Şimdi hedef uzaya taşımak
GÖKTÜRK uydusu uzayda.
Ben bu satırları yazarken fırlatılmıştı ama en kritik aşamaya henüz geçilmemişti.
Yörüngeye yerleşecek, ayarları yapılacak, çalışmaya başlayacak inşallah.
Türkiye'nin şimdiye kadar uzaya yerleştirttiği uyduların en iyisi Göktürk.
HD denilen türden.
Ama daha önemli bir özelliği var.
"Yerli malı."
2007'de TÜBİTAK'a ve TUSAŞ'a verilen görevle yapımına başlandı ve tamamen Türkiye'de imal edildi.
Nereden nereye.
Yıllar önce ilk uydumuzu yurtdışında yaptırmış, Guyana'dan uzaya yollatmıştık.
Bizimle tek ilgisi, yapım ve fırlatma parasını bizim vermemizdi.
Türk uydusu idi ama Türkiye ile hiçbir ilgisi yoktu.
Sonra da başarılı başarısız uydular gönderttik gökyüzüne, ama hiçbirini kedimiz imal etmedik.
İlk kez dün Türk mühendislerinin projelendirdiği, Türk mühendis ve teknisyenlerin imal ettiği bir uydu fırlattık.
Gecikmiş ama önemli bir iştir.
Fakat bana göre yeterli değildir.
Türkiye bundan sonra da daha çok uyduya ihtiyaç duyacak.
Şimdiki hedefimiz bu uyduyu imal etmek değil, bu uyduyu yörgüngeye taşıyacak füzelere sahip olmaktır.
Bugün Kuzey Kore bunu yapabiliyorsa, Türkiye de yapabilmelidir.
Şimdiki hedef bu olmalıdır.
Uyduyu yapabilmek önemlidir.
Ama yörüngeye taşıyabilecek bir ülke haline gelmek çok önemlidir.
45 yıla sicil affı mı?
ÖCALAN lisede okurken namaz kılarmış, çok efendi adammış, şuymuş, buymuş.
Eeeeee!
Ne yapalım yani.
Biraz daha geriye gitsek, "Çok uslu çocuktu. Hiç ağlamazdı. Annesinden meme emmekten başka bir şey yapmazdı"yı duyacağız yakında.
Eeeeeee!
Ne olmuş yani!
Elbette kimse anasından terörist, katil, hırsız, uğursuz doğmuyor.
Her çocuk masum. Her bebek temiz.
Ama hayat herkesi farklı şekilde yoğuruyor, tıynetine göre şekillendiriyor.
Bakın size bir hikâye anlatayım.
Hikâye değil gerçek.
Mekteb-i Sultani'de talebeyiz.
6. sınıfta aramıza yeni bir öğrenci geldi. Başka bir okuldan, bir şekilde Galatasaray'a geçmiş.
Nasıl efendi bir çocuk anlatamam.
Sınıfta namaz kılan üç kişi var, biri bu.
Beş vakit namaz kılıyor her gün. Gayet efendi. Gayet mutaassıp.
Birkaç yıl sonra sınıfta kaldı. Ailesi okuldan aldı.
Aradan birkaç yıl daha geçti. Biz okulu bitirdik.
Bu arkadaştan bir haber geldi.
Dönemin ünlü kadınlarıyla gezer tozar olmuş. Sağda solda gördük, altında lüks otomobiller.
Sonra gazetelerde gördük bu arkadaşı.
Kaçakçılıktan yakalanmış, hapse girmiş.
Bildiğim kadarıyla epey yattı.
12 yaşında namaz kılardı. 22 yaşında kaçakçılıktan hapse girdi.
İnsan bu.
Değişiyor, başkalaşıyor.
Girdiği çevre, bir arkadaş, bir özenti, bir kompleks, bir ruh hali o insanı bambaşka bir hale çeviriyor.
Abdullah Öcalan da lisede çok iyi bir çocukmuş.
Ne yapalım yani.
Aradaki 45 yılı sicilden silelim mi!
Tereyağından kıl nasıl alınır?
NBC muhabiri Aziz Akyavaş, Suriye'de kaçırıldı.
Dün de serbest bırakıldı ve Türkiye'ye döndü.
Bizden bir gazeteci Suriye'de kaçırıldığı zaman olan biten ile bir Amerikan televizyonunun muhabiri kaçırıldığı zaman olan biten arasındaki farkı anlatacağım.
Bizim arkadaşlardan biri kaçırıldığı zaman olan biteni anlatmaya aslında pek de gerek yok.
Ortalık ayağa kalkar, gazeteci kuruluşlarının başkanları, siyasetçiler, meslektaşları demeç üzerine demeç verir, ortalık karışır ama gazeteci arkadaşlarımız kolay kolay serbest bırakılmaz. Tam aksine haftalarca, aylarca rehin kalırlar.
NBC muhabiri kaçırıldığı zamansa olaylar şöyle gelişti.
Akyavaş'ın kaçırıldığı önce bir internet sitesinde haber oldu.
Sonra bazı gazeteciler bununla ilgili twit'ler attılar.
NBC hemen devreye girdi.
Araya dostlar sokularak Akyavaş'ın kaçırılmasının haber olarak kullanılmaması, durumun çok kritik olduğu ve insani duyarlılık gösterilmesi istendi.
Önce haberi kullanan internet sitelerini aradı NBC'ciler.
Sonra konuyla ilgili twit atan gazetecileri tek tek arayıp veya aratıp bu twit'leri silmelerini istediler.
Türk Dışişleri'nden rica edip konuyu gündeme taşımamalarını rica ettiler.
Sonra da Suriye içindeki adamlarını "sessizce" harekete geçirdiler ve olay uluslararası bir boyut kazanmadan, gürültüsü kopmadan ve Suriye için milli bir mesele haline gelmeden konuyu çözüp muhabirlerinin serbest kalmasını sağladılar.
Tereyağından kıl çeker gibi.
Biz ise genelde böyle meseleleri tereyağını tavaya döküp eriterek çözüyoruz. Erimiş yağın içinden kılı almaya çalışırken elimiz yanıyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Havlayan köpeklere havlamamız gerekmediğini bildiğimiz zaman.