Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DURDUĞUMUZ yer belli çok şükür.

        Gülen Cemaati'nin yurtdışındaki okullarından hep övgüyle söz etmişim.

        Yurtiçindeki faaliyetlerinden ise hep yergiyle.

        "Eğitime gönül verenin polisle, yargıyla, orduyla ne işi olur" demişim hep.

        Aha arşiv orada. Hem de dijital.

        Açın bakın son 20 yılda yazdıklarıma.

        Bugün de aynı yerdeyim.

        Ama çevreme baktıkça midem bulanıyor.

        Pennsylvania'ya gitmek için sıraya girenler, "Hocam eteğinizi öpeyim" kuyruğunda bekleyenler, Cemaat'e "turizm şirketi" muamelesi yapıp Kamboçya'dan Namibya'ya kadar Cemaat kesesinden, Cemaat uçağıyla giderek "Okul bahane, gezmek şahane" diyenler, savcılarla polislerle bir yatağa girmediği kalanlar şimdi koro halinde Cemaat'e sövüyorlar.

        Fethullah Gülen'i şeytan ilan etmişler.

        Ulan utanmanız da mı yok, dün şeytanın eteğini öpüyordunuz o halde.

        Ahlaksız ilan ettiğiniz savcıyla dün donla g.t gibiydiniz.

        İçeri alınacakların listesini yapıyordunuz beraber.

        Şimdi "yiyici" yaptınız adamı.

        Ne oldu, o savcı yaptığı bütün rezillikleri 17 Aralık'tan sonra mı yaptı!

        Yazılmamış kitap için gazeteciler hapse atılırken savcılar, polisler hukuka saygılıydı da, yapılmış yolsuzluğa el atınca mı "pislik" oldular.

        O gün, şahsi bilgisayarda duran kitap için soruşturma açılıp, yazanın yazmayanın içeri atıldığı gün ağzını açıp tek kelime etmiş olsaydınız bugün konuşma hakkına sahip olurdunuz.

        Çünkü adam olanın lafı dinlenir.

        Siz o fırsatı kaçırdınız.

        Temelsiz kavga

        CEMAAT'le de, hükümetle de bir yakınlığı olmayan, hatta her ikisinden de neredeyse eşit derecede "hazzetmeyen" bir kesim, hükümet-Cemaat kavgasını "keyifle" izliyor ve bu kavgadan bir sonuç bekliyorlar.

        Bence bu beklenti beyhude bir beklentidir.

        Bu kavgadan bir sonuç çıkmaz.

        Çünkü bu kavganın:

        - İdeolojik temeli yok

        - Sosyal temeli yok.

        - Siyasal temeli yok.

        - Ekonomik temeli yok

        Bu nedenle de bu kavgadan "ülke lehine" siyasal bir sonuç çıkması ihtimali de yok.

        Başbakan bu sözleri Hizbullah davası için etseydi

        BU kadar ilkesizlikle bir ülke hâlâ ayakta ise, o ülkede bir hikmet olmalı.

        Büyük ihtimalle kurucusunun yüzü suyu hürmetine hâlâ yıkılmadı.

        Şimdi Ergenekon, Balyoz ve bilumum davaların sanıkları, Başbakan'ın ve Başbakan'ın başdanışmanının sözlerini "delil",kendilerini de "tanık" göstererek mahkemelere başvuruyor ve "Bakın Başbakan 'İçeride suçsuz yere çok yatan var' dedi. Bizi kastetti. Bizi serbest bırakın" diyorlar.

        Allah biliyor ya, ben bunlara da gülüyorum.

        Hani "bağımsız ve siyasi etkiden uzak yargıdan yanaydık".

        Başbakan'ın veya başdanışmanının "İçeride suçsuz yere yatan çok insan var" demesi veya "TSK'ya kumpas kuruldu" demesi de yargıya müdahale değil mi?

        Başbakan veya başdanışmanı bu sözleri başka bir dava veya başka sanıklar için de söylese aynı coşkuyla alkışlayacak mıydınız?

        Mesela "Hizbullah sanıkları" için veya "El Kaide tutukluları" için söylese o zaman da böyle bir tavır mı sergileyecektiniz.

        Yoksa o zaman, "Başbakan yargıya müdahale ediyor" diye kıyameti mi koparacaktınız.

        Sakın yanlış anlamayın, ne Ergenekon sanıklarının, ne Balyoz hükümlülerinin tamamın suçlu olduğunu düşünüyorum.

        Ne de bu davalarda gerçek bir adaletten söz edilebileceğine inanıyorum.

        Ben sadece bir ilkeden, bir duruştan bahsediyorum.

        Çünkü ilke yoksa olmaz.

        Dün Cemaat'le kol kola girip bugün Cemaat'e sövmek ne kadar ilkeli bir davranışsa, siyasetin adalete müdahalesine lehimize olduğu zaman izin vermek hatta tutunmak da o kadar ilkelidir.

        BDP, çocuk gelinlere kayıtsız mı?

        BDP yine sessiz ve sakin duruyor.

        Cemaat'le ezelden beri yıldızları barışık değildi.

        Cemaat'e operasyon varsa BDP kenarda seyreder, topa girmez.

        Benim de "girsin" diyecek halim yok.

        Ancak BDP'den bir beklentim var.

        BDP, Türkiye'de kadına gerçekten değer veren, önem veren ve hatta kadınların omuzlarında yükselen bir parti.

        Ama galiba "bir yere kadar".

        Bazı konularda nedense kadınları unutuyorlar.

        Bunun en önemli örneği, "çocuk gelinler" meselesi.

        Dün yine gazetelerin manşetlerinde 11 yaşında evlendirilen, 13 yaşında iki çocuk annesi olan, 14 yaşında ölen veya öldürülen Kader'in dramı vardı.

        2013'te hayatını kaybeden çocuk gelinlerin sayısı 5.

        Özellikle Güneydoğu'da durum oldukça yaygın.

        Ama BDP bu konuda sessiz.

        Ya "geleneğe" karşı gelmeye korkuyorlar ya da bu durumu normal karşılıyorlar.

        Ama BDP'ye yakışmıyor.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Herkes için adalet yoksa, kimse için adalet olmayacağını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar