizdeki dip akıntılarının botları nereye götürebileceği, bir botun kokpitten (F-4 gibi uçakların kokpitinde pilot bacağını çok dar bir sütuna sokar) takılmadan nasıl çıkacağı, ve tabii ki bot bağcıklarının nasıl çözüleceği gerçek koşullarda denenmelidir. F4 uçaklarının kendi eksiklikleri göz ardı edilmemelidir.

        8- Fırlatma mekanizması (hangi hız ve irtifada etkin?)

        9- Pilotları deniz üstünde tutması gereken meyveslerin durumu.

        Bu sorular açıkça yanıtlanmadan, yapılan açıklama, inandırıcı olmaktan çok yasak savmaya yönelik bir açıklama olarak algılanacaktır.

        Hukuk olduğunu hâlâ öğrenemediniz mi Aziz Bey

        OKURLAR soruyor, "Aziz Yıldırım'ın Habertürk muhabirlerini Fenerbahçe Stadı'na almaması karşısında eliniz kolunuz bağlı oturuyor musunuz? Niye hakkınızı aramıyorsunuz?" diye.

        Elbette ki elimiz kolumuz bağlı oturmuyoruz.

        Ama "mafyavari yöntemlere" karşı aynı yöntemleri izleyecek halimiz yok.

        Anladığım kadarıyla Aziz Yıldırım, 1 yıl içeride kalmasına ve 7 yıla yakın hapis cezasına mahkûm edilmesine rağmen, alıştığı yöntem ve sistemlerden vazgeçmiyor.

        Can çıkar huy çıkmazmış.

        Muhabirlerimizi Fenerbahçe Stadı'na sokmuyor.

        Biz de buna karşı, her seferinde gerekli mercilere başvuruyoruz.

        Başta Futbol Federasyonu'na.

        Federasyon, Aziz Yıldırım karşısında eli kolu bağlı duruyor.

        Korkudan sesini çıkaramıyor.

        Biz gerekli tutanakları tutup şikâyette bulunuyoruz.

        Federasyon Disiplin Kurulu da, bizim stada alınmadığımız her maç için Fenerbahçe kulübüne ceza veriyor.

        Katlanarak giden ceza 30 bin TL oldu.

        Bununla da yetinmiyoruz.

        Konuyu UEFA'nın yetkili kurullarına taşıdık.

        Onlar da olaydan haberdar.

        Fenerbahçe'nin UEFA maçlarında UEFA gözlemcilerinin "yetkilerini" kullanmaları sonucunda düne kadar bu maçlarda stada girebiliyordu muhabirlerimiz.

        Fenerbahçe yönetimi dün UEFA'ya da "İstediğiniz cezayı verin. Biz bunları stada sokmayacağız" dedi.

        UEFA, "Çok ağır ceza veririm" deyince almak zorunda kaldılar.

        Ne yazık ki, aynı dirayeti bizim federasyon gösteremiyor.

        Fenerbahçe Başkanı'nın bize uyguladığı bu yasadışı durumu yargıya da taşıdık.

        Başta başkanları Aziz Yıldırım olmak üzere, Fenerbahçe yönetimini mahkemeye verdik.

        Aziz Yıldırım'ın katıldığı televizyon programındaki ikrarı da dosyaya girdi.

        Bunun için de yargı karşısına çıkacak ve hesap verecekler.

        Aziz Yıldırım'a Türkiye'de "hukuk" olduğunu bir kez daha hatırlatacağız.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Havaya attığımız taşın başımıza düşme ihtimali olduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar