Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Erdoğan'ın verdiği inisiyatifle yürütülen İmralı görüşmeleri ve bu görüşmelerle başlayan terörü bitirme süreci, Türkiye açısından terörün ve kanın sona ermesi dışında çok önemli bir "siyasi viraj" niteliği de taşıyor.

        Eğer görüşmeler başarıyla sürdürülür ve başarıyla tamamlanırsa, ki öyle olacak gibi görünüyor, Türkiye'de siyaset eskisinden çok farklı bir hale gelecek.

        Bugüne baktığınız zaman Türkiye'de "laiklik" eksen alarak siyaset yapan iki parti var.

        Bunlardan biri herkesin bildiği gibi

        CHP, diğeri ise BDP.

        Ancak her iki parti de terörle malul.

        CHP, milliyetçi Kürt siyasal hareketi nedeniyle kendini MHP'ye yakın görmeyen ulusalcıların "işgali" altında olduğu için "demokratlaşamıyor".

        BDP ise aşırı milliyetçi Kürt siyaseti yaptığı için "laikçi ve demokrat" Türklerle barışamıyor.

        Bu denklemden "Kürtçülük" ve "terör" unsurları dışarı çıktığı anda seçmende çok ciddi bir rahatlama olacak.

        CHP bir anda "Kürtçülük ve terör" dışında pek çok ortak değere sahip olduğu BDP seçmeniyle barışacak.

        BDP ise "Kürtçülük ve terör" dışında BDP'nin demokrat ve halka temas eden siyasetini temelde beğenen CHP veya diğer sol seçmenle arasındaki duvarı yıkacak.

        Bu sürecin sonunda büyük bir olasılıkla bu iki parti bir şekilde aynı çatı altında birleşecek.

        Ya da seçmen bu birleşmeyi aşağıda gerçekleştirecek.

        Ya CHP gerçek bir demokratik sol parti olacak ve BDP seçmenini de ele geçirecek veya CHP bunu başaramazsa kitlesini BDP'ye kaptıracak ve BDP güçlü bir parti olarak AK Parti'nin rakibi haline gelecek.

        MHP'yi ise gerçekten çok zor bir dönem bekliyor.

        Terör olmayınca karşıtlığı da olmayacağı için, yeni bir siyaset bulamazsa, ki bulması çok zor görünüyor, yavaş yavaş eriyip yok olacak.

        Kitlesi diğer partiler tarafından paylaşılırken aslan payını AK Parti alacak.

        İşin aslına bakarsak, AK Parti terörü sona erdirecek adımları atarken, bir yandan da normalleşecek bir siyaset içinde kendi rakibini de kendi yaratma yoluna gitmiş oluyor.

        Tabii iktidar partisi de bu süreçte kendini güçlendiriyor.

        İmralı'da yapılan konuşmalara bakarsanız, Öcalan'ın herkesten çok AK Parti Lideri ve Başbakan

        Erdoğan'a güvendiğini, hatta satır aralarını okursanız Erdoğan'a bir hayranlık duyduğunu da görüyorsunuz.

        Bunun bölgede mutlaka bir karşılığı olacaktır.

        CHP temas noktası olabilir

        BAŞBAKAN Erdoğan'ın, Esad'a giden CHP heyeti nedeniyle anamuhalefet partisine olan kızgınlığını anlamakla birlikte, CHP'nin Esad'la olan bağlantısını Türkiye lehine kullanabileceğini düşünüyorum.

        Suriye gibi, Türkiye'yle en uzun sınıra sahip olan komşumuzun, Türkiye'ye de büyük sorunlar yaratan bir karışıklık içindeyken, her ne kadar yönetimine ters düşmüş ve düşmanca bir tavır içine girmiş olsak da Türkiye'yle mutlak surette bir "diyalogunun" olması gerekiyor.

        Birbiriyle gerçek savaş halinde olan ülkelerin bile "asgari bir diyalog" içinde oldukları göz önüne alınırsa, Türkiye'nin de Suriye ile minimum ölçülerde de olsa bir diyalog sürdürmesi gerek.

        Bu diyaloğu bugün hükümetin doğrudan yapma imkânı kalmadığına, Dışişleri de aynı tarzda yürüdüğüne göre diyaloğu yürütecek tek unsur anamuhalefet partisi.

        Meseleye bu açıdan baktığımız zaman hükümetin CHP'ye kızsa da, CHP'nin bu temas kabiliyetine bir işlevsellik katma imkânından yararlanması gerekiyor.

        Başbakan Erdoğan geçmiş tecrübesine dayanarak Esad ile diyalog kurulamayacağını, Esad'ın her türlü diyaloğu riyakârlık içinde tüketen biri olduğunu, diyalogları karşılıklı çıkarlar için değil, kendi diktatoryasını güçlendirmek ve legalize etmek için kullandığını biliyor.

        Büyük ihtimalle kızgınlığı bu yüzden.

        Hiçbir işe yaramayacak diyalogların Esad'a zaman kazandırdığını, Esad'ı havaya soktuğunu ve gitmesini geciktirdiğini düşünüyor olmalı.

        Buna hak vermemek elde değil.

        Ama her halükârda yine de bir "temas noktası" gerekli.

        Bu temas noktası CHP olabilir.

        Ama CHP de bu ilişkiyi "Türkiye lehine" kullanma kararlılığını göstermeli.

        Belki de bu temaslarla ilgili hükümetle ilişki içinde olmalı.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Chavez hayranları, emperyalistlere kafa tutsa da özünde Chavez'in bir diktatör olduğunu unutmadığı zaman.

        Diğer Yazılar