Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Seçim öncesi iktidar partisini hayli rahatsız eden bu hesapla ilgili uzun zamandır epey bir komplo teorisi üretilip duruyor ve herkes bu Twitter hesabının arkasındaki gerçek kimliği merak ediyordu.

        Bu hesapta yazılanlar bazen o kadar "içeriden bilgi" kokuyordu ki, bu hesabın arkasındaki kimliği bulmaya çalışanların gözü hep AK Parti yönetimine yakın çevrelerin üzerindeydi.

        "Acaba parti içinde bir köstebek mi var?" bile deniliyordu.

        Fuatavni hesabıyla ilgili "kimlik tespit çalışmaları" en sonunda öyle bir yere geldi ki, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın düzenlediği bir basın toplantısında muhabirin biri, Arınç'a "Fuatavni siz misiniz?" diye sordu.

        Bülent Bey, artık iyice oturttuğu yumuşak tavrıyla bu soruyu zarif bir biçimde geçiştirdi, ama hâlâ pek çokları Fuatavni'nin kim olduğunu bulmaya çalışıyor.

        İktidara yakın medya ise Twitter'daki Fuatavni hesabını Zaman Gazetesi'ndeki bazı editörlere yakıştırıyor ve bazı isimler ortaya atıyor.

        Fuatavni'nin durumunu bir nebze olsun deşifre eden ise ne iktidara yakın medya, ne MİT, ne de TİB oldu.

        Tam aksine Fuatavni hakkında şimdiye dek elde edilmiş en somut bilgi Twitter sayesinde ortaya çıktı.

        Ne var ki, Fuatavni'nin Tükiye'de açılmış bir hesap olmadığı ve Türkiye'den yönetilmediği Twitter tarafından deşifre edildi.

        Biliyorsunuz, Twitter Amerika ve Avrupa dan başlayarak hesaplara yeni bir görünüm veriyor, aynı Facebook zaman tüneli gibi.

        Twitter'ın bu yenileme çalışması sırasında "Fuatavni" hesabı da yeni görünüme geçiverdi. Türkiye'deki twit hesapları henüz bu görünüme geçmediği için de Fuatavni'nin "yurtdışı" menşeli olduğu ortaya çıkmış oldu.

        Tereddütsüz yumruğun anlattıkları

        KEMAL Kılıçdaroğlu'nu TBMM kulisinde yumruklayan saldırganla ilgili olarak kafam bir türlü netleşemiyor.

        Görüntülerin ortaya çıkmasından sonra ilk dikkatimi çeken, saldırganın kılık kıyafeti oldu.

        Bu "kılıkla" ve bu "tiple" TBMM'ye sorgusuz sualsiz nasıl girebildiğini hâlâ anlamış değilim.

        TBMM personelinden tanıdıklarıma sordum.

        "Vatandaş öyle kılıklarla geliyor ki, böyle bir mekanizma oluşturmak mümkün değil. Birini kılık kıyafetinden dolayı içeri almasak, milletvekillerinden laf işitiyoruz. Haklılar da, milleti kılığına göre değerlendiremeyiz" yanıtını aldım.

        Daha sonra "davranış analizi" konusunda uzman bir psikiyatr tanıdığımı aradım.

        Görüntüleri izleyip izlemediğini sordum.

        İzlememişti.

        Ricam üzerine, "Bir inceleyip seni arayayım" dedi.

        Ben de elimdeki görüntüleri kendisine ilettim.

        Az sonra aradı.

        Saldırı öncesine bakmış, saldırı anı görüntülerini ise defalarca izlemiş.

        "Sana kesin bir şey söyleyeyim. Bu sıradan bir saldırı değil" dedi.

        Nedenini sordum, anlattı:

        - Ya Meclis'e daha önce de defalarca gelmiş ya da TBMM'nin içindeki yerleşim konusunda çok ciddi bir eğitimden geçmiş, bilgilendirilmiş. İçeride tereddütsüz bir biçimde dolaşıyor. Olay öncesi bu olayın provasını yapmış olabilir. Geçmişte Meclis'e gelip gelmediğini incelemek lazım.

        - Çok özgüvenli görünüyor. Ne yapacağına gelmeden önce karar vermiş ve yaratacağı olaya kadar profesyonel biçimde vakit geçiriyor, eylemine hazırlanıyor.

        - Saldırganın daha öncesi sabıkalarına baktığım zaman, bu tür bir olay yok ama olay anında çok soğukkanlı.

        - Normalde bu tür eylemleri ilk yapacak olanlarda bir çekingenlik görülür. En azından birkaç saniyelik bir tereddüt olur. Tanımadığı birine durduk yerde yumruk atmak, bir ruh hastası için bile kolay değildir. Saldırgan hiç tereddüt etmeden vuruyor. Üstelik de bir değil, iki kere vuruyor.

        - Bu da şunu gösteriyor, bu konuda kesinlikle bir yönlendirme var. Birileri tarafından yönlendirilmiş ve halk tabiriyle "doldurulmuş".

        - Olaydan sonra "Ben de davacı olacağım" demesi de bunu gösteriyor. Nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda kesinlikle eğitilmiş.

        Bunun üzerine şunu sordum:

        "Peki bunlar kanıtlanabilir mi?"

        Yanıtı şöyle oldu:

        "Bunlar kanıt değildir. Ama bunlardan yola çıkılarak kanıtlara ulaşılabilir. Saldırganın son dönemde gittiği yerler tespit edilebilir. Cep telefonu kayıtlarından kimlerle temasta olduğu anlaşılabilir. Cep telefonunun, gittiği yerlerin tespit edilmesiyle nerelerle temasta olduğu ortaya çıkabilir."

        Yani anlayacağınız, CHP Lideri'ne atılan yumruğun arkasında "ne veya kim" var bilinmek istenirse bu bulunabilir.

        Tabii istenirse...

        Af mı var!

        BUGÜN ilginç bir haber var:

        "Cezaevlerinde kırmızı alarm."

        Haberin içeriği ise şöyle:

        "Cezaevlerinde 2010'da 120 bin olan mahkûm ve tutuklu sayısı bugün 152 bine ulaştı."

        Bu tip haberler çıkmaya, bu tip istatistiki bilgiler kamuoyuyla paylaşılmaya başlandıysa bunun tek bir anlamı vardır: Af.

        Benim bu haberlerden anladığım, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi veya sonrası bir "hediye" gelebilir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Özgürlüğü kısıtlamanın, özgürlük arayışlarını hızlandırdığını unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar