Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ARAP Baharı'nın en güzel çiçek açan ülkesi Mısır'da çiçek soluyor.

        İhvan'ın yani Müslüman Kardeşler'in adayı olarak seçime giren Mursi'nin koltuğu sallanıyor.

        Önce sokak hareketleri, dün de ordunun muhtırası, Mısır'ın "seçilmiş" Cumhurbaşkanı'nı silkeliyor. Mursi, "Abbas"a dönüşüyor.

        Yüzde 50'nin çok az üzerinde, bıçak sırtı bir oy oranı ile gelen Mursi, "yolcu" gibi duruyor.

        Aralarında Mursi'yi seçenlerin de bulunduğu gözlemlenen bir kitle şimdi Mursi'ye karşı ayakta.

        Peki niye?

        1 yılda ne değişti!

        Galiba mesele bir şeyin değişip değişmemesi değil.

        Mısır'daki sorun, halkın "demokrasiye" ve "sandığa" inanmaması.

        Mursi'nin görevde olduğu dönemde yapmaya çalıştığı, ama büyük bölümünü yapamadığı pek çok şey Mursi'nin "demokratlığına" olan güveni sarstı.

        Halkın bir bölümü "Acaba" sorusunu sormaya başladı.

        "Seçimle gelen seçimle gider mi" sorusuna yanıt verilemedi.

        Çünkü Mısır'da böyle bir gelenek yoktu.

        Meşhur hikâyedir; ABD Başkanı Bush, ikinci kez başkanlığa aday olduğunda seçimi kazanması zor görünmektedir.

        Ekibine talimat verir.

        "Bana seçim kazanması garanti bir çalışma grubu kurun!"

        Ekip araştırır ve rapor sunar:

        "Mısır Devlet Başkanı Mübarek'in şahane bir ekibi var. Onları getirir ve seçim çalışmasını onlara yaptırırsak, garanti kazanırsınız."

        Bush hemen Mübarek'i arar ve seçim ekibini ister.

        Mübarek gönderir.

        Ekip, seçim dönemi boyunca Bush'la birlikte çalışır ve seçimleri organize eder.

        Seçim gecesi Bush yardımcısını çağırır.

        "Ne oldu kazandık mı?"

        Yardımcısı "Hayır efendim" der.

        Bush delirir.

        "Ne! O salak demokratlar mı kazandı seçimi?"

        Yardımcısı başını sallar.

        "Hayır efendim. Hüsnü Mübarek kazandı."

        Bu, Mısır'da anlatılan bir hikâyedir.

        Mısır halkının seçimlere bakışını gösterir.

        O nedenle Mısır'da sandığa inanç yoktur.

        Sandığa inanç olmayınca da, daha önce başarıyla denenmiş Tahrir'e inanç yeniden alevlenir.

        Her "devrim kendi evladını" yer.

        Bundan müstesna Ortadoğu ülkesi Türkiye'dir.

        Türkiye'de halk sandıkla gelenin sandıkla gideceğine inanır.

        Tam anlamıyla Ortadoğu ülkesi olmadığımız müddetçe de inanmaya devam edecektir.

        Ortadoğu'da şiddet artabilir

        MISIR, Arap Baharı'nı yaşayıp, Hüsnü Mübarek'i devirip, ilk demokrasi denemesini yapmaya hazırlandığı sırada Müslüman Kardeşler seçime girip girmemek konusunda kararsızdı.

        Ortadoğu'nun bu en büyük İslami hareketi içinde ciddi tartışmalar yaşanıyordu.

        Müslüman Kardeşler'in bir grubu "Seçime girmeyelim. Ülke henüz stabil hale gelmedi. Biz de iktidara hazır değiliz. Yetişmiş kadrolarımız yok" derken bir diğer grup, "Bir daha böyle bir fırsat bulamayız. Bizim kadrolarımız tam olmayabilir ama en azından en iyi kadrolar bizde" diyordu.

        Sonunda ikinci grubun dediği oldu ve İhvanı Müslümin yani Müslüman Kardeşler seçime girdi.

        Ağır topları vetoyla devre dışı kalsa da, ikinci isimlerle bile seçimi az bir farkla kazandılar.

        Şimdi ise kendilerini getiren sokak hareketi, onları götürmeye hazırlanıyor.

        Ya gidecekler ya da Mısır uzun süreli bir iç çatışmaya girecek.

        İhvan'ın Mısır'da sokak zoruyla gitmesi Ortadoğu açısından siyasi akışı değiştirecek bir olay.

        Yıllardır Ortadoğu'nun Müslüman ülkelerindeki tek örgütlü siyasi güç olan İhvan hareketi çok önemli bir mevziyi yitirmiş olacak.

        İhvan'ın demokratik yollardan iktidara gelmesinin, gelse bile kalmasının imkânsızlığını ortaya çıkaracak.

        İhvan'ın yönetenler ve sempatizanları ise bunu dış güçlere, İsrail'e, ABD'ye bağlayacaklar.

        Bu da Ortadoğu'da yeni bir şiddet dalgasını doğuracak.

        Mısır'ın demokrasi sınavında bütünlemeye kalması, Ortadoğu açısından hiç ama hiç iyi olmayacak!

        Bir akil adama mektup

        GEZİ eylemleri başladıktan sonra genç bir adam "hedef" yapıldı.

        Memet Ali Alabora.

        Kendisini Kanal D'de genel müdür yardımcısı olduğum günlerde tanımıştım.

        Yılan Hikâyesi adlı bir dizinin başrol oyuncusu, genç bir sanatçıydı.

        Sonra yıllar yılı görmedim.

        Digiturk'te Heberler diye bir program yapıyordu. Birkaç kez denk geldi.

        Bir de reklamlarda gördüm kendisini.

        Gezi eylemlerine aktif katılımı nedeniyle şimdilerde hedef.

        Özellikle de Akit Gazetesi'nin ve Melih Gökçek'in hedefi.

        Akit Gazetesi'nin başyazarı, yayın yönetmeni, her şeyi Hasan Karakaya.

        Barış Süreci'nin akil adamlarından biri.

        Karakaya ile geçmişte karşılıklı olarak çok didişmişliğimiz vardır.

        Sonrasında tanıştık, ahbap olduk.

        O ahbaplığa dayanarak diyorum ki,

        "Sevgili Hasan Karakaya,

        Fikirlerimiz ayrı olabilir.

        Seninle benim aramda da pek çok fikri farklılık var. Yaşam tarzı farklılığı var.

        Ama bu bizim dost olmamızı, aynı sofraya oturmamızı engellemiyor.

        Konuşuyoruz. Bazen anlaşıyoruz.

        Bazen anlaşamıyoruz.

        Ama birbirimize saygı duyuyoruz.

        İkimiz de biliyoruz ki, kimse birbiriyle aynı fikirde olmak zorunda değil.

        Elbette ki, birbirimizin fikirlerini eleştirebiliriz.

        Ama yine ikimiz de biliyoruz ki, ne sen ne ben bizimle aynı fikirde olmayan insanları, bizimle aynı bilinç düzeyinde olmayan insanların gözünde hedef haline getirebiliriz.

        Memet Ali Alabora senin düşüncene göre çok hatalı bir noktada olabilir.

        Fikrini eleştirmek, durduğu noktanın yanlış olduğunu söylemek en doğal hakkındır.

        Yaptıklarında bir suç unsuru var ise, bunun da hesabını yargı sorar ancak, gazeteciler 'egemen fikre' karşı duranlardan hesap sorma hakkına sahip değildir.

        Bunu geçmişte en iyi biçimde deneyimlemiş birisi olarak bunu en iyi senin anlaman gerekir.

        Sevgili Hasan Karakaya, akil adam olarak bu genç adamı eleştir.

        Ama ne olur hedef yapılmasına izin verme. "

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Çıtayı 2.45'e koyan yüksek atlamacının 2.44 atlasa bile elendiğini unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar