Seçim öncesi bahar havası
SEÇİM öncesindeki birkaç ay partiler için bahar gibidir; mevsim bahar olmasa bile: Teşkilatlar canlanır, kanlanır, çiçek gibi açar... Müdavimlerden başkasının ortalıkta görünmediği günler geride bırakılır, yepyeni yüzlerle dolup taşar parti binaları... Milletvekili olma ateşinin sardığı partililer, partiye sempati duyanlar kapıyı zorlamaya başlar...
Hoş günler, haftalar, aylardır seçim öncesi dönemler...
Benim de yakın-uzak çevremde seçimin etki alanına düşenler var. Siyasetin doğası gereği iktidara gelecek veya iktidarda kalması beklenen partilere ilgi fazladır; bu sebeple çoğu AK Parti’ye gözünü dikmiş olsa bile, CHP’den, MHP’den ve HDP’den Meclis’e girmeyi arzulayan dostlar, arkadaşlar, tanıdıklar...
Kimi, yurtiçi veya dışında en iyi üniversitelerde okumuş genç insanlar... Kimi, yaptığı işte sivrilmiş, başarılı olmuş deneyimli insanlar... Sivil toplum kuruluşlarında sürdürdükleri görevi Meclis’e taşımayı kafalarına koymuşlar da var...
Çoğu canhıraş bir biçimde diğer aday adaylarından bir adım öne geçip listelerde yer alma derdinde şu günlerde; seçilebilecek bir sıraya yerleşme umudunu taşıyanı da çok, ne yaparım da bunu başarırım telaşına düşeni de...
Ne yaparlarsa listelerde yer alabilirler?
Her partinin kendine göre aday belirleme yöntemi var; her parti de kendi yönteminin sağlıklı ve adil olduğuna emin. Biraz üstlerine gittiğinizde, “Ne yani, partimizi başarısız kılacak yanlışlıklar yapmamızı mı bekliyorsunuz?” cevabıyla karşılaşmanız mukadder. Önseçim yapan da, temayül yoklaması, artı mülakat sonucu aday yeri belirleyen de...
Ancak nedense, adaylık hevesine kapılanlar, en etkili yöntemin “torpil” olduğuna inanmaktan geri durmuyor.
Meclis’e girmek umuduyla partilere başvurmuş kişilerin isimleri gazetelerde yayımlanıyor; listeyi hazırlayanlar ya da isimleri köşelerine konuk edenler, hatırlatmak için bunu yapıyorlar. Dost, arkadaş ve tanıdık çevremden benden de böyle bir “kıyak” bekleyenler olduğunu elbette biliyorum. Ancak onlar benim çok erken öğrendiğim bir gerçeği bilmiyorlar: Partileri dışarıdan etkilemenin mümkün olmadığını...
Gazetecilik öncesi dönemimde, henüz bir öğrenci teşkilatıyla irtibatım devam ederken, ilk genel seçimde Meclis’e girmesinin ülke açısından yararlı olacağına inandığımız eski bir liderimizi hatırlatmak üzere topluca ziyaret ettiğimiz parti genel merkezinde, ağzımızın payını almıştık; o olayı hiç unutmam.
Partinin seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı, bizleri dinledikten sonra, “İyi ki hatırlattınız, aslında kendisini sizden önce biz düşünmeliydik” demiş ve eklemişti: “Şunu unutmayın gençler, biz kurşunu daha çok adaylarla seçmen karşısına çıkacağız.”
O son cümlenin “Umutlanmayın” anlamına geldiğini galiba bir ben anlamıştım.
Bazen ters bile teper dışarıdan alınan destekler...
İddialı partilerin göz kamaştıracak sayıda üyesi de oluyor. Bir partiye üye olma zahmetine katlanacak kadar yakınlık duyanların seçimlerde gözardı edilmesi anlamsız. Milletvekili adayı belirleme yöntemini her partinin kendisine bırakmak yerine, gerçekten sağlıklı ve adil bir sistemi benimsemek daha doğru olabilir.
Mesela, listelerde yer alacak adayları belirleme görevini her partinin seçim çevresinde yaşayan kayıtlı üyelerine bırakmak gibi...
Esas o zaman, her seçim öncesi yalnızca bahar havası estirmez, ortalık bayram yerine de döner ve partili olmak değer kazanırdı.
Demokrasisi yerleşik ülkelerde öyle oluyor.