Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        REİSİCUMHURUMUZUN "Bazı maddeleri sıkıntılı" demesinin ardından Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan yasada bazı rötuşlar yapılacağını açıkladı.

        Göze çarpan en önemli rötuş ya da "düzeltme", TİB Başkanı'nın site veya haber engelleme yetkisinin acil bir biçimde mahkeme onayına sunulacak olması.

        Benim yapılacak düzeltmeden anladığım şu:

        TİB Başkanı siteye veya habere yasak koyacak, ama 12 saat içinde bu kararını mahkemeye onaylatması gerekecek.

        Mevcut yasada ise TİB Başkanı kapatıyor, kapatılan site veya haberin sahibi mahkemeye başvurup yasağı kaldırmaya çalışıyordu.

        Bana göre bu "tashihin" fazlaca bir önemi yok.

        Çünkü bugün internetteki bir bilgiyi, bir haberi ortadan kaldırmanın imkânı yok.

        1 değil 1000 TİB Başkanı olsa, internetteki yayılmanın hızına erişemez.

        Haber veya kayıt veya her neyse yayınlanacak, TİB Başkanı 4 saatte bunu kapatıncaya kadar yüzlerce, binlerce site bunu alacak, binlerce bloga girecek, milyonlarca adreste o bilgi oluşacak.

        Bununla mücadele etmek imkânsızdı zaten.

        Tek bir çare vardı ki, iktidar sonunda o çareye başvururdu, interneti toptan yasaklamak. Sosyal ağları hepten kesmek.

        Bana göreyse yasalaşan ama henüz Cumhurbaşkanı'nın imzalamadığı İnternet Yasası'ndaki en önemli sorun "erişim bilgilerinin saklanması"yla ilgili düzenleme.

        Şu anda erişim bilgileri zaten saklanıyor ama sadece internet servis sağlayıcıları tarafından.

        Ve ancak bir mahkeme kararıyla bu bilgiler servis sağlayıcılardan isteniyor ve onlar da bu bilgileri mahkemeye yolluyorlar.

        Yeni yasada ise servis sağlayıcıları, tüm internet kullanıcılarının erişim bilgilerini anında yeni kurulacak olan birime yani bir anlamda "kamu otoritesi"ne aktarıyorlar.

        Yani sizin internette ne yaptığınız, kiminle yazıştığınız, ne zaman hangi siteleri ziyaret ettiğiniz, kime ne yolladığınız gibi bilgilerin tamamı kamu otoritesinin eline geçiyor.

        Sözde "özel hayatı korumak" için çıkarılan İnternet Yasası, özel hayat falan bırakmıyor.

        Bu madde orada durduğu müddetçe bu yasa "demokratik bir ülke" yasası değildir.

        Herkesin birbirinin yatak odasına kadar girdiği bu ülkede, böyle bir yasal yetkinin nelere mal olacağı herkesin malumudur.

        Teşekkür

        İNTERNET dünyasını yeni bir düzenleme altına alan yasa TBMM’den geçip “onay için” Çankaya’ya gönderildiği gün, bu köşede bir yazı yazdım.

        Dedim ki: “Herkes Cumhurbaşkanı Gül’ün bu yasayı veto etmesini istiyor. Ancak ben Cumhurbaşkanı’nın geçmiş istatistiklerine bakarak bu yasayı veto etmeyeceğini ve aynen onaylayacağını düşünüyorum. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın istatistikleri gösteriyor ki, bu yasayı ya Türkiye gündeminde çok önemli bir gelişme olduğu gün sessiz sedasız, hiçbir şey olmazsa yasal sürenin dolmasına kısa bir süre kala aynen onaylayacaktır. Cumhurbaşkanı’nın past performansı yani geçmiş uygulamaları böyle gösteriyor.”

        Sayın Cumhurbaşkanı’na beni açığa düşürmeyip haklı çıkardığı için teşekkür ederim.

        Etik metik

        ETİK Değerler Merkezi (EDMER) son yaptığı araştırmayı yollamış.

        Okuyunca memleketin haline şükretmek gerektiği anlaşılıyor.

        Çünkü yanıtlar gerçekten vahim.

        Geçen yıl "Gençlerin gözüyle etik" araştırması yapan EDMER, bu yıl da "Yöneticilerin gözüyle etik" araştırması gerçekleştirmiş.

        Bakın sonuçlar nasıl:

        - Yöneticilerin sadece yüzde 55'i "Etik dışı davranmaktan kesinlikle çekinirim" demiş.

        - "Toplumda etik kavramı önemli mi?" sorusuna yöneticilerin sadece yüzde 5'i "Çok önemli" diyebilmiş.

        - "İş hayatında etiğin önemi" sorusuna ise yöneticilerin yüzde 58'i "Önemli" yanıtını vermiş.

        - "İşinizde etik dışı davranmaktan çekinir misiniz?" sorusuna "Çekinirim" diyenler yüzde 48'de kalmış.

        - Yöneticilerin gözünde en etik dışı kurumlar sırasıyla medya, siyasi partiler, spor kulüpleri, devlet yönetimi, belediyeler, kamu kurumları ve yargı olmuş.

        - Yöneticilerin sadece yüzde 14'ü, Türkiye'de etik değerlerin iyileşmesi için yapılan çalışmaların sonuç vereceğine inanıyormuş.

        - Türkiye'de etik değerlerin değişmeyeceğine, hatta daha da kötüye gideceğine inananların oranı yüzde 48, kötümser olanların oranı ise yüzde 65.

        - Yöneticilerine göre şirketlerin yüzde 64'ünde yazılı etik kurallar yok, yüzde 61'inde etik prosedürü yok.

        - Yöneticilerin yüzde 84'ü iş hayatında etik ihlalleriyle karşılaştıklarını söylemiş.

        - Yöneticilerin gözünde en önemli etik sorunlar sırasıyla yolsuzluk, rant, ayrımcılık, rüşvet, yanlı habercilik, emek sömürüsü ve haksız rekabet.

        Bu tablo size çok karamsar gelebilir ve "Yok canım bu kadar da değil" demek isteyebilirsiniz.

        Ama bence bu sonuçlar son derece doğru sonuçlar.

        Zaten Türkiye'ye baktığımız zaman bu sonuçların sıklıkla "sağlamasının yapıldığını" da görüyoruz.

        Sonra da şaşırmış gibi yapıyoruz.

        Şaşkınlığımız bile "etik dışı" aslında.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Rabbena hep bana demediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar