Saldırmadan önce düşünün
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu bir süredir ağır saldırılara maruz... Yakın zamanlara kadar fazla uzağında olmayan kimi kalemler bile bir punduna getirip kendisini eleştiriyor. AK Parti’nin iflah olmaz karşıtları ile muhalefet partileri liderleri ve sözcüleri ise aktarmaya terbiyenin müsaade etmeyeceği sıfatları ondan esirgemiyor. İnsafsızlık had safhada...
İnsafsızlık şurada: Dünyanın bütün demokrasilerinde yeni bir parti başkanı ve başbakana, partisine ve hükümet politikalarına kendi mührünü vurması için bir süre tanınır; Davutoğlu’nun göreve gelişi üzerinden bir yıldan az bir süre geçince genel seçim söz konusu olduğuna göre, sürenin bitimi için, sandığın kararını beklemek gerekmez mi?
Erken saldırıların amacı, belli ki, 7 Haziran seçiminin sonucunu etkilemek...
Ahmet Davutoğlu görev üstlenirken sonradan yaşananların yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu elbette biliyordu. Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’na çıkarken, kendisinden önceki cumhurbaşkanlarından farklı bir profil çizeceğini açıkça ilan etmişti çünkü; halkın oyuyla seçilmesinin kendisine böyle bir hak tanıdığını da söyleyerek...
Kaldı ki, seleflerinden Turgut Özal ve Süleyman Demirel de -Erdoğan kadar değilse de- partilerini göz ucuyla da olsa gözaltında tutmuşlardı.
Olan bitenin çoğu sürpriz sayılmaz Başbakan Davutoğlu için... Bu sebeple de, “Nasıl katlanıyor?” sorusuyla başlayıp ağır sıfatlarla kendisine saldıranlar, yalnızca ayıp etmiyorlar, haksızlık da ediyorlar.
Her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi olduğu bilinir; Ahmet Davutoğlu da Başbakanlık’ta kendi sesini ve üslubunu zaman içerisinde bulacaktır.
Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki ilişkiler bizde her zaman sorunlu geçmiştir. İkisinin farklı görüşlere sahip olduğu durumlarda değil sadece, aynı hedefe baş koymuşlar arasında bile... Abdullah Gül’ün Çankaya’dan ayrılması sonrasında izlenmeye başlanan çizgi, Cumhurbaşkanı Gül-Başbakan Erdoğan ilişkisinin de dışarıdan göründüğü kadar bal-kaymak olmadığını herkese göstermiyor mu?
Gül’ün, Cumhurbaşkanı olarak, yasalaşmasından önce onay vermediği yasalar birbiri ardına şimdi çıkarılıyor.
Erdoğan-Davutoğlu ilişkisinin tamamen sorunsuz olması da beklenmez; ancak ikilinin arasının bozulması için gün sayanlar, AK Parti geleneğini ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki yakınlığı iyi değerlendiremedikleri için boşuna umutlanıyorlar.
Sorunlar çıkar, ama çıkan sorunlar zahmetsiz çözülür...
Milletvekili listesi, arayı açmak için bekleşenler tarafından, muhtemel bir ihtilaf sebebi olarak görülüyor. Bunu alay konusu yapanlar bile çıkıyor; hem de bir ismin adaylığı konusunda düşüncesi sorulduğunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi, “Bu konu Sayın Başbakan’ın görev alanına girer” dediği halde...
AK Parti, listelerini, körü körüne, Meclis’e sadece parmak kaldırmaya gelecek “kurşun askerler” ile doldurmayacaktır elbette; böyle bir tercihin seçimde başarı şansını büyük çapta zedeleyeceğini en iyi AK Parti büyükleri bilir. Önümüzdeki dönemin geçmiş 12 yıldan daha ciddi sorunları ülke gündemine dayayacağını ve onlarla başedebilecek çapta bir Meclis grubu kadrosuna sahip olmanın yararlarını da bildikleri gibi...
Herhalde bu seçimde parti teşkilatları daha etkin biçimde devrede olacaktır. Ahmet Davutoğlu temayül yoklamasını bu amaçla kullanmayı tercih ederse şaşırmamalı.
Muhalefetin acımasız üslubu seçim tedirginliğiyle açıklanabilir de, düne kadar kendisine saygıyla yaklaşanların Başbakan olduktan sonra Ahmet Davutoğlu’na reva gördüğü muamele anlaşılır gibi değil.
Biraz saygı lütfen...