Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÖRT eski bakanla ilgili oylamada iktidar partisinin verdiği “fire” sorun oldu. Muhalefet bile, oylamada yenildiğine üzülecek yerde, AK Parti grubu fire verdi diye seviniyor...

        İşi, aynı sıralarda politika yaptığı arkadaşlarından bazısını, farklı oy kullandıkları için “hainlik” ile suçlamaya kadar vardıranlar çıktı.

        İşi, aynı sıralarda politika yaptığı arkadaşlarından

        bazısını, farklı oy kullandıkları için

        “hainlik” ile suçlamaya kadar vardıranlar

        çıktı.

        Yüce Divan oylamaları genel kurulda “gizli” yapılıyor. Gizli oylamalar için partiler grup kararı alamıyor, milletvekilleri üzerinde baskı uygulayamıyor. Beklenen, her milletvekilinin kendi vicdani kanaatine göre hareket etmesi, oyunu hiçbir baskı altında kalmadan kullanması...

        Fazla uzak olmayan geçmişte, “1 Mart tezkeresi” (2003) için yapılan gizli oylamada, AK Parti milletvekillerinden 100 kadarı, parti çizgisine karşı oy kullanmıştı. Sonraki gelişmeler, vicdanlarının sesini dinleyerek sürüden ayrılanların haklı olduğunu gösterdi.

        Sözün kısası, “gizli oy” milletvekilinin kendi müktesebatına dayanarak ve vicdanının sesini dinleyerek hareket etmesini sağlıyor; bu da genellikle hayırlı sonuçlar alınmasına yol açıyor.

        Önceki gece yapılan gizli oylamada bazı milletvekillerinin farklı oy kullandıkları gerçeğinden, umarım, iktidar partisi gerekli dersi çıkaracaktır.

        Türkiye’nin adım adım “başkanlık sistemi” ne doğru yol aldığı kanaati iyice yerleşti ya, son oylama üzerinde düşünürken, bir merak konusu beni etkisi altına alıverdi: Acaba Anayasa’yı da değiştirerek sistemi bütünüyle ABD’ye benzeyen bir ülkeye dönüşseydik, son oylama nasıl bir sonuç verirdi?

        Bildiğiniz gibi, yönetim sistemleri değişse bile, her birinde yanlış yönlere gidilmesini engelleyici dengeler ve denetim mekanizmaları bulunuyor. Başkanlık sisteminde, milletvekilleri dar bölgelerden tek tek seçiliyor; bakanlar da parlamento dışından atanıyor... Bu sebeple bazen halkın seçtiği başkan ile parlamentodaki çoğunluk farklı partilerden olabiliyor.

        Milletvekilinin kendi dar bölgesindeki seçmenlere karşı sorumluluk hissi, parti bağından ve başkana sadakatinden daha güçlü başkanlık sistemlerinde. Sözgelimi ABD’de, Obama’nın partisinden (Demokrat) olduğu halde, seçmenlerinin çıkarı öyle gerektirdiği için, partinin ve başkanın bastırdığı yasa tekliflerine ret oyu veren milletvekili ve senatörler çıkabiliyor.

        “Hainlik” ise parti çizgisinden ayrılmak, ABD’deki başkanlık sistemi bol miktarda “hain” çıkaran bir sistem...

        Parti çizgisinden ayrılmadığı veya başkana sadakat göstermek gerektiğine inandığı için seçmenlerinin arzu etmediği davranışlara giren, onların çıkarlarına aykırı tekliflere oy veren politikacı, ABD’de, dar bölgeli ilk seçimde tasfiye ediliyor.

        Seçmene sadakat, parti ve başkan çizgisinde politika yapmaktan çok daha önemli ABD’de...

        Eh, böyle olunca, keyfi davranışlarla kısır bir zümrenin çıkarını gözeten oldubittilerin yerini, kitlelerin çıkarı gözetilerek üzerinde uzlaşılmış yasalar ve uygulamalar alıyor.

        ABD’de Bill Clinton’ın Monica Lewinsky skandalıyla başkanlıktan gönderilmek istenmesini hatırlayanlarınız vardır. Clinton da, aynı bizdeki dört bakan gibi, ilki Kongre’de kurulan komisyonda, ikincisi Senato’da yapılan oylamalardan aklanarak çıkmıştı. Rakip partinin (Cumhuriyetçi) bazı senatörlerinin lehinde kullandığı “suçlu değil” oyları sayesinde...

        Cumhuriyetçi senatörlerin hepsi “suçlu” oyu kullansaydı, Clinton başkanlığa derhal veda etmek zorunda kalacaktı.

        Pazartesi günü Bakanlar Kurulu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanması “başkanlık sistemi yolunda yeni bir adım” olarak görüldüğüne göre, merakımı mazur görün, acaba bizde ABD tarzı bir başkanlık sistemi olsaydı, çarşamba geceki oylama nasıl sonuç verirdi?

        Diğer Yazılar