Hakan'dan para geri mi istenecek?
DÜN Ankara kulislerine bir haber yayıldı.
AK Partili bazı milletvekilleri, Hakan Şükür'e Lig TV'den son 7 ayda ödenen paraların geri alınmasını isteyecekmiş.
Bunun için soruşturma talebinde bulunacakmış.
Hakan Şükür, ki kendisi tuttuğum takımın kaptanı ve efsane ismiydi bir zamanlar, milletvekili seçildikten sonra Lig TV'den "yorumculuk teklifi" aldı.
Birçok kişi ve ben bu köşeden karşı çıktık.
"Bir milletvekiline televizyonda futbol yorumculuğu yakışmaz. Bir milletvekili, devletle türlü sorunu olan bir patronun emrinde olmaz. Ayrıca da milletvekilleri zaten başka iş yapamazlar" dedik.
TBMM çatısı altındaki muhalefet partileri de tepkilerini ortaya koydular.
Hatta bazı milletvekilleri, emsal olsun diye vekil seçilmeden önceki görevlerini sürdürüp sürdüremeyecekleri konusunda Meclis Başkanlığı'na görüş sordular, "Başka iş yapamazsınız" yanıtını aldılar.
Ne var ki tüm bu tepkilere rağmen Hakan Şükür, Başbakan'ın "özel izniyle" Lig TV'de yorumculuğa başladı.
Ayda 150 bin, yılda 1 milyon 800 bin TL karşılığında haftanın birkaç gününün birkaç saatini bu işe ayırdı.
Ne zamana kadar?
İktidar partisinden istifa ettiği 16 Aralık gününe kadar.
16 Aralık'ın hemen ertesinde, benim de bu köşeden "Şimdi Hakan'ı oradan kovarlar" dememin hemen üzerine Hakan Şükür'ü "özel izinle" program yaptığı Lig TV'den kovdular.
Çünkü zaten 2013 Mayıs'ından bu yana Lig TV'yi TMSF yönetiyordu.
Şimdi bazı AK Partililer, Hakan Şükür'den mayıs ayından kovulduğu aralık ortasına kadar ödenen paraları geri istemeye hazırlanıyorlarmış.
Gerekçe ise şu: "TMSF, Lig TV'ye el koyunca Lig TV bir kamu kuruluşu oldu. Milletvekilleri kamu kuruluşunda çalışıp oradan maaş alamazlar."
Mayıstan aralığa 7 ay var.
Bu 7 ay boyunca böyle bir şey olduğu aklınıza gelmedi de Hakan Şükür, AK Parti'den istifa edince ve 17 Aralık operasyonu yapılınca mı geldi!
Umarım bu, bazı aklıevvellerin aklına gelen ''uygunsuz bir fikir'' olarak kalır da böyle bir ayıp yapılmaz.
Belki de en doğrusu, Hakan Şükür'ün buradan aldığı paraları bir hayır kurumuna bağışlaması olurdu, ama bunu yapacak kişi zaten baştan yapar, hatta o programa hiç bulaşmazdı.
Bir karar verin, bize de bildirin
GÜNLERDİR epey bir hakaret işitiyorum.
Hâlâ bir grup bize, "Demek orası Cemaat'in emrindeymiş" diye hakaret yağdırıyor.
Bir başka grup ise "Demek hükümetin emrindeymişsiniz şerefsizler" diyor.
Bu hakaret korosundan bir ricam var.
Bu hafta sonunda kendi aranızda bir toplantı yapın.
Bu grup "hükümetçi mi?" yoksa "Cemaatçi mi?" bir karar verin.
Aranızda tartışın, görüşün ve bunu bir karara bağlayın.
Sonra da kamuoyuna ortak bir açıklama yapın ve "Karar verdik, bunlar şucuymuş" deyin.
Sonra da ona göre hakaret edin.
Eminim ki sizden, "Yahu bunlar ne şucu, ne bucu. Bunlar her şeye rağmen tarafsız yayın yapmaya çalışan ve Türk halkının büyük bölümü gibi arada kalmış insanlar" diye bir karar çıkmaz.
Çünkü çok belli ki, sizlerin "tarafsızlık" diye bir anlayışınız yok.
En düzgün çalışma
TÜRKİYE Barolar Birliği, Özel Yetkili Mahkemeler diye bildiğimiz mahkemelerin kaldırılması ve Türk yargı sisteminin adım adım "normalleştirilmesi" için oldukça kapsamlı bir çalışma hazırlamış.
Gerekçesiyle, kanun teklifiyle tam teşekküllü bir çalışma.
Bu konuda benim bugüne kadar gördüklerimin en kapsamlısı ve en makulü.
"Başka çalışmalara gerek bırakmayacak kadar iyi" diyerek haddimi aşmak istemem ama en azından "yol gösterici" olacak bir dosya.
Umarın siyasi partiler tüm komplekslerinden arınıp bu çalışmaya gereken değeri verirler.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Halkın internet bilgilerinin yargı kararı olmadan kamu elinde toplanmasının ileri demokrasilerde bile olmayacak bir şey olduğunu anladığımız zaman.