Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VAH vah vah...

        Herkes paralelci oldu...

        Hani g.tümle gülüyorum denir ya, onunla bile gülünmüyor artık rezilliğin, arsızlığın bu kadarına.

        Düne kadar paralelin ortasında yatanlar, şimdi kendileri dışındaki herkesi paralelci yaptılar.

        O kadar hayâsızlaştılar ki, geçenlerde biri köşe yazısında bana bile paralelci demiş.

        Bana sövme ortamı Twitter'da bile isyan etmiş bazıları, "Adama her şeyi dediniz ama bu kadarı da fazla'' diyerek.

        Aslında boş lafa gerek yok.

        Bugün bize paralelci diyenlerin dününe bakmak lazım.

        Mesela telefon kayıtlarına...

        Dinlemeden falan söz etmiyorum, arama kayıtlarına.

        Mesela bugün bana bile paralelci diyenler, paralelci dedikleri polis müdürlerine sövenler, ne bileyim mesela Ali Fuat Yılmazer'le kaç kere telefonlaşmışlar.

        Kaç kere buluşmuşlar, kaç kere beraber yemek yemişler, kaç kere Yılmazer'e, "Şunu da içeri atın'' türünden telkinlerde bulunmuşlar.

        Ya da bugün paralelci dedikleri savcılarla, ne bileyim mesela Zekeriya Öz'le kaç kere konuşmuşlar, kaç kere buluşmuşlar, kaç kere beraber yemek yemişler, Zekeriya Öz'e kaç kere "Şu Fatih Altaylı ve şu Ertuğrul Özkök'ü de içeri alsanıza'' diye tavsiyede bulunmuşlar.

        Sonra da kaç kere ekranlara çıkıp "Çok sağlam duyum aldım. Altaylı ve Özkök'ü de içeri alacaklar'' demişler.

        Cemaat'e defalardır söylüyorum bu köşeden, ah bir açıklasalar.

        Şimdi anti paralelci olmaya çalışan bu yavşakların kaçı, kaç kere Pennsylvania'ya gidip "etek öptü'' bir söyleseler de herkes bilse, herkes duysa.

        Bir de "Ne olur beni de götürün, şu hocamızın nur yüzünü biz de görelim'' diyenleri açıklasa şu Cemaat.

        Anlatsa da, şimdinin "anti paralelci'' kesilenlerinin dün nereleri yaladığını bir öğrensek, bir bilsek.

        O zaman biz bu köşede Cemaat'in yanlışlarını yazarken, "Eğitim işi iyi de, yurtdışında Türkçe öğretmek, Türk okulu açmak iyi de, yargıda, poliste, milli eğitimde örgütlenmek ne iş'' diyorduk.

        Biz bunları yazınca da bu yavşaklar gazeteyi ellerine alıp "Bakın size ne yazmış. Hadi attırın şunu içeri'' diye koşuyorlardı "abilerine''.

        Şimdi biz paralelci olduk, onlar adam.

        Hadi gidin işinize arsız utanmazlar.

        Patronunuz "Ne istediniz de vermedik'' diyordu paralel olmadan önce...

        Siz de verilenler arasındaydınız besbelli.

        Şimdi "Orduyu da ele geçirdi Cemaat" demiş bir gazete.

        İktidara yakın değil, iktidarın içinden, balkonundan bir gazete.

        Çok güldüm.

        Çünkü yakın zamana kadar aynı iddiayı Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil gibi yazarlar dile getirirdi Genelkurmay için.

        Siz de söverdiniz.

        Çölaşan ile Özdil yerli yerinde duruyor.

        Siz onların yanına gittiniz...

        Yalanlama

        ÖNCE Cumhurbaşkanı, sonra Genelkurmay Başkanlığı, iktidarın balkonundaki gazetenin "TSK'da paralelci komutanlar olduğu'' iddiasını yalanladı.

        En sonunda da Başbakanlık, TSK'da paralelci komutanlar olduğu ve Başbakanlık'ın bunları tespit için özel bir ekip kurduğu iddiasını, "Böyle bir ekip kurmadık'' diyerek yalanladı. Ama bir gazeteci olarak bilirim ki, yalanlama her zaman bir haberin yalan olduğunu göstermez.

        Her yerde paralelci avına çıkan bir iktidarın, TSK'yı boş geçeceğini hiç zannetmiyorum.

        Tabii her yerde olan bir Cemaat'in de "TSK'da olmasak da olur" diyeceğini de...

        Amerikan bayrağını indir bak nerenden vuruyorlar

        BAYRAK provokasyonları nihayet hedefine ulaştı.

        İstanbul'da bir kişi önce bir hastanedeki bayrağı indirmiş.

        Kimse sesini çıkarmayınca, ses çıkmasını garantiye almak için bu sefer bir karakola musallat olmuş.

        Orada ikinci bayrağı indirirken nöbetçi polis tarafından vurulmuş.

        Bacağından...

        Çok merak ediyorum kim çıkacak.

        HDP'li, BDP'li ve hatta PKK'lı bile olmayabilir.

        Olsa da inanmayabiliriz...

        Kendi topraklarına bile üç beş füze sallamayı göze almış bir devlet yapısında neye, kime inanacağımızı şaşırdık da ondan, başka bir nedenle değil.

        Kim olursa olsun, çok belli ki provokasyon, çok belli ki vurulsun diye yapılıyor bu iş.

        Şimdi kimse de kalkıp demesin ki, "Dediniz dediniz vuruldu. Çok mu hoşunuza gitti''.

        Dünyanın neresinde olursa olsun bunu yapana bir şey yaparlar.

        Bayrağın renginden, yıldızından don yapan Amerikalı bile buna izin vermez.

        Git bakalım bir Amerikan askeri birliğinden, üssünden bayrağı indir, nerenden vuruyorlar gör.

        Şimdi önemli olan bu provokasyonu kim neden yapıyor, onu ciddi ciddi bulmak.

        Ama memleketin neresinde ciddiyet kaldı ki bunu bulsunlar ciddi ciddi.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Vatanseverlikle faşizmi birbirine karıştırmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar