Mesele Yavuz Bingöl değil, anladınız mı?
Arkadaşlar, lütfen şu işi tadında bırakın...
Herhalde Yavuz Bingöl olayını takip ediyorsunuzdur. Kendisiyle yapılan bir röportajda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la yakınlığını sorgulayan bir soruya cevap verirken, sonradan toparlamakta zorluk çektiği cümleler sarf etmiş olan sanatçımız...
Gezi olayları sırasında hayatını kaybeden gençlerden Berkin Elvan’ın annesini yuhalayan kalabalıkları susturmamıştı Tayyip Bey; Yavuz Bingöl röportajda lâfı bir türlü bağlayamadığı cümlesinde, “Bir gün önce de Tayyip Bey’in ölmüş annesine küfür edilmişti; insan öyle durumlarda duygusal davranabiliyor” gibi bir şeyler söylüyor...
Özür dilese, “Ben öyle demek istemedim” diye kendisini savunsa da öfkeleri yatıştırmayı başaramadı sanatçı. Kendisini yakın bildiği kesimler çok acımasız tepkiler vermekteler. Bir küçücük yanlışlık, yılların birikimini sıfırlamak için gerekçe olarak kullanılabiliyor.
Bir belediye, 2001 yılında sanatçının adını verdiği sokağın adını dün alelacele toplanan meclisin kararıyla değiştirdi. Sokağın yeni adı Berkin Elvan... Bu vesileyle, adını taşıyan sokağın tabelâsının, son Ramazan’da Tayyip Erdoğan’ın verdiği iftara katıldığı için daha önce bir grup tarafından kaldırıldığını da öğrenmiş olduk...
Sorun da galiba buradan kaynaklanıyor: Alevi kökenli, ‘solcu’ bilinen bir sanatçının Tayyip Erdoğan’a saygıyla yaklaşması, onun verdiği davetlere katılması esas tepki sebebi; belli ki ağzından çıktıktan sonra pişman olduğu ve etkisini hafifletmek için çaba gösterdiği bir cümle, o tepkiyi genişletmek için vesile olarak kullanılıyor.
Tayyip Erdoğan daha birkaç ay önce yüzde 52 oy olarak cumhurbaşkanı seçildi ve ülke seçmeninin yarıdan fazlasının desteğini alarak Çankaya’ya çıktı; buna rağmen, belli bir kesim ona karşı alınan tavırla insanları yargılıyor. Saygı gösterenler her türlü tepkiyi hak ediyor o kesime göre...
Elbette, cumhurbaşkanı seçildi diye herkesin Tayyip Erdoğan’ı sevmesi gerekmiyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu beklemediğini belli edecek biçimde davranıyor zaten...
Peki de, ona sevgiyle yaklaşmayanların o hissi duyan başkalarına tahammül edememelerine ne diyeceğiz? Saygısızca davranmalarına, ona saygı gösterenlere tepki vermelerine?
Esas sorum ise şu: Alevilerin hoşgörüsü, herkese sevgiyle yaklaşmaları yolundaki tespitlerle şimdi yaşananlar ters düşmüyor mu?
Her köşede bir sanatçıya sahip bir ülke değil burası; Yavuz Bingöl gibiler kolay yetişmiyor, kitleler tarafından kolayından benimsenmiyor. İçinden çıktığı kesime kendisini hapsetmemiş, herkes ve her kesimce sevilen gönlü geniş bir sanatçının bir çırpıda üstünün çizilmesi, çarmıha gerilmek istenmesi bir çılgınlık...
Sazıyla ve sesiyle kendisini anlatmaya alışmış biri, uzun bir röportajda lâfını toparlamakta zorlanabilir, meramını tam anlatamayabilir, hatta yanlış yere çekilebilecek sözler de sarf edebilir; özür zaten öyle durumlarda devreye girer.
Bu nasıl bir sevgisizliktir, hoşgörüsüzlüktür Allahım...
Yavuz Bingöl’ün en yakınları, ailesi fertleri, kardeşleri bile onu kınama yarışında...
Gezi olayları sırasında hayatını kaybedenlerin hesabını doğru-dürüst sorabilmek, adaletin hükmünü icra etmesini sağlayabilmek için de aramızdaki ayrılıkların üstesinden gelmemiz, tek bir insanın ölümünü dert eden bir ulusun fertleri haline dönüşmemiz gerekiyor.
Varolan keskin ayrımları sürdürerek hiçbir yere varamayız.
Mesele, Yavuz Bingöl’ün ne dediği değil, esas mesele bu, şimdi anladınız mı?