Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BALYOZ Davası sonunda sonuçlandı.

        Mahkemenin kararları beni hiç ama hiç şaşırtmadı.

        Mahkeme sürecini yakından izleyince, yargıçların nasıl bir karar alacağını tahmin etmek pek de güç değildi.

        Benim şahsi kanaatimi soracak olursanız söyleyeyim.

        Bu bazı üst düzey komutanların darbe planladıklarından hiç ama hiç kuşku duymuyorum.

        Sanıklar tarafından "düzmece" olduğu söylenen CD'deki bilgi ve belgelere dayanarak değil...

        Özden Örnek'in günlükleri beni bu kanaate sevk ediyor.

        Ama yürütülen davanın "adil yargılama" olarak görülemeyeceğini de biliyorum.

        Sanıkların, masumiyet iddialarını kanıtlamak için dinlenmesini istedikleri tanıkların dinlenmemesi ve "sahte" olduğunu öne sürdükleri delillerle ilgili "derinlemesine ve istenen nitelikte" araştırma yapılmamış olması, bu kararın üzerinde bir "kara leke" olarak duracaktır.

        "Darbe geleneğiyle hesaplaşma" olsun diye hukukun kullanılması "adil" bir tavır değildir.

        Bunların tümünden öte bu dava aslında herkese ders olmalıdır.

        "Güçlü olduğu dönemde hukuku eğip büken ve başkalarının adil yargılanma hakkına saygı duymayan herkesin bu davaya bakıp düşünmesi gerekir. Dün haksız yere mahkûm olduğunu düşünüp feryat eden bu anlı şanlı isimler, bundan bir süre öncesine kadar asla ve asla yargılanmayacaklarından emindiler. Ve güçlü oldukları dönemde, başkalarının adil yargılanma haklarına saygı duymayı falan hiç düşünmediler. Bence artık herkes bunu düşünmelidir. Adil yargıya ve gerçek adalete herkesin, asla yargı önüne çıkmayacaklarından emin olanların bile ihtiyacı vardır."

        Aytaç Yalman beni kınadı

        DÜN Habertürk TV'de Balyoz Davası'nı konuşurken, Aytaç Yalman'ın ve Hilmi Özkök'ün tanık olarak dinlenmemesini eleştirdim ve "Yalman'ın gizli tanık olduğu bile söylendi" dedim.

        Bu cümlem üzerine Aytaç Yalman bir açıklama yolladı.

        Satırına dokunmadan sizlere iletiyorum:

        "Habertürk Televizyonu'na

        Medya mensupları söyledikleri ve yazdıkları her hususu vicdan muhasebesi yaparak söylemek ve yazmak durumundadırlar. Çünkü söyledikleri ve yazdıkları onları kanaat önderi olarak kabul eden dinleyenler ve okuyanlar tarafından doğru kabul edilmektedir.

        Yıllardır haksız suçlamalara ve iftiralara muhatap oldum. Zaman zaman yazılı açıklamalar yapmak suretiyle ve yargı yolu ile kendimi ifade etmeye çalıştım. Ancak ilk yazılar ve söylenenin insanlar üzerinde güçlü bir algı yarattığı bilinmektedir.

        Habertürk Televizyonu'nda 21 Eylül 2012 saat 14.15'te Fatih Altaylı elinde hiçbir bilgi ve belge olmadığı halde benim gizli tanık olabileceğimi ifade etti. Bu yalan ifadeyi reddediyor, söylediklerinden dolayı kendisini kınıyor, özür dilemesini talep ediyorum.

        Defalarca tanık olmak için çeşitli yöntemlerle mahkemeye müracaat ettim. Ancak mahkeme tanıklığımı uygun görmedi. Hal böyleyken Kuvvet Komutanlığı yapmış birinin gizli tanık olabileceğini ifade etmek abesle iştigaldir.

        Medya mensubu olmak her şeyden önce vicdanlı olmayı gerektirir.

        İnsanlar söyledikleri sözün esiri, söylemediği sözün hâkimidir.

        Bu açıklamamın kamuoyuna duyurulmasını rica ederim.

        Aytaç YALMAN

        E.Orgeneral

        37'nci Jandarma Genel Komutanı 41'inci Kara Kuvvetleri Komutanı"

        Bu da benim yanıtım

        SAYIN Aytaç Yalman, Habertürk Televizyonu'na yolladığınız faksın Fenerbahçe Orduevi'nden çekilmiş olması sizde hâlâ eski alışkanlıklarınızın sürüyor olmasının nedeni olsa gerek.

        Oldukça "tepeden bakan", hatta "küstah" diyebileceğim bir tonlama.

        "Sizden özür dilememi talep ediyorsunuz."

        Ama yolladığınız mesajı bana değil, Habertürk Televizyonu'na yolluyorsunuz.

        Benden özür bekliyorsanız, o mektubu bana yazacaksınız.

        Fatih Altaylı'ya.

        Televizyondan özür bekliyorsanız o zaman televizyona.

        Ben yine de "vicdan sahibi" olduğum için yanıtınızı aynen yayınladım.

        Yazmış olduğunuz metinde, sizin de belirttiğiniz gibi bu cümleyi ilk söyleyen ben değilim.

        Zaten "Gizli tanıktır" demedim. "Olabilir" diyerek bununla ilgili davanın başından beri her yerde konuşulanları aktardım.

        Fazlası da konuşuluyor, siz de biliyorsunuz.

        Meşhur "bavul"un sizin tarafınızdan hazırlandığı bile söyleniyor.

        Bunların konuşulduğunu siz de biliyorsunuz, zaten yanıtınızda söylüyorsunuz da.

        Yaşınıza ve geçmişte bulunmuş olduğunuz makamlara saygımdan dolayı yanıtınızı yayınladım.

        Tanık olarak söyleyecek "önemli şeyleriniz" olmalı ki, tanıklık yapmak istemişsiniz.

        Talep ettiğiniz halde dinlenmemiş olmanız, yargılamayla ilgili olarak önemli bir soru işareti yaratacaktır.

        Umarım bu davanın "adil" olmasını sağlamak bakımından bildiklerinizi anlatma fırsatını başka bir şekilde elde edersiniz.

        Haksız olduğum zaman özür dilemekten hiçbir zaman kaçınmadığım ve bunu severek yaptığım halde, kusura bakmazsanız sizden özür dilemeyeceğim.

        Hem özrü talep biçiminizden dolayı, hem de özür dilenecek bir cümle sarf etmediğim için.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        En azından bundan böyle adaleti, ezeli rekabete malzeme yapmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar