Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ERGENEKON davasında savcı mütalaasını verdi.

        İsteyeceği cezaları istedi.

        Sizi şaşırtan bir şey var mı mütalaada.

        Geneline çok şaşırmadım, ama daha fazla sanığa ceza ister diye düşünmüştüm. Gidişat öyleydi çünkü.

        Bildik isimlerin hepsine müebbet istendi.

        Farklı olsa şaşardım. O da gidişattan belliydi.

        Şimdi deniyor ki: "Bu savcının istediği; mahkeme heyeti bu cezaları verir mi belli değil."

        Ben söyleyeyim: VERİR.

        O da gidişattan belli.

        Bu davada mahkeme heyeti, savcıyı hiç üzmedi.

        Bundan sonra da üzmez.

        "Sonra ne olur?" derseniz onu da anlatayım.

        Dava Yargıtay'a gidecek.

        Yargıtay'da çok beklemese bile dosya çok kapsamlı, iddianame hayli kalın, mütalaa 2000 küsur sayfa olduğuna ve bir iki ay içinde çıkması muhtemel karar da hayli kalın olacağına göre Yargıtay safhası da en az 1 yıl sürer.

        Dava başlayalı 5 yıl olduğuna göre edecek 6 yıl.

        Yargıtay yüzde 99.9 kararı bozacak.

        Esastan bozmasa da usulden bozacak.

        Dava yeniden mahkemeye dönecek.

        Tabii orada bir küçük sorun çıkacak.

        Özel yetkili mahkemeler, "baktıkları davalar sonuçlanıncaya kadar" hükmüyle varlıklarını sürdürüyorlardı.

        Kararla beraber bu mahkemenin işi bitti mi bitmedi mi bir tartışma çıkacak.

        Bitse de bitmese de Yargıtay safhasından sonra dosya yeniden mahkemeye gelecek.

        Yargılama, Yargıtay'ın belirlediği eksiklerin giderilmesi amacıyla yeniden başlayacak.

        4 yıl daha sürerse sanıkların tutukluluk süresi 10 yılı aştığı için büyük bölümü serbest kalacak.

        Yok eğer dava 4 yıldan daha kısa sürede yeniden görülüp tamamlanırsa ve yine 10 yıl dolmadan karar Yargıtay tarafından onanırsa aldıkları cezalar geçerli olacak.

        Peki bu sanıkların özgürlüklerine kavuşma ihtimali yok mu?

        Var elbet.

        Türkiye'yi yöneten irade bir gün siyaseten bir karar verirse, çıkarılacak bir afla Ergenekon sanıkları çıkarlar.

        "Ne zaman?" diye soracak olursanız kesin bir şey söyleyemem.

        BDP, Öcalan'ı anlamıyor

        ÖCALAN, BDP'lilere "Beni anlamıyorsunuz" diyor ya.

        Haklı.

        Anlamadıkları kabak gibi ortada çünkü.

        Öcalan'ın İmralı'dan dönen BDP heyetine yaptırdığı açıklama, BDP'nin Öcalan'ı gerçekten anlamadığının kanıtı.

        Demirtaş, Öcalan'la görüşüyor, mesajını basına ve halka iletiyor, ama getirdiği mesajı kendisi anlamıyor.

        Nevruz'u kutlayan BDP'nin sloganı "Kürtlere statü, Öcalan'a özgürlük" şeklindeydi.

        Pekiyi Öcalan'ın mesajında böyle bir şey var mı?

        Ne Kürtlere özel statüden bahsediyor Öcalan, ne de kendisine özgürlükten.

        Bununla ilgili tek bir kelime olmadığı gibi bir ima dahi yok.

        Öcalan'ın söylediği tek şey var.

        Diyor ki: "Türkiye için demokrasi."

        Ne özel statü diyor, ne demokratik veya başka türlü özerklik diyor, ne genel af diyor, ne kendi durumundan söz ediyor.

        Anayasal boyutta bir demokratikleşmeden, özgürlüklerin genişletilmesinden söz ediyor ve bunu da "Yüce" diye tanımladığı parlamentodan talep ediyor.

        BDP ise hâlâ "statü, özerklik, özgürlük" diye bağırıyor.

        Öcalan, yıllar önce yaptığım görüşmede Kürt siyasetçiler için ağır ifadeler kullanmış ve "Anlamıyorlar" demişti.

        Belli ki, değişen bir şey yok.

        Sizden ders alacak halimiz yok

        PAZAR sabahına Hülya Avşar'dan gelen hakaret dolu mesajlarla başladım.

        Kızı Zehra'nın, GQ Bar'da eski sevgilisinin yeni kız arkadaşının üzerine çaydanlık boşaltmasının fotoğraflarını yayınladığımız için.

        Anlamadığım pek çok şey var bu olayda.

        Bu haber aslında bir gün önce tüm gazetelerde yayınlandı.

        Hürriyet başta olmak üzere.

        Habertürk'ün tek farkı ise herkesin verdiği bu haberi verirken bir de olayın güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerini bulup yayınlamaktı.

        Haber her yerde, fotoğraflar bizde.

        Başka fark yok.

        Ama Hülya Avşar her türlü hakareti bana yolladı.

        Hürriyet'te Hülya Avşar'a "yalakalanmak" isteyen bazıları da hemen "16 yaşında kızın haberi yapılır mıymış" diye ahkâm kesmeye kalkıştılar.

        Sanki aynı haber onların gazetesinde yokmuş gibi.

        Bu "yalakalanmacılara" söylüyorum, öğrensinler.

        Yapılır beyler.

        Dünyanın her yerinde yapılır.

        Tom Cruise'un, Beckham'ların çocuklarının her gün yapıldığı gibi.

        Bunu yazmakta olduğunuz gazeteleri yönetenler de bildiği için o haberi onlar da yapmış ve kullanmışlardır.

        Şöhretin getirdiği nimetlerden faydalananların, külfetlerine de katlanması bir gelenektir.

        Hele o şöhret son zamanlarda hiçbir meziyet kalmadığı halde sürdürülen bir şöhretse.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        İtin ne duasının ne de bedduasının kabul edilmediğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar