Neden tarihi, biri bana anlatsın
Okuyorum, okuyorum ama Kuzey Irak Kürdistan Özerk Yönetimi Başkanı
Barzani'nin Diyarbakır'da Başbakan Erdoğan'la buluşmasının Türkiye açısından neden "tarihi" olduğunu bir türlü anlamıyorum.
Bir haftadır gazeteler kıyamet koparıyor, "Tarihi gün, tarihi buluşma" diye.
Niyesini emin olun ki bilmiyorum.
Hani bunu Kuzey Irak basını yazıyor olsa anlarım, hak da veririm.
Kuzey Irak Kürdistanı için gerçekten tarihi bir gün.
Dün Diyarbakır'da coşkuyla karşılanan Barzani'nin çok değil 20 yıllık geçmişine bakarsanız onlar için günün neden tarihi olduğunu anlarsınız.
Halkı, kendi ülkesinin Devlet Başkanı Saddam tarafından ezilir, sürülür, gazlanır, yok edilirken Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan bir adamdı Barzani.
Yurtdışı seyahatlerini rahmetli Özal'ın verdiği kırmızı Türk pasaportuyla yapardı.
Halkının yaşamı Türkiye'den gelecek gıdaya, eşyaya bağlıydı.
Tek geliri, sınır ticaretinde Türkiye'ye sattığı az miktarda petroldü.
Kuzey Irak'ta görevli Türk subaylardan aldığı parayı peşmergelerine dağıtır, bunun karşılığında PKK'ya karşı Kuzey Irak'ta yürütülen operasyonlarda Türk askerine destek sağlardı.
Sonra bu tutumundan vazgeçip kendini "tüm Kürtlerin lideri" ilan edince Türkiye'nin tepkisini toplamıştı.
"Küstah Barzani, küstah peşmerge, hain Barzani" diye anılır olmuştu Türk medyası, hatta Türk siyaseti tarafından.
Çok değil geçen seneye kadar Türkiye için neredeyse "persona non grata" kıvamındaydı.
Ve dün Türkiye'nin güçlü lideri tarafından Diyarbakır'da ağırlandı.
Hem de en üst düzeyde, en sempatik şekilde, sanki bizden biri gibi.
Bu yüzden eğer ortada "tarihi bir gün" var ise bu Kuzey Irak Kürtlerinin ve Barzani'nin tarihi günüdür, Türkiye'nin değil.
Türkiye açısından ise önemli olan, Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'da verdiği mesajlar, ağzından çıkan özenle seçilmiş cümlelerdir.
Dağdakilerin inmesi, cezaevlerinin boşalacak olması, belediye binasının yanından geçmeyen Başbakan ile Başbakan'ı karşılamaya bile gitmeyen Baydemir'in samimi bir biçimde oturup sohbet etmesidir önemli olan.
Şivan Perver'in çıkıp Türkiye'de demokrasinin varlığından söz etmesidir, barıştan söz etmesidir.
Önemlidir ama tarihi değildir.
En azından Türkiye için.
Eğer Barzani'nin Diyarbakır'da ağırlanmasını Türkiye açısından gerçekten tarihi olarak görüyorsa birileri, vah o Türkiye'nin haline.
Not:
Diyarbakır'daki bu buluşmadan kimse derin anlamlar ve tehditler çıkarmasın bence. Ortadoğu'da politika kıvraktır. Bugün baş tacı ettiğimiz Barzani'yi yarın yine yerin dibine sokabiliriz.
NASIL TARİHİ OLURDU
Barzani'nin Türkiye'ye gelmesi ve Diyarbakır'da Başbakan Erdoğan'la buluşmasının "tarihi" olabilmesi bana göre ancak şöyle olurdu.
Barzani Türkiye'ye gelecek ve Diyarbakır'da bir anlaşma imzalanacak.
Buna göre Kuzey Irak Kürdistanı, Irak'tan ayrılacak ve hem etnik, hem siyasi, hem de tarihi açıdan parçası olduğu Türkiye'ye bağlanacak.
Kuzey Irak'ın yeraltı zenginlikleri, Güneydoğu Anadolu'nun yerüstü ve altı varlıkları, birikimleri Irak'ın değil, Kürtlerin ve o coğrafyadaki Türklerin ortak malı, ortak geleceği olacak.
Buna göre belki yeni bir siyasi veya idari yapı kurulacak.
Hem Kuzey Irak'ın, hem Güneydoğu Anadolu'nun ortak sorunları ortak çözüme kavuşmuş olacak.
Eğer bunlar olsaydı dün tarihi bir gün olurdu.
Ama buna ne ABD, ne İngiltere, ne Fransa, ne Almanya, ne Çin, ne İran, ne de bir başkası izin verirdi.
İleride olur mu?
Kimbilir belki de bu ilk adımdır.
Olursa da iyi olur!
BARZANİ'NİN HAYALİ
Daha önce de yazdım.
Bir daha yazmakta beis yok. Ne de olsa hepimiz her şeyi unutuyoruz.
90'lı yılların özellikle ilk yarısında sık sık Kuzey Irak'a gidiyordum.
Bu gezilerimden birinde Mesud Barzani ile Selahaddin kentindeki ofisinde buluştuk.
Uzun bir sohbetten sonra ayağa kalktı ve kente hâkim bir tepenin üzerindeki ofisinin penceresine gitti.
Ben de yanına gittim.
Eliyle önümüzde Türkiye'ye doğru kilometrelerce uzanan düzlükleri işaret ederek, "Biz bir adanın üzerinde yaşıyoruz. Bu topraklar petrol denizinin üzerindeki bir ada ve altındaki zenginlikler bizim. Bir gün Amerika politikası değişecek ve bu zenginlikleri bizin çıkarmamıza izin verilecek. O zaman benim halkım, Kürt halkı çok zengin olacak. Kürdistan o zaman kurulacak. Benim en büyük hayalim bu" dedi.
Ben de hemen sordum.
"Kürdistan derken Büyük Kürdistan hayalinizden mi söz ediyorsunuz. Türkiye'deki topraklar da bu hayalinizin bir parçası mı?" dedim.
"Hayır" dedi, "Bu hayalimin bir parçası değil. Elbette bunu her Kürt ister ama o kadarını hayal etmiyorum. Bir gün olabilir ama bu benim hayalim değil."
Barzani'nin hayal gücü daha da genişledi mi bilmiyorum.
Ama hayaline kavuştuğu aşikâr.
ŞİVANPERVERLER
Tarihi günün medyamıza yansımalarından biri de
Şivan Perver meselesi.
Bir yanda Şivan Perver dinleyerek "mest olup hülyalara dalan" gazetecilerimiz, diğer yanda "Şivan Perver adını duyunca cinleri tepesine çıkan gazetecilerimiz".
Bir Şivan'dır gidiyor.
Benim gibi "salaklar" ise her şeyden bihaber yaşıyormuşuz meğer.
Vallahi Şivan Perver adını duydum ama hâlâ Civan Haco ile arasındaki farkı bilmem, hatta yakın zamana kadar ikisini birbirine karıştırıyordum.
Şivan Perver'i hayatımda bir gün bile dinlemedim.
Şarkıları hakkında bir fikrim yok; 50 yıldır dinlemediğime göre bundan sonra da bindiğim bir takside falan çalmıyorsa dinleyeceğim de yok.
Bir şarkıcı üzerinden kutuplaşmayı ise gerçekten anlamıyorum.
GARANTİLİ TEKNİK DİREKTÖR VERİLİR
Habertürk Spor Müdürü Halil Özer'e artık "Hocaların hocası" diyoruz.
Çünkü Türkiye'de en fazla teknik direktör ve futbol adamı onun yanından çıkıyor.
Habertürk henüz 5 yaşında bir gazete ama bu kısa süre içinde Halil Özer yönetimindeki spor servisinden Hasan Şaş, Galatasaray'a teknik direktör yardımcısı olup gitti.
Ardından Önder Özen, Beşiktaş'ın futbol şube sorumlusu olmak üzere ayrıldı.
Cüneyt Tanman, Federasyon'da Milli Takım sorumlusu oldu.
İki gün önce de Sergen Yalçın, Gaziantepspor'un teknik direktörlüğüne getirildi.
Anladığım kadarıyla bizim spor servisi, Türk futbolunun teknik altyapısı oldu.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Dostluk kurmaktan korkmadığımız zaman.