Gazeteciden politikacı olur mu?
ASLINA bakarsanız politikayla uğraşmak, parti örgütlerinde veya yerelden ülke yönetimine uzanan bütün mevkilerde görev almak, önemli bir iştir; ama dünyanın en önemli işi de değildir... Politik hayatta yer alanlar fedakârlıklar sebebiyle demokratik ülkelerde takdir edilir; ama işte o kadar...
Dünyanın en fazla para kazandıran işi de değildir politikacılık...
Bir tek bizde “en önemli uğraş alanı” olarak bakılıyor politikaya...
Her ileri gelen Anadolu ailesi, içlerinden en az bir kişiyi, mutlaka milletvekilliğine yönlendiriyor...
Politikaya meraklı olan sadece Anadolu aileleri değil; birkaç nesildir bayrağı teslim etmeyen soyadlarına bakılırsa, ülkemizin önde gelen aileleri de kendilerini politikadan uzak tutmuyor. Dedenin başlattığı “milli görevi” anne veya babadan sonra torunun devraldığı örnekler var ülkemizde...
Alanında üstün başarılara imza atmış, iş dünyasında, bürokraside, edebiyatta, medyada öne çıkmış kişilere, “Politikanın sizin gibilere ihtiyacı var” diye iltifat edildiğine çok tanıklık etmişimdir.
Elinde imkân olanlar, aile mensuplarını ve etrafındaki değişik özelliğe sahip beğendikleri kişileri listelere yazarak milletvekili yapmakta tereddüt de etmiyorlar.
Önceki gün YSK’ya teslim edilen listeler, ülkemize mahsus bu gerçeğin büyük çapta devam ettiğini gösteriyor. Başarılı oldukları meslekleri politika uğruna feda eden nice örnekle...
En fazla göze batan da medya mensupları; hemen her parti meslek hanesinde “gazeteci” yazan kişilerle gidiyor bu seçime. Özellikle iktidar ile anamuhalefet bu alanda birbirleriyle yarış halindeler...
Medyadan politika alanına geçenler arasında yayın yönetmeni, muhabir, köşe yazarı, haber sunucusu var.
İnsan şaşırmadan edemiyor.
Şaşırmamın sebebi, yalnız “gazeteci” olarak şöhret bulmuşların, çoğu hiç kuşkusuz değerli meslektaşların politikaya ilgi duyması değil; elbette merakımın öyle bir yönü de var, ama daha fazla şaşırtıcı bulduğum, partilerin neden milletvekili listeleri için gazetecilere bu denli ilgi gösterdiği...
Listeler açıklandıktan sonra yazılanlara bakılırsa, bazıları, “mükâfatlandırmak için” gibi garip bir sebebe bağlıyor bunu... Bu kötücül teşhisi bir an için doğru kabul etsek bile, bir insanı mükâfatlandırmak için bulunabilecek o kadar çok yol var ki...
Neden bir parti, milletvekili kadrolarını, hem de çeşitli mesleklerden o kadar isteklisi varken “gazeteci” kimlikli kişilere ayırır?
Hani bir veya birkaç kişi olsa neyse, tek bir partiden milletvekili seçilecek gazetecilerle tam teşekküllü bir gazete çıkarılabilir; o kadar çok sayıdalar...
Sadece iktidar partisi milletvekili yapacağı kişilerde “gazeteci” sıfatına özel önem verse neyse, anamuhalefet partisi de iktidardan az olmayan bir sayıda “gazeteci” ile doldurdu listelerinin seçilebilecek sıralarını...
Bu durumun “mükâfatlandırma” veya “başkalarına teşvik edici örnek teşkil etme” gibi iki taraflı yakışıksız olandan farklı bir sebebi bulunmalı, ama ne?
Yıllar önce (1997) BBC’nin parlak bir savaş muhabiri, Martin Bell, adaylığını koyup milletvekili seçildiğinde, İngiltere’de pek çok kişi bu duruma şaşırmıştı; özellikle de politikacılar ile gazeteciler...
Tek bir gazeteci aday olduğunda... Düşünebiliyor musunuz?
Acaba bizim ülkemizde politikacılık ile gazetecilik birbirine geçişli meslekler haline mi geldi?
Öyleyse, iyi bir şey mi bu?
Üzerinde düşünmekte yarar var.