Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇAMLICA'ya yapılacak cami meselesinde ilk gün nerede duruyorsam, bugün aynı yerdeyim. Cami yapılmasına hiç ama hiç karşı değilim.

        Bence Taksim'e de yapılmalı, küçük ama şık bir cami.

        Kilisenin tam çaprazına. Hatta bir de sinagog yapılsa daha iyi olur.

        İstanbul gibi bir kentin göbeğinde, üç din yan yana.

        Çamlıca'ya da yapılabilir, başka bir tepeye de.

        Ama ilk gün dediğim gibi, "güzel bir cami"...

        Ama çağdaş İslam'ı anlatacak, mimarisiyle hem Türkiye'nin, hem İslamiyet'in 21. yüzyıldan geleceğe bakışını gösterecek bir cami.

        En başından beri yazdığım gibi böyle projeler öyle üç beş haftada yapılamaz.

        İstanbul'u tanıyacak, İslamiyet'i tanıyacak, Türk kültürünü, gelmişini geçmişini bilecek, bu kentin doğasını anlayacak, ruhunu özümseyecek...

        Sonra oturup çizecek.

        Dün için değil, bugün için değil, gelecek için çizecek.

        "Dünyanın en önemli mimarları bu işe seferber edilmeli" dedim hep.

        En başta Zaha Hadid.

        Belki Norman Foster.

        Hâlâ çizebiliyorsa Frank Gehry.

        Ya da Santiago Calatrava.

        Ve tabii bizimkiler.

        Emre Arolat, Murat Tabanlıoğlu, Han Tümertekin...

        Bunlar çizmeli Çamlıca camiini.

        Ama öyle sok çıkar boyacı küpü usulü değil. Uzun uğraşlarla, uzun çalışmalarla. "Gerçek bir İstanbul camii" çizilmesine imkân sağlayacak zamanı, bunu yapabilecek büyük mimarlara vererek.

        Türkler İslamiyet'i seçtikten ve özellikle de Anadolu'ya geldikten sonra İslami mimari anlayışına, içine girdikleri kültürleri, kendi kültürleriyle harmanlayarak yepyeni bir cami anlayışı ve mimarisi sundular.

        Sinan o gün için "avangard" bir mimardı.

        Kendinden öncekileri taklit etmedi.

        O dönemin büyük Türk padişahları da o avangard üslubu anlayabilecek ve takdir edebilecek kadar iyi eğitimli, bilgili, kültürlü oldukları için bugün İstanbul'un siluetini o eserler süslüyor.

        Türk Müslümanları bugün de aynı "ilerici" anlayışla hareket etmek, en iyisi, en moderni, en farklısı ne ise onu bulup yaptırmak zorundadır.

        İstanbul'a bir damga vurulacaksa böyle vurulmalı.

        500 yıl sonra yapılan taklitlerle değil.

        Bu taklitleri yapacaksanız Anadolu'da Sinan eserleri olmayan kentlere yapın.

        Ama yarım bin yıl sonra Sinan'ın karşısına taklitlerini dikerek değil.

        Irak'ta iç savaş ve fırsatlar

        IRAK'ta olan biteni izliyor musunuz?

        Ben izleyin derim.

        Çok ilginç gelişmeler oluyor.

        Yıllardır söylediğim bir şey var.

        "Kuzey Irak'ın Irak'la hiçbir bağı yok. Ne etnik, ne dini, ne politik. Orası Kuzey Irak değil, Güney Anadolu" diye.

        Bunu yıllar önce Abdullah Gül de söylemişti, "Oradakiler bizim akrabalarımız" diyerek.

        Bu durum Saddam sonrasında da aynen sürüyor.

        Irak merkezi yönetiminin ordusu ile Kuzey Irak Kürt yönetiminin ordusu bir süredir çarpışıyor.

        Bunun orta ve uzun vadede ortaya çıkaracağı sorunları ve ardından gelecek sonuçları tahmin etmek için kâhin olmaya ya da derin bir stratejiye gerek yok.

        Gelecek ve olacak olan kendini gösteriyor.

        Bu Türkiye için iyi değerlendirilirse bir fırsat, iyi değerlendirilemezse bir tehdittir.

        Bunu iyi değerlendirebilmenin tek yolu ise Türkiye'yi demokrasi ve özgürlükler açısından ileri taşımaktır. Bunu yapabildiğimiz zaman geleceğin Türkiye'si, hayal edebileceğimizin ötesinde bir güce ve yere sahip olabilir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ

        Geçmişi geçmeyi hedeflediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar