Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MERKEZ Bankası “bağımsız” mı olmalı, yoksa görevini siyasi kimliğe sahip birinden (bakandan, başbakandan, cumhurbaşkanından) alacağı talimatla mı yerine getirmeli?

        Yukarıdaki sorunun bilenlere sorarak ulaştığım cevabı şu: Hangisi olursa olsun, ama bugünkü durum daha fazla uzamasın...

        Dünyada serbest piyasa ekonomisinin parçası olmuş demokrasiyle yönetilen ülkelerde Merkez Bankası (MB) görevini sürdüren kurumlar, hemen hiç istisnasız, “bağımsızlığa” sahip... Bunun anlamı, MB başkan ve yöneticilerinin, atamalarını siyasiler yapmış olsa bile, görevleri süresince siyasi müdahalelere kapalı olmalarıdır. Atamayı yapana, süresi dolmadan MB başkan ve üyelerini görevden alma kolaylığı da sağlanmaz.

        Parayla ilgili her türlü kararı MB verir o ülkelerde...

        Bunun amaçlarından en önemlisi, iç ve dış yatırımcının, keyfi kararlar yüzünden zarara uğrama ihtimalini ortadan kaldırmak ve bu yolla yatırımların artmasını sağlamaktır. Yatırımcı, siyasi kararlardan etkilenmeyeceğini bildiği ülkelere ilgi gösterir.

        Genel uygulama böyle olsa bile, elbette MB’nin illa “bağımsız” statüye sahip olması gerekmeyebilir. Kendi yağıyla kavrulabilen, dıştan kaynak aktarması gerekmeyen, denetimli ekonomilerde MB siyasi iradenin güdümünde bulunabilir. Kararlar daha kolay alınabileceği için, çeşitli finans enstrümanları uygulanarak ekonomik dengelerin sağlanması mümkün olabilir o tür ülkelerde...

        Ancak Türkiye o tür ülkelerden değil... Ekonomimiz her yönüyle dışarıyla irtibatlı; ABD’nin, AB’nin aldığı finans alanına giren her karardan doğrudan etkilenen bir ekonomik yapımız var. Amerikan MB’nin ani tasarrufları o ana kadar gözetilen bütün dengeleri altüst edebiliyor; sadece bizde de değil, hemen bütün serbest piyasa ekonomilerinde...

        Tabii, ekonominin kendine özgü kuralları olduğunu ve kurallara aldırmayan müdahalelerin de dengeleri bozabileceğini unutmayalım.

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MB’den memnun değil. Uygulanan faiz politikasını yanlış buluyor ve bunu hemen her gün, her ortamda ve vesile bulunmasa bile ifade ediyor. En son Güney Amerika gezisine çıkarken yaptığı basın toplantısında rahatsızlığını bir kez daha dile getirdi.

        Aslına bakılırsa, MB, kendisine yönelen eleştirilerden etkilenmiyor değil. Son zamanlarda aldığı kararlarda kendi bilinen çizgisinden saptığı fark ediliyor. Karar vermede MB’nin tereddütler yaşadığı, kararlarının bu tereddütlerden etkilendiği de oluyor.

        En başta, “Hangisi olursa olsun, ama bugünkü durum fazla uzamasın” cümlesiyle kastettiğim bu durum işte. Mahremiyeti sağlayan örtünün ortadan kaldırılıp en hassas konuların kamuoyu önünde tartışılmaya başlanması ekonomiye zarar veriyor.

        Tartışılan konunun özünden de büyük zarar hem de..

        Faiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği gibi keskin bir indirim görse veya MB’nin tercihi istikametinde yüksek tutulsa, acaba son birkaç haftadır tartışmalar yüzünden gördüğü zarardan daha mı fazla etkilenirdi ülke ekonomisi?

        Bu tartışmanın ilanihaye devamının ekonomiye getireceği maliyeti öngörmek imkânsız hale gelmeye başladı.

        Acaba istenmeyen yalnızca MB yönetimi mi, yoksa bütün bir ekonomi yönetimi de mi istenmiyor? Bu soruyu, Hazine Müsteşarı’nın yurtdışı göreve gitmesinin ardından bir yıla yakın süre geçmesine rağmen koltuğunun hâlâ boş tutulması sorduruyor.

        Seçim sonrasını beklemek de bir seçenek tabii, ama ekonomi yönetimi için galiba karar zamanı gelmiş gibi...

        Çekişmeyi sürdürmenin anlamı yok.

        Diğer Yazılar