Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in çağrısını duyunca yıllar önce yazdıklarım aklıma geldi.

        Bakan Çelik, bir çağrı yapıyor ve "Yıllar önce çeşitli haksızlıklar veya yanlışlıklar nedeniyle bu ülkeyi terk etmiş Hıristiyan veya Yahudi yurttaşlarımıza artık ülkenize dönebilirsiniz diyoruz" diyor.

        Birkaç yıl önce bu köşede ben de "Keşke böyle bir çağrı yapılsa" diye yazmıştım.

        Bu ülkeden giden binlerce Rum, Ermeni ve daha az sayıda da olsa Yahudi vatandaşımız bu ülkeye dönse, bu ülke ne kadar farklılaşır hiç düşündünüz mü?

        Nasıl bir zenginlik kazanacağımızı, sosyal hayatlarımızın nasıl değişeceğini, toplumsal yapının ne kadar hareketleneceğini hiç hayal ettiniz mi?

        Gençler elbette hatırlamaz ama bizim çocukluğumuzda bile, sayıları geçmişle kıyaslanmayacak kadar azalmış olsa da varlıklarını sürdüren kapı komşumuz Rum teyzeler, Ermeni amcaların bize neler kattığını, kültürümüzü nasıl genişlettiğini bizim nesil ucundan da olsa hatırlar.

        Elbette gidenlerin hepsinin geri gelmesi mümkün değil, ama bir bölümünün bile dönmesi ne keyifli olur.

        Üstelik de Türkiye'nin eski ve belki de o zaman için haklı paranoyalarından kurtulduğunu en açık şekilde göstermez mi?

        Üstelik benim yine bu köşede birkaç kez dile getirdiğim daha da önemli bir adım var.

        Türkiye, Balkan, komşu Arap ve hatta Kafkas ve Ermeni ülkelerinde yaşayan herkese "Türk pasaportu" verebilse, kapılarını bu ülkelere açsa, en azından ABD'nin Green Card uygulamasının bir benzerini bu ülkelerin vatandaşları için uygulamaya koysa.

        Fena mı olur!

        Bence çok şeyi değiştirir.

        Ya da çok şeyin değiştiğinin kanıtı olur!

        Gani'ye kızma, atayana kız

        BİRKAÇ gündür Hacı Mehmet Gani isimli zatı muhteremin, hiçbir yabancı dil bilmeden, gerekli şartların hiçbirine sahip olmadan atandığı Bern Büyükelçiliği Basın Ataşeliği göreviyle ilgili yazıp duruyorum.

        Hacı Mehmet Gani'ye kızmanın, onu eleştirmenin aslında bir anlamı yok.

        Çünkü bu olayda "ayıplı" olan Hacı Mehmet Gani değil.

        Hacı Mehmet Gani belli ki, uyanık bir Türk vatandaşı.

        Yakınlıklarını kullanarak kendine kıyak bir görev, kıyak bir maaş ayarlamak istemiş.

        Memlekette böylesi uyanık çok.

        Hiçbir şekilde beceremeyeceği, yapmaması gereken görevlere talip çok vatandaş çıkar.

        Bu vatandaşların bir şekilde "yırtmak" istemesini belli bir anlayışla karşılarım.

        Hacı Mehmet Gani de belli ki, böyle bir vatandaşımız.

        Asıl mesele ve asıl ayıplı olan, Hacı Mehmet Gani'yi böyle bir göreve atayan.

        Çünkü "yasa dışı bir davranış" içine giren, bu ülkenin bir devlet olmasını sağlayan yasaları çiğneyen, kaale almayan kişi veya kişiler o atamayı yapanlar.

        Çünkü Hacı Mehmet Gani'nin "Have are you" düzeyindeki İngilizce'siyle Bern Büyükelçiliği'ne atanmasında mevzuat açısından gariplikler var.

        13.1.2007 tarih ve 26402 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan, yani mevcut iktidarın çıkardığı yönetmelikte şu şart var:

        "Personelin öncelikle görevlendirileceği ülkenin resmî dilini veya İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinden birini bilmesi şarttır. Ancak Arapçanın yaygın olarak konuşulduğu ülkelerde Arapçanın bilinmesi yeterlidir. Yabancı dil bilgisi yeterliliği için Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az yetmiş puan(1) alınması veya buna denk kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan bir belgeye sahip olunması şarttır."

        Bunun istisnası ise şu: "Bu dillerin resmi dil olarak konuşulduğu ülkelerde, Yükseköğretim Kurulu'nca denkliği kabul edilen lisans, yüksek lisans veya doktora eğitimini tamamlayanlar ile resmi dili Türkçe ve lehçesi olan ülkelere görevlendirilecekler hakkında anılan fıkrada öngörülen yabancı dil yeterliliği belgesine sahip olma şartı aranmaz."

        Hacı Mehmet Gani, İsviçre'de yükseköğrenim görmediğine, Almanca, İtalyanca veya Fransızca dillerinden birini bilmediğine göre bu atama mümkün değil.

        İngilizce bilgisi ise zaten belli.

        Sadece TÖMER'de 9 ay kursa gittiğinden bahsedilmesi, "How are you" bile yazamayacak düzeyde olması, Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavı'ndan 70 almadığını ya da alamayacağını gösteriyor.

        Tüm bunlar ortadayken ataması nasıl yapılmış?

        Kim yapmış?

        Kim yaptırtmış?

        Bir incelense, altından ne çıkacak çok merak ediyorum.

        Hacı Mehmet Gani'yi bu göreve atayan veya atatan kim!

        Bir öğrensek de gülsek.

        Maaş aynı ama ya harcırah

        HACI Mehmet Gani'nin eşiyle ilgili dün Diyanet'in verdiği bilgiye pek çok kamu görevlisinden "itiraz" geldi.

        İtirazlar şöyle:

        "Öznür Gani'nin 1 yıl süreyle geçici görevlendirilmesi ve Diyanet'teki maaşını alması, başka ödeme almadığı anlamına gelmez."

        Bunun da yasal olarak nasıl bir kandırmacayla yapıldığını da anlatıyorlar.

        "Bir kamu görevlisinin yurtdışında geçici görevlendirilmesi, İsviçre'de ortalama 90 frank günlük harcırah alması anlamına gelir. Bunu vermeden kimseyi görevlendiremezsiniz. Bu da ayda Türkiye maaşına ek 2700 frank eder. Sürenin bir yıl olması da geçici görevlendirmenin doğası gereğidir. Bir sonraki bütçe yılına taşamaz. Adı geçen şahıs muhtemelen 2014'te tekrar görevlendirilecek, tekrarlanan bu süreçle kocasının görev sonuna kadar bu ödemeyi alacaktır."

        Bu durumda Öznür Gani'nin yaklaşık 3500 dolar harcırah artı 1500 dolar kadar da Türkiye'deki maaşıyla birlikte ayda toplam 5000 dolar aldığı anlamına gelir.

        Umarım Diyanet İşleri Başkanlığı bu duruma da bir açıklık getirir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Dün 'Terör bitsin' diyenler, bugün 'Terör sürsün' demediği zaman.

        Diğer Yazılar