Savaşmak istiyorsanız buyurun savaşın ama bunları unutmayın
AK Parti ve hükümet, Suriye politikasını sertleştiriyor.
Tezkere istediler önce.
"Savaşacak mıyız?" diye sorulunca, "Savaşmak için değil, caydırıcılık için" dediler.
"Bu söylenir mi, tezkerenin inandırıcılığı kalmadı" eleştirisi geldi ardından.
Bu kez, "Gerekirse savaşırız, korkacak değiliz" demeye başladılar.
Doğru diyorlar.
Korkacak halimiz yok ya.
Gerekirse savaşılır da, "gerekirse" kelimesi önemli.
"Suriye ile savaş niye gerekli" onu anlamak zor.
"5 vatandaşımızı öldürdüler" diyeyse inanmam.
9'unu öldürmüşü var, 2 yıldır özür beklediğimiz.
"Yanlışlıkla vurduk" diyor adamlar zaten.
Biz de yanlışlıkla 34 vatandaşımızı vurmadık mı?
Tabii Türkiye savaşmak istiyorsa Suriye'yle bizim tutacak halimiz yok.
Parlamento'da çoğunluk savaşmak isteyenlerde.
Genelkurmay Başkanı zaten bölgede denetlemede.
Savaşırlar, daha doğrusu savaşırız.
Ama savaşmadan önce bir hatırlatmada bulunmak isterim.
"Vatan savunması dışında" nedenlerle onunla bununla savaşanlardan birkaç örnekle.
Mesela ABD.
Bizim gibi "dünya gücü olma" niyetlisi değil ABD. Zaten dünya gücü.
Para desen gani. Dünyanın en büyük ekonomisi. Zaten dünyanın parasını basma yetkisi de onda, sıkıştı mı basıyor doları. 100 doları 8 sente mal ederek.
Uçağını kendi yapıyor, füzesini kendi yapıyor, Pretador'unu kendi yapıyor. Bombasını kendi yapıyor üstelik.
O Amerika, Irak'ı işgal etti.
8 sene kaldı Irak'ta. Üstelik de ekonomik çıkarlarını korumak için.
Ne oldu sonunda biliyorsunuz.
Ekonomisi battı.
Ülke krizin kucağında. İşsizlik aldı başını gidiyor. Üretim çöktü. Dolar 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en vahim durumunda.
Obama 4 yıldır Irak işgalini sona erdirmek için uğraşıyor ama çıkmak, girmekten daha zor.
Hadi onu geçelim.
Ya Rusya.
Dünya tarihi 1979'da değişti biliyorsunuz.
Sovyetler Birliği, Afganistan'ı işgal edince.
SSCB, Afganistan'a bir girdi bir daha çıkamadı.
O savaşın maliyetine, o savaşın getirdiği yüke bırakın bir ülkeyi, bir rejim dayanamadı.
Sovyetler'in Afganistan macerası bir ülkeyi değil, bir bloku bitirdi.
Doğu Bloku çöktü. Sovyetler bitti.
Bugün dünyanın dört bir tarafından dünya güzeli, dünya kültürlüsü Rus kızlarından "Nataşa" diye bahsediliyorsa Rusya, Afganistan'a girdiği içindir.
Savaş yanlıları bunları bir kenara not etsin.
Doğrudur, biz Suriye'ye gireriz. Hem de şahane girer, 24 saatte Şam'a varırız.
Ama sonra bu işin dönüşü nasıl olur onu bilmem.
Hele yukarıdaki iki örneğe bakınca, korkarım.
Ölen teröriste ağlanır mı?
DİYARBAKIR Emniyet Müdürü, "Ölen teröriste ağlamayan insan değildir" deyip Başbakan'dan da zılgıtı yiyince düşündüm.
Yaklaşık 20 yıl önce yaşadığım olay aklıma geldi.
Birkaç kere sağda solda anlattığım bir olay.
Geçmiş zaman. Tam tarihi emin olun hatırlamıyorum ama 1990'ların ilk yarısı. Hatta onun da ilk yarısıydı galiba.
Bir haber için Doğu Anadolu'dayım. Hakkâri'den Diyarbakır'a gidiyorum.
PKK'nın alana hâkim olduğu yıllar.
Bitlis'ten, askeri araçların koruması altında konvoy halinde yola çıktık.
Bitlis Deresi'ni takip eden yolda konvoy PKK'nın saldırısına uğradı. Çatışma çıktı. Çatışma dediğim epey sürdü. Sonunda PKK'lılar ölülerini bırakarak kaçtılar.
Anlatılanlara bakmayın. Devlet dediğin ciddi müessese. Olay yerine savcı geldi. Cesetler toplanıyor.
Birkaç PKK'lının cesedi toplandı. Askeri araca yüklendi. O sırada uzakta taşa benzer bir şey var.
Savcıya, "Galiba orada da bir ceset var" dedim.
Oraya doğru gittik.
Hakikaten bir PKK'lı. Olduğu yerde vurulmuş. Dizlerinin üzerine kapaklanmış. Uzaktan kaya parçası gibi duruyor.
Baktılar bir kadın terörist.
Askerler kollarından ve bacaklarından tuttular, yola doğru taşıyorlar.
O sırada teröristin cebinden bir defter düştü.
Ben de yerden aldım, sayfalarını karıştırıyorum.
Küçük, siyah bir bloknot.
Bir tarafına örgütün eğitim talimatları not edilmiş.
Tersten açınca ise içinde şiirler var.
Yani önden açınca terörist. Tersten açınca "Şiir yazan genç bir kızın hatıra defteri".
Ve sayfa aralarında kurutulmuş çiçekler.
Bir tarafında terör eğitimi, bir yanında pastoral bir romantizm.
Ve o satırları yazan terörist genç kız, önümde kanlar içinde taşınan bir ceset.
O gün bir terörist için ağladım.
Onu bu kadere mahkûm edenlere lanet okuyarak.
Hıçkıra hıçkıra ağladım.
Ve her anlattığımda yine gözlerim doldu.
Şimdi de!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Düşündüğümüz zaman.