Suriye'yi hatırlayan var mı?
16 gün öncesine kadar Türkiye'nin çok ciddi bir sorunu vardı.
Güneyindeki en uzun sınır komşusu alevler içindeydi.
Suriye iç savaş, iç çatışma ateşiyle yanıyor, oradaki yangının sıcaklığı Türkiye'yi de terletiyordu.
Türkiye, Suriye'deki rejimin yıkılması için uluslararası çaba harcıyor, bu çabasının karşılığını Suriye'den Türkiye'ye yönelik sınır saldırıları ve terör tehdidiyle alıyordu.
Suriye ve Suriye nedeniyle Irak merkezi yönetimi ile İran'la yaşadığımız sorunlar dışında pek bir sorunumuz yoktu.
Borsamız iyi gidiyor, rekor üzerine rekor kırıyordu.
Dolar makul bir yükseliş içindeydi.
Büyüme trendi yeniden yakalanmıştı.
Kapasite kullanımı artıyordu.
İçeride elbette siyasi tartışmalarımız, alkollü içkilerle ilgili düzenlemeden kaynaklanan rahatsızlıklarımız, Anayasa sürecinin ilerlememesinden dolayı eksikliklerimiz vardı, ama en azından 30 yıllık terör belası bitmiş, PKK sınır dışına çekiliyordu.
Canımızı çok sıkan tek şey "Suriye meselesiydi".
Sonra birdenbire Gezi Parkı eylemi başladı.
Yaşananları, inatlaşmaları tekrarlamaya gerek yok.
Dikkat edin, o gün bugündür, yani 16 günden bu yana daha önce manşetlerden inmeyen Suriye meselesi bir kez bile manşet oldu mu?
Reyhanlı katliamını gerçekleştiren grubun liderinin yakalanmış olması bile gazetelerin birinci sayfasında zar zor, bir boşanma haberi kadar yer bulabildi.
Suriye aklımızın ucundan bile geçmez oldu.
Neredeyse unutuldu.
Gezi Parkı eylemleriyle başlayan inatlaşmadan herhalde en fazla mutluluk duyan kişi Beşar Esad olmuştur.
Çünkü Gezi Parkı nedeniyle başlayan olaylarla ve inatlaşmayla birlikte sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da gündeminden düştü.
Bu iş en çok Esad'a yaradı.
Uluslararası medya
DÜNYANIN gündemi demişken, bu konuyu yazmazsam çatlarım.
Gezi Parkı'nda başlayan gerilim nedeniyle önce İstanbul, sonra Türkiye'nin pek çok kenti karışınca, yabancı basın Türkiye'ye olağandışı bir ilgi göstermeye başladı.
Şimdiye kadar Türkiye'yle ilgili hiçbir olayda görmediğim bir şekilde uluslararası haber kanalları ve gazeteler Türkiye'yi yansıtmaya başladılar.
Ben daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.
Mesela genelde kendi içine dönük ABD medyası ve özellikle CNN, tüm haber bültenlerinde 1. haber olarak Türkiye'yi ve İstanbul'daki olayları verdi.
Saatler süren özel programlar yaptı.
Sadece o mu, BBC, France 24 ve El Cezire televizyonları da Türkiye'ye kilitlendiler.
Suriye meselesi onlar için de unutuldu gitti.
Önceki gece bir ara CNN'de Türkiye ve İstanbul'daki olaylar tartışılırken, Suriye ile ilgili sadece alt yazı geçiyor ve alt yazıda "Syria: Suicide bombing. 24 killed" yazıyordu.
Suriye'de intihar bombasıyla 24 kişinin ölmesi sadece alt yazı olurken, İstanbul saatlerce tartışılıyordu.
CNN, Türkiye'de olan biteni Halk TV'den daha fazla ve daha detaylı veriyordu neredeyse.
Ve yine işin ilginci, bu yayınları yapan televizyonların hepsinde ortak bir dil kullanılıyordu.
Program yapımcıları sosyal medyaya dayanarak aktarıyorlardı meseleleri. (Bunu eleştirmek mümkün değil, daha önce başka ülkelerde olan toplumsal olaylarda biz de sosyal medyadan takip ettik.)
Türk hükümeti ile "sözde" iyi ilişkileri olan ve özellikle Suriye konusunda ortak hareket ettiğimiz Katar'ın "Emir" televizyonu El Cezire'nin kullandığı dil ve yaklaşım da BBC ve CNN'den farklı değildi.
Emin olun bu "olağandışı ilginin" nedenini ben de bilmiyor, çözemiyorum.
Kimse bana "demokrasi" falan demesin.
Türkiye'nin demokrasisinin umurlarında olduğunu hiç zannetmiyorum.
Ama bir şeyi biliyorum.
"Bunun altında mutlaka bir şey vardır."
Ne olduğunu bir gün görürüz.
Keşke AB üyeliğimize destek verselerdi
AVRUPALI parlamenterler, kimi Avrupa Parlamentosu üyesi, kimi kendi ülkelerinin parlamentosunun üyesi, Türkiye'ye yönelik sert eleştiriler yaptılar bu süreçte.
Kimi haklı, kimi abartılı eleştiriler.
Dün de İtalyan parlamentosundaki bir grup kadın milletvekili, Gezi'nin sembol fotoğrafındaki "kırmızılı kızı" hatırlatmak için parlamentoya kırmızılar giyerek gitmişler.
Bu arkadaşlar Türkiye ile bu kadar ilgililerse ve Türkiye'yi bu kadar seviyorlarsa keşke daha önce harekete geçselerdi.
Ve keşke bu desteği Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği için verselerdi.
Türkiye, Avrupa Birliği'ne üye olmuş olsaydı, bugün bu sıkıntıların büyük bölümünü yaşamıyor olurduk!
Imagine there is no police
İSTANBUL Valisi'nin son günlerdeki haline çok gülüyorum.
Bir yandan hoşuma gidiyor, ama bir yandan da komik duruyor.
Eylemin ilk günlerinin "sert" valisi, hatta sertliği nedeniyle olayların tırmanmasına neden olan valisi, ilerleyen günlerde bir "sevgi kelebeği"ne dönüştü.
Sürekli duygulu gözlerle bakan ve "çiçek, böcek, aşk, mutluluk, yeşil, evlatlarımız" kelimelerini kullanan bir adam haline geldi.
Sanki John Lennon dirildi de İstanbul'a vali oldu gibi geliyor bana.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Az yaramazlık yaparken dövüp çok yaramazlık yaparken sevmediğimiz zaman.