Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, bu akşam saat 19.00'da Teke Tek'te olacak.

        2003 ila 2007 yılları arasında Teke Tek'te Başbakan Erdoğan'ı sık sık konuk ettik.

        Büyük ihtimalle Başbakan'ın en fazla katıldığı tartışma programıydı Teke Tek. Türkiye'nin gündemine damga vuran pek çok konu, Teke Tek'te açıklanmıştı, Teke Tek'te konuşulmuştu.

        Uzunca bir aradan sonra, Başbakan'ı bir kez daha Teke Tek'te ağırlayacağız.

        Terörün sona ermesi için en umutlu olduğumuz bugünlerde umutların arkasındaki gerçeği, terörün sona ermesiyle birlikte Doğu ve Güneydoğu'da başlatılacak kalkınma hamlesinin detaylarını, uzlaşma olmazsa, AK Parti'nin 3 ay içinde TBMM'ye getireceği Anayasa'nın ana hatlarını, Başkanlık sistemiyle ilgili Başbakan'ın düşüncelerini ve bu sistemi neden istediğini, 3. dönemi tamamlayarak TBMM'den ayrılacak olan pek çok önemli ismin bundan sonraki süreçte Türkiye'ye nasıl katkı sağlayacağını, önümüzdeki dönemde yapılacak 3 seçimde AK Parti'nin izleyeceği yolu ve aklımızdaki tüm soruları Başbakan'a yönelteceğim.

        Başbakan'ı konuk ettiğim tüm Teke Tek'lerdeki en önemli izlenimim, Başbakan Erdoğan'ın yanıtlarındaki "samimiyet" olmuştu.

        Bu kez de samimi bir sohbet izlemek istiyorsanız saat 19.00'da Habertürk'e bekliyorum.

        Büyük devlet ve vatandaşları

        AMERİKALI, isimsiz, sıradan bir genç kız İstanbul'da kayboldu.

        Herkes seferber, Sarai'yi arıyor.

        Ama beni en çok etkileyen ABD'nin tavrı.

        FBI devrede. Türk polisi ile işbirliği içinde, vatandaşlarının bulunması, akıbetinin belli olması için çalışıyor.

        ABD'nin benim en hoşuma giden tavrı işte bu aslında.

        Yıllar önce İspanya'da Real Madrid-Galatasaray maçına gitmiştik.

        Stada girmek için kuyrukta beklerken, İspanyol taraftarlardan bir grup, Galatasaraylıların üzerine saldırdı.

        İspanyol polisi de araya girdi, ama ne girmek.

        Real Madridli taraftarlara dokunmadılar bile.

        Galatasaraylılara ise atlı polisler ve bizim çevik kuvvet benzeri robocop'lar coplarla daldılar.

        Olayla alakası olmayan ve kenarda olanı biteni izleyen ve pek çoğu Galatasaray'da yöneticilik de yapmış veya yapacak olan grup da polis saldırısından nasibini aldı.

        Benim dışımda gruptaki herkes coplarla perişan oldu.

        Polisin saldırısı sürerken, aramızdan biri cebinden ABD pasaportunu çıkarıp "Ben ABD vatandaşıyım. Bana vuramazsınız" diye bağırmaya başladı.

        Polis anında durdu.

        Arkadaşımız bununla yetinmedi.

        ABD Konsolosluğu'nu arayarak durumu anlattı ve şikâyetçi olmak istediğini, konsolosluktan hukuki yardım beklediğini söyledi.

        Yarım saat sonra ABD Konsolosluğu'ndan bir görevli stada gelip arkadaşımızı buldu ve şikâyet evraklarını hazırladı.

        Daha sonra polis şefi gelerek arkadaşımızdan özür diledi. Şikâyetçi olmamasını rica etti.

        Bizimki şikâyetçi olmakta ısrar etti.

        Daha sonra Real Madrid yöneticileri gelip arkadaşımızdan özür dilediler ve maçı şeref tribününde izlemesi için davet ettiler.

        Orada "büyük devletin" ne olduğunu, büyük devletin vatandaşı olmanın ne anlama geldiğini ve büyük devletin vatandaşına nasıl sahip çıktığını canlı canlı yaşadım, gördüm.

        Bu arada biz ne mi yaptık.

        Biz de bizim konsolosluğu aradık. Türk Konsolosluğu'nu.

        Telefona bakan görevli yetkili kimsenin olmadığını, kendisinin de bir şey yapamayacağını söyledi.

        Bizim konsolosluklarımız da vatandaşlarına Amerikan konsoloslukları kadar sahip çıktığı zaman anlayacağım ki, büyük devlet olma yolundayız.

        Polis, Türk pasaportunu görünce vurmaktan vazgeçerse o zaman zaten büyük devlet olmuşuz demektir.

        Şartlı refleks

        DÜNÜN en güzel haberi, bir düğünde havaya ateş açarak 1 kişinin ölümüne sebep olan "maganda"ya savcının 50 yıl hapis istemesi.

        Sadece ona da değil, bu "öküz"e silah verene de 30 yıl istemiş savcı.

        O savcıyı görürsem ellerinden öpeceğim.

        Çünkü bu hayvanlık türüyle başka türlü mücadele etmemize imkân yok.

        Canı isteyen, aşka gelen sözde kutlama yapmak için silahı alıp tetiğe basıyor.

        Sonra da birilerinin keyif günü, başka birilerinin ölüm gününe dönüşüyor.

        Bunlar yakalandığı zaman da "İstemeden ölüme sebebiyet verme" suçlamasıyla mahkemeye çıkarılıyor, birkaç yıl ceza alıp kurtuluyordu.

        Bu cezalar belki bu magandaların aklını başına getirir ve keyif yapmak için tetiğe basmadan önce, bir nebze de olsa düşünmelerini sağlar.

        Diyeceksiniz ki, bu hayvanlarda düşünce olsa zaten bunu yapmazlar. Bence öyle değil. Bu hayvanlar düşünmeseler bile en azından şartlı refleks geliştirirler.

        "Ateş açarsam sadece başkasının değil, benim de hayatım kayar" refleksi.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        "Kim olmuş ki, ben olayım" demediğimiz zaman

        Diğer Yazılar