Doğru oturup doğru konuşalım
HEP eğri oturarak doğru konuşmaya çalıştık, olmadı; Paris’teki kanlı olayı vesile edinerek, bir kereliğine olsun, doğru oturup doğru konuşmaya çalışalım.
İslam tarihi, maalesef, kanlı bir tarih. İslam’ın ilk yüzyılından beri hem de. İlk dört halifeden üçü kanlı siyasi suikastlarda hayatlarını kaybetti. Hepsi de İslam’ın Peygamber’ini yakından tanıyan, bazısı sağlıklarında cennetle müjdelenen insanlar, savaş alanlarında karşı karşıya gelebildiler.
Kan hayırlı sonuç doğurmuyor; ilk kanlı yüzyılın ürünü, “ısırgan saltanat” diye adlandırabileceğimiz Emevi Devleti’dir.
Emevi Devleti, hiç kuşkunuz olmasın, İslamiyet’in kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’de çerçevesi çizilmiş, Hz. Peygamber’in hayatı boyunca karşı çıktığı hemen bütün ilkelerin zıddıdır.
O tezat yüzyıllar boyu devam etti İslam coğrafyasında. “Başarılı” olarak gösterilebilecek neyimiz varsa, onların çoğu, baskıcı yönetimlere rağmen gerçekleşti. Osmanlı Devleti “istisna” teşkil etmek için büyük çabalar sarf etti etmesine, birçok alanda kendisini diğer örneklerden ayırdı, o sayede ömrü uzun sürdü; ancak yine de ideal örnek teşkil etmekten o da uzak.
Hangi dinin tarihi kandan muaftır ki... Hiçbirinin değil. Hz. İsa’nın boynuna çarmıhı takanlar, ilk Hıristiyanlara zulmedenler kimlerdi? “Yanağına tokat yediğinde öteki yanağını dön” tavsiyesinin muhatabı Hıristiyanlar, Haçlı Seferleri sırasında önlerine kim çıkarsa kılıçtan geçirdiler. Yağmaladıkları Bizans’ta günlerce kan aktı. Yahudilere Avrupa’da pogromu kimler uyguladı? 60 milyon insanın ölümünden sorumlu Hitler hangi dinin mensubuydu?
Dünya nimetlerine farklı gözle bakan Budizm bile kanı durduramadı. Halkının yüzde 95’i Budist olan Kamboçya’da Pol Pot kara humma gibi ölüm saçtı. Bugün de Myanmar’da (Burma), Budist rahipler, ülke Müslümanlarına kitle kıyımı uyguluyorlar.
Yanlışa düşmeyelim, din ile irtibatlı olanlar kan dökme konusunda sabıkalı da, dine sırtını dönenler sanki çok mu pirüpak? Dünyanın ilk “dinsiz” rejimi, Stalin döneminde ve sonrasında neler yaptı, hatırlatmaya değer mi? Bugün de din konusunda “nötr” olma iddialı ülkelerin açtığı savaşlar yüzünden akan kanların haddi hesabı yok.
Sözün kısası hiçbirimiz masum değiliz. Daha ilk insandan başlayarak (Habil- Kabil kıssasını hatırlayalım) dünyamız, insanoğlunun derdini kan dökerek ifade ettiği bir mekân oldu. Ne kadar geliştik, ne kadar akıllandık? Gelişip akıllanmamız tek bir şeye yaradı: Gelişkin silahlarla daha fazla kan dökebiliyoruz...
Kimin kanı dökülüyor?
Paris’te Müslüman kimlikli 3 terörist, eylemlerini dinleri adına gerçekleştirdiler; öyle deniyor değil mi? 11 Eylül (2001) uğursuz eylemlerini yapanlar da İkiz Kuleler ve Pentagon’u aynı sebeple hedef seçmişlerdi, öyle ya... Peki El Kaide Afganistan’da, IŞİD Suriye ve Irak’ta kimleri öldürüyor? 2003 Kasım ayında iki hafta arayla İstanbul’da patlatılan bombalar din ayrımı yaptı mı?
Paris’te teröristlerin üzerine kurşun sıkarak öldürdüğü polis memurunun adının Ahmet olması bile bir şey söylemiyor mu?
İslam dini, aslında, böyle bir dünyaya barışı ikame etme amaçlı bir mesajdır. Dünya sürekli bir “Cahiliye dönemi” olmasın diye gerekli ilkeleri içinde barındırır Kuran-ı Kerim... İhtilafsız bir dünya için neler yapılması gerektiğini, ihtilaf çıktığında çözüme ulaşmanın yöntemlerini anlatır; bütün bu süreç içerisinde en önem verdiği husus, kan dökülmemesidir. Barış kalıcı, savaş bir istisnadır İslam’a göre...
E, karşı karşıya olduğumuz şimdikidurum ne?
Neden en yakınlarından başlayarak birbirlerine “husumet” ile yaklaşıyor dünyamız insanları ve neden ilk fırsatta sorunları kan dökerek çözmeye kalkışıyorlar?
Benden bugünlük bu kadar. Doğruoturmaktan sırtım ağrımaya başladı.