Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2002 seçimleri arifesi.

        Yeni kurulmuş AK Parti, koşar adım iktidara gidiyor.

        Tüm anketlerde açık ara önde.

        Cem Uzan'ın Genç Partisi tüm sistemi etkilemiş.

        ANAP, DYP, DSP ve MHP'nin baraja takılacağı anketlerde açıkça görülüyor. İki partili bir Meclis'e doğru gidildiği ortada.

        Zaten AK Parti de, CHP de bunu körüklüyor.

        Özellikle AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, partinin Başbakan adayı Abdullah Gül ve CHP Lideri Baykal, tüm konuşmalarında bu isteği belli ediyorlar.

        Seçim öncesi Teke Tek'te liderleri ağırlıyorum.

        Seçime üç hafta kala konuğum Tayyip Erdoğan.

        Kendisine sorduğum sorulardan ikisi dün gibi aklımda.

        ''İktidar olursanız kürsü dokunulmazlığı dışında tüm dokunulmazlıkları kaldıracak mısınız?'' diye soruyorum.

        ''Kesinlikle kaldıracağız'' diyor.

        Unutmadığım diğer soru ise şu:

        ''Tayyip Bey, baraj nedeniyle bugün iktidarı paylaşan partilerin ve DYP'nin barajı aşamaması söz konusu. Eğer CHP de barajı aşamazsa yüzde 40 civarı bir oyla bile 550 milletvekilinin tümü AK Parti'den çıkacak ve tek partili bir Meclis olacak. Böyle bir durumda ne yaparsınız?''

        AK Parti'nin o gün yasaklı olan genel başkanının yanıtı çok açık:

        ''TBMM'nin ilk oturumunda erken seçim kararı alır ve seçime gideriz. Bir demokraside tek partili bir Meclis kabul edilemez.''

        Tayyip Bey bu yanıtı verince ben de programda kendimi tutamamış ve alkışlamıştım.

        O günden bu güne hemen hemen 12 yıl geçti.

        Şimdi AK Parti seçim sistemini değiştirip ''dar bölge''ye geçmek ve aldığı oy oranından çok daha yüksek bir temsil oranını yakalamak peşinde.

        Zaten yüksek baraj nedeniyle çarpık olan temsil oranını daha da "çarpıklaştırmak'' istiyor.

        Çünkü hedef Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu elde etmek ve bu çoğunlukla başkanlık sistemini getirmek.

        Ben de şimdi Başbakan Erdoğan'a aynı soruyu bir kez daha sorma fırsatı bulsam da sorsam diye hayal ediyorum.

        Acaba bugün de ''tek partili bir Meclis'in demokrasiye yakışmayacağını'' mı düşünür, yoksa ''millet iradesi'' diyerek bu durumdan büyük memnuniyet mi duyar!

        Ne de olsa 12 yılda köprülerin altından çok sular aktı.

        Öyle diyorsa öyledir

        O gün Erdoğan'a sorduğum, ''Dokunulmazlıkları kaldırmayı düşünüyor musunuz?'' sorusunu iki hafta sonra AK Parti'nin Başbakan adayı Abdullah Gül'e de sormuştum. Onun yanıtı ise ''Hayır düşünmüyoruz'' olmuştu ve ''Dokunulmazlıkların kaldırılması halinde bazı odaklar tarafından siyasete yön verme amacıyla kullanılabilecek bir durum ortaya çıkar. Bu kabul edilemez'' demişti. Ben de ''Ama genel başkanınız 'Kaldırılabilir' diyor'' diye hatırlatınca, ''O öyle diyorsa öyledir'' demek zorunda kalmıştı...

        Ya sonra

        BUGÜN başkanlık sistemini Türkiye'nin tek çıkar yoluymuş gibi savunanlar, başka bir alternatifi tartışmak dahi istemiyorlar.

        Çünkü Tayyip Erdoğan'a ''başkanlığın'' yakışacağını düşünüyorlar.

        Ama Tayyip Erdoğan hayranları bir de şöyle düşünmeliler.

        ''Bugün Tayyip Erdoğan'ın başkanlık görevini layıkıyla yapabileceğinden emin olabilirsiniz. Peki Tayyip Erdoğan'dan sonra o koltukta başka birini, hele hele başka bir fikirden birini de görmeye hazır mısınız?''

        Çünkü bu ülke Recep Tayyip Erdoğan'la başlamadı ve Recep Tayyip Erdoğan'la da bitmeyecek.

        Sonrasında da başka bir başkanı aynı oranda kabul edebilecek misiniz!

        Benim Başbakan adayım

        HERKES soruyor.

        ''Başbakan Çankaya'ya çıkarsa Başbakan kim olmalı?''

        Bu soruya hiç yanıt vermedim.

        Ama madem bu kadar çok soruluyor, söylemek lazım.

        Memleket açısından en sorunsuzu Abdullah Gül. Orası kesin.

        Ama benim adayım o değil.

        Ali Babacan demek isterdim ama o hem hevesli değil, hem de ekonomiye fazla konsantre.

        Benim gönlümden geçen ise Binali Yıldırım.

        Niye mi?

        Anlatayım.

        Her şeyden önce müthiş icraatçı. Bugün AK Parti'nin övündüğü 10 şey var ise en az 8'inde onun emeği, fikri ve çabası var.

        İkincisi icraatçı, kararlı ama aynı zamanda hoşgörülü, açık fikirli...

        İzmir Belediye Başkan adayı olarak Teke Tek'te söylediği, ''Ben asla içki içmedim ama İzmirliler rakılarını içerken pis koku solumasınlar diye körfezi temizleyeceğim'' cümlesi benim çok özlediğim bir mesajdı.

        Binali Yıldırım'ın Türkiye'deki tüm mahalleleri birleştirecek adam olduğunu düşünüyorum.

        Çünkü o bunları ''yaranmak'' için değil inandığı için söyleyen birine benziyor.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Herkese yaranmak isteyenin kimseye yaramadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar