Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EKMELEDDİN İhsanoğlu hakkındaki tartışmaları izliyorum.

        AK Parti yanlısı yazar ve gazetelerin bir yandan "rahatlayıp'' bir yandan "rahatsızlık'' duyduklarını görüyorum. İhsanoğlu'nun "İslami'' kimliği AK Parti'de bir tedirginlik yaratmış besbelli.

        Ama siyasi tecrübesizliği de "Meydanlarda alaşağı ederiz" güveni veriyor iktidara.

        Bana da "haklı'' gibi geliyor bu düşünce.

        Ekmeleddin Bey'in "çatı'' olması mevzuuna gelince...

        Ekmeleddin İhsanoğlu, bazılarının dediği veya ima ettiği gibi bir Cumhuriyet düşmanı falan değildir.

        Evet muhafazakârdır, evet İslami yönü ağır basar ama Atatürk karşıtı, laiklik karşıtı bir yobaz değildir.

        Eş durumundan da merkez sağ siyaset geleneğine yakın bir isimdir.

        Eşi, Demirel'in yakın dostlarından, Adalet Partisi'nin önemli isimlerinden Sadettin Bilgiç'in yeğenidir. Yani korkulacak, korkutacak bir aday değildir.

        Dengeli kişiliği, Türkiye'de sistem tartışmalarına neden olmayacak kadar bir Cumhurbaşkanı olabilir.

        Ancak bana sorarsanız asla bir çatı aday değildir.

        Çünkü Ekmeleddin İhsanoğlu'nun çatı aday olduğu bir Türkiye'de, benim gibi pek çok kişi kendini "çatının altında'' görmeyebilir.

        İhsanoğlu'nun kişiliği nedeniyle belki kendimizi "sundurmanın'' altında hissedebiliriz, ama asla o çatının altında olamayız.

        Çünkü Türkiye'de sayıları hiç de az olmayan bir kitle, siyaset ile din arasına kalın çizgi çeken bir hayat tarzını benimsemiştir.

        Büyük bölümü dini özgürlüklere saygılı ve yine bir bölümü dindar olan bu kalabalık kitle, ülke yönetiminde dini referansların giderek ağırlık kazanmasından rahatsızdır.

        Bölgemizde olan bitenlere bakınca bu rahatsızlığın yersiz olmadığı da aşikârdır.

        Ekmeleddin İhsanoğlu, öyle veya böyle bu rahatsızlığa ilaç olacak bir isim değildir.

        Doğru düzgün, saygın bir kişidir. Dengelidir. Aklı başında bir tavrı vardır, ama sağdan da baksanız İslamcıdır, soldan da baksanız İslamcıdır.

        Türkiye'deki bu geniş kitlenin inançlı olmakla, dini bütün olmakla bir sorunu yoktur, ama bunun kişilik özelliği ve altının kalın bir çizgiyle işaretlenmiş olmasıyla sorunu vardır.

        Bu yüzden de İhsanoğlu, bizim altında yaşayabileceğimiz bir çatı değildir.

        Ancak sundurmasına sığınabileceğimiz bir yer olabilir.

        İhsanoğlu'nun muhalefetin çatısı olması, bana göre AK Parti'nin en büyük zaferidir.

        Türkiye'yi İslamcı bir çizgiye dönüşü olmayan bir biçimde çektiklerinin kanıtıdır.

        Benim Türkiye ile ilgili tedirginliğim asıl şimdi başlamıştır.

        Çünkü görünen o ki, Türkiye'nin vatandaşlarına artık tek alternatif olarak siyasal İslam bırakılmıştır.

        Bu da bir sonraki dönemde sundurma dahi bulamayabileceğimiz anlamına gelmektedir.

        Çatının bana faydası

        1987 yılından beri farklı medya kuruluşlarında, medyanın farklı kollarında yöneticilik yaptım.

        Bu yüzden de 27 yıldır doğru düzgün bir tatil yapma imkânım olmadı.

        Üç beş günlük kısa tatillerimde de işle bağlantımı kesemedim. Hele hele cep telefonunun icadından sonra tatil yerleri benim için ofis haline geldi.

        Bu yaz ilk kez gerçek anlamda tatil yapmayı planlıyordum.

        Telefonumu yanıma almayacağım, her şeyden kopacağım, kafamı dinleyeceğim uzun bir tatil.

        Ama Cumhurbaşkanlığı seçimi planımı bozuyordu.

        Seçim için ağustos ayını İstanbul'da geçirmem gerekecekti.

        Muhalefetin çatı adayı beni rahatlattı.

        Bu durumda artık ağustosta da tatil yapmaya devam edebilirim.

        Belki 2. tur için gelir bir oy atarım, o kadar.

        O da belki.

        Paşa gönlüm isterse...

        Bravo Galatasaray

        GALATASARAY yönetimi, belki yönetim dönemlerinin en doğru kararını alıp play off-final maçına takımı çıkarmama kararı aldı.

        Çıksalardı büyük ihtimalle şampiyon olacaklardı ama yine de çıkmamak doğru karar.

        Çıkmayarak Demirel Federasyonu'nun "ne mal'' olduğunu açıkça ortaya kodular.

        Bir dönem ne yazık ki Galatasaray'ın kaptanlığını da yapmış olan Demirel, Federasyon Başkanlığı döneminde Galatasaray kaptanlığından Galatasaray düşmanlığına terfi etti.

        Geçmiş sezonları şöyle bir incelerseniz, her kritik dönemde Galatasaray'ın yolunun Demirel federasyonları tarafından kesildiğini görürsünüz.

        Galatasaray, Demirel'in bu düşmanlıklarına hep seyirci kaldı, hep izin verdi.

        Galatasaray'ın yolu defalarca ya hakemler ya federasyon kararlarıyla kesildi.

        Arşivimde bunlarla ilgili onlarca yazı var. Kendi yazdığım yazılar.

        Galatasaray hep alttan aldı, hep sessiz kaldı.

        Ama bu kez o kadar açık bir haksızlık, o kadar net bir tarafgirlik var ki, sessiz kalmak aptallık, kendi kendine haksızlık olurdu.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ

        Kırk satırla kırk katır arasında tercih yapmak zorunda kalmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar