Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE’de ara sıra başını uzatarak ‘’Ben buradayım’’ demesine alıştığımız bir “derin devlet” yapılanması yok mudur? Geçmişte siyasi suikastlar düzenlemiş, toplumsal hareket kışkırtıcılığı yapmış, bunlarla hararetlendirdiği ortamı gerektiğinde demokrasiye müdahale amacıyla kullanmış bir yapılanma?

        Elbette vardır. Dün vardı, şimdi konjonktürel olarak sipere yatsa da, fırsat bulsun yarın yine var olduğunu gösterecektir.

        Var olanı yok etmeyi başaran bir ülke Türkiye. Başka ülkelerden uzun yıllar sonra hesaplaşmaya kalkıştı derin devlet yapılanmasıyla ve eline yüzüne bulaştırdı. Neredeyse “suçüstü” yakalanmışlar bile ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşıyorlar...

        Neden oldu bu?

        “Derin devlet” yapılanmasıyla hesaplaşma süreci başka amaçlara alet edildiği, suçlular üzerinde yoğunlaşmak yerine konuyla ilgisizler de işin içine katıldığı ve ölümün eşiğindeki bir saygın profesörle başlayıp “derin devlet” konulu yayınları da bulunan “gazeteciler” de derdest edildiği için...

        Özellikle de “gazeteciler” tutuklandığından...

        Süreci destekleyen yerli-yabancı kamuoyları yapılanla ilgili kuşkular duymaya başladı; itibarlı yabancı örgütler devreye girip uyarılarıyla kuşkuları büyüttü ve ülkenin bağırsaklarını temizleme hamlesi başarısızlığa uğradı.

        Başlangıçta şahsını teminat göstererek sürece destek veren siyasiler, sürecin rayından çıkmasını da aynı şiddetle sahiplenme yanlışlığına düştüler.

        Keşke uyarılara kulak verselerdi.

        Verselerdi, hem ülkemiz demokrasisi daha güçlenir, hem de süreci başka hesaplara alet etmeye kalkışanlar, elde ettikleri güç yüzünden daha büyük tamahlara saplanmayacakları için, bugün içine düşülen durumla da karşılaşılmazdı.

        O zaman da, şimdi olduğu gibi, ’Bitaraf olan bertaraf olur’’ görüşü siyasilere hâkimdi.

        Eskiler ‘’Kem âlât ile kemâlât olmaz’’ demişler. Anlamı şu: Hayırlı bir işte başarılı olmak istiyorsan, o işi yerine getirirken kullandığın yöntemin de hayırlı olmasına dikkat edeceksin; mükemmeli isteyen onu gerçekleştirirken mükemmele uygun davranmalı...

        Yalapşap, günü kurtarmaya yarayacak ama uzun vadede kaybettirme istidadını içinde barındıran uygulamalarla doğru sonucun alındığı şimdiye kadar hiç görülmedi. Görülseydi, “derin devlet” mekanizmasıyla mücadele sonuca ulaşırdı.

        Hukuku, gözleri kapalı, yalnızca adalet dağıtmaya odaklı bir melek olmaktan çıkarır, ona tarafsız görüntüsü altında tek taraflı görevler yüklerseniz, gün gelir, o meleğin elindeki kılıç size de saplanabilir.

        Gördük, saplandı da...

        Doğru olan davranış tarzı, eğer uygulama hukukun alanına giriyorsa, onu dışarıdan etkilerle yönlendirmeye kalkışmamaktır. Bırakın hukuk, konuyla, bildiği kurallar içerisinde baş etsin. Aksi halde, tarih içerisinde her durumda ‘’Adaletin kestiği parmak acımaz’’ diyebilmiş insanları adaletten soğutursunuz. Onu işlevselleştirerek...

        Ne oldu “derin devlet” ile hesaplaşmaya? İyi başlayan bir süreç, başka hesaplar araya sokulduğu için rayından çıktı ve sonuca ulaşamadı. Unutmayalım ki, şimdi karşımızda bulunan süreç, o yanlışı yapan ve yaptıranları hedef alıyor ve onlar galiba o süreçten kendilerine yarayan dersleri çıkarmışlar...

        Yeni sürecin medya merkezli başlamasını sağlamak az başarı değildir.

        Ülkemizin “derin devlet” ile hesaplaşması zaafa uğradı, ama bu, bağırsakları temizleme olarak bakılan sürecin hayli ileri bir safhasında, işin içine “gazeteciler” sokulduğunda gerçekleşmişti.

        Şimdi, daha işin başında, dışarıdan ve içeriden yoğun biçimde tepki geliyorsa...

        Oturup düşünün derim...

        Diğer Yazılar